18'im de koparttım attım ben artık korkularımı!
Sabah saat 8 de uyandım ve hemen bir tayt bir de tişört giyerek evden çıktım. Yavaş yavaş koşarak Barış'ın evinin önüne geldim.
Telefonumdan 'Baş belası' yazısına tıkladım ve kulağıma götürdüm. Hala uyanmamış olacaktı ki cevap vermiyordu.
Bir iki kere daha aradım ve esneyerek cevap verdi. "Ne?!" dedi kabaca.
"Oha öküz." dedim. "Bir saattir seni bekliyorum aşağıda."
"Niye?" dedi.
"Bana şişko dedin şimdi beraber spor yapacağız." dedim.
"Buse-" demişti ki telefonu suratına kapattım.
Ha ha ha yaşasın kötülük. Çok kızacaktı bana. Normalde Barış asla bu saatte uyanmaz. Taha da öyle. Oteldeyken özellikle bu ikisini zor uyandırıyordum.
Bir süre sonra Barış gri bir eşofman siya bir tişörtle çıktı evden. Uzun saçlarının arasına banda takmıştı ve elinde bir şişe su vardı. Adam zeki ben su almayı unutmuştum.
Otuz iki diş sırıtarak yanımdan geçti ve koşmaya başladı. Lan insan bir günaydın der. Bugün beni çok gıcık etmeye çalışacaktı. İlk maddeyi geçmiştik.
"Bekle ulan." dedim ve bende koştum.
Yaklaşık yarım saattir koşuyorduk ve ben çok yorulmuştum. Bir banka oturmuştuk ve Barış su içiyordu.
Elinden aldım ve "Yeter içtin." dedim. Sonra da kendi ağzıma götürerek suyu bitirdim. Bana sırıtarak bakıyordu.
"O kocaman göbeği nasıl eritmeyi düşünüyorsun acaba?" dedi alay ederek.
"Bak Barış valla seni gebertirim ha." dedim.
"Yav he he." dedi. "Hadi gidelim."
Ayağa kalkınca bende kalktım. Barış kendi evine yönelince bende amcamın evine yönelmiştim ki kolumdan tutarak beni kendi tarafına çekti.
"Ne yapıyorsun be?!" diye cırladım.
"Oha." dedi benim gibi. "Bağırma be kulağım gitti."
Barış'ların evine geldiğimiz de beni ailesiyle tanıştırdı. Daha sonra masaya oturarak kahvaltı etmeye başladık.
Yine hızlı yemiş olmalıyım ki Barış masanın altından ayağıma vurdu. Yüzümü buruşturdum ve yavaş yemeye çalıştım.
Barış duş alıyordu ve bende odasında onun çıkmasını bekliyordum. Aşağıda kapı çalınca kimin geldiğini merak etmiştim.
Daha sonra odanın kapısı açıldı ve içeriye Arya girdi. Ayağa kalktım ve ona sarıldım. O niye gelmişti ki acaba?
"Niye geldin?" diye saçma bir soru sordum.
"Barış yazdı dedi Buse bizde. Bende geldim dedim beraber çıkarız dışarı." diye açıkladı.
"Önce eve gidip duş almam lazım. Terledim." dedim.
Kafasını salladı. Barış hayvanı da çıkmıyordu ki banyodan. Yaklaşık 45 dakikadır banyoda bey efendi.
"Barış!" diye böğürdüm.
"Ne var?!" diyerek o da içeriden böğürdü.
"Biz eve gidiyoruz. Banyo da kayıp düşme!" dedim ve Arya ile birlikte odadan aynı zamanda evden çıktık.
Amcamların evine geldiğimiz de tam kapıyı çalacaktım ki kapı açıldı. Tuğra abim bir yere gidiyor olmalıydı.
"Nereye?" diye sordum.
"Bir işim var küçük." dedi ve yanağımı sıkarak uzaklaştı.
Şu 'küçük' demesi bana havuzda ki telefon konuşmasını hatırlatmıştı. Kafamı iki yana salladım ve beraber odama çıktık.
Duşumu aldıktan sonra beraber odadan çıktık. Amcam ile Arya'yı tanıştırdıktan sonra evden çıktık.
Bugün Arya'nın kardeşinin yanına gidecektim. Arya beni onunla tanıştıracaktı. Çok heyecanlıydım. Amcam ile de konuşmuştum ve bir doktor ayarlayacaktı.
Küçük bir eve geldik. İçeri girdiğimiz de bir yatakta çok güzel ve dünyalar tatlısı bir kız yatıyordu. Gülümsedim.
O da bana gülümsedi. Yanına yaklaştım ve elini tuttum. "Merhaba." dedim. "Ben Buse."
"Bende Dolunay." dedi.
"İsmin çok güzelmiş. Senin gibi." dedim.
Daha sonra ellerinde ki yaraya kaydı gözlerim. Çok acıyor olmalıydı. "Bileklerine ne oldu?" diye sordu. "Acıyor mu? Benimkiler acımıyor."
Gözlerim dolmuştu. "Çok acıyor." dedim.
"Üzülme Buse geçer." dedi elimi tutarak. "Gülümse."
O da aynı kelimeyi söylemişti. Gülümsedim. Biraz onunla vakit geçirdikten sonra eve gitmek için kalktım.
Arya, Kaan'ı aramamı söylemişti ama ben aramamıştım. Sonunda sağ salim eve vardım ve hızla odama çıktım.
Korkularımı yazdığım defterleri yere attım ve bende yere oturdum. Defterleri açtım ve teker teker yırtmaya başladım.Gözlerim yazılara takıldı.
'Babamın nefesi kesilir diye korkuyorum.'
'Annem beni sevmezse diye korkuyorum.'
'Yeterince nefes almadan ölmekten korkuyorum.'
'Canımın acımasından korkuyorum.'
Bu yazılanların hepsi olmuştu. Gerçekleşmişti. Ben artık korkularımı atmıştım. 18'im de koparttım attım ben artık korkularımı...
Defterlerin arasından düşen fotoğrafa gözlerim takıldı. Annem ve babamla çekildiğimiz fotoğraftı. Bir ay önce falan çekinmiştik.
Fotoğraflar yaşıyordu ama tüm hislerimi kaybetmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
TerrorCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...