Bir cinayet daha işlenmişti ama katili bilinmiyordu.
Lokantaya girdik ve bir masaya oturduk. Pasta ve içecek söyledikten sonra sessizce oturduk. O anda aklıma bir şey geldi.
"Ya bu aralar anonim hiç yazmıyor." dedim.
"Boş ver yazmasın." dedi Kaan ve su içti.
Omuzlarımı silktim. Yazsa iyi olurdu diyeceğim saçma olacaktı. Bence Berk değildi. Tam emin değildim ama o değildi.
Ama geçen gittiğimde havuzda kimsenin olmaması... Acaba beni bilerek mi oraya çağırmıştı? Of Berk'in olmasını istemiyordum aslında.
Nedenini bilmiyorum.
Pastalarımız gelmişti. Şu an gözlerimin parladığına emindim. Hızla pastamı yemeye başladım. O anda Barış'ın ayağıma tekme atmasıyla durdum.
Geriye yaslandım ve ellerimi göğsümde bağladım. Acaba gerçekten kilo mu almıştım? Of ya bu nasıl bir fantezi?
"Kanka kilo almamışsın sen." dedi Taha kulağıma fısıldayarak. "Hala çok güzelsin."
"Biliyorum." dedim egomu büyüterek. Daha sonra Barış'ın dizine tekme attım ve pastamı normal bir şekilde yemeye başladım.
Pastalarımız bitince biraz oturduk. Yusuf telefonunu açmış anket sorusu arıyordu. "Sorduğum soruları Buse kuş cevaplayacak." dedi.
"Niye?" dedi Barış bana dil çıkartarak.
"Ben öyle istiyorum." dedi ve bana döndü. "Sevdiğine kavuşamamak mı acıdır, kavuştuktan sonra kaybetmek mi?"
Gözlerim Kaan'a kaydı. "Kavuştuktan sonra kaybetmek daha acıdır. Sonuçta ona kavuşmadan kokusunu, huyunu, sana nasıl davranacağını bilmiyorsun ama kaybettikten sonra çok acı oluyor."
"Haklısın." dedi Arya.
"Gizli aşk derler. Peki aşk saklanabilir mi?" diye sordu bu sefer Yiğit.
"Saklanabilir." diye cevap verdim. "İçinde aşkını büyüterek seversin. Gizlik aşk olur."
"Sevgilin için giyim tarzını değiştirir misin?" diye sordu Taha.
"Hayır değiştirmem. O beni olduğum gibi kabullenmek zorunda ama onun kararlarına da saygı duyarım." dedim.
"Seven mi kıskanır , güvenmeyen mi?" diye soru yöneltti Kaan.
"Seven kıskanır." dedim gözlerine bakarak."Peki sizce aşkın rengi nedir?"
"Kırmızı." dedi Taha. "Ateşli oluyor."
"Pis sapık." dedi Barış ve Taha'nın kafasına vurdu.
"Bence mavi." dedi Arya.
"Niye mavi?" diye sordu.
"Çünkü gökyüzünün rengidir ve kimse oraya ulaşamaz." dedi. "Peki sence?"
"Bence mavi." dedi Yusuf, Arya'nın dediği gibi. Yoksa yeni bir aşk mı doğuyordu?
"Bence aşkın rengi yoktur." dedi Kaan. "Gerçek aşkta yoktur. Gerçek aşk olmadığı sürece rengi nasıl olsun ki?"
"Bence de." dedim onu onaylayarak. "Herkes kendince aşk yaşıyor. Kimse gerçek sevmiyor ki."
"Haklısın." diyerek bana katıldı Yiğit ve yanağımı sıktı.
Bir süre sonra lokantadan içeriye Berk girdi. Gözleri ilk beni buldu ve bize doğru yaklaştı. Masanın önünde durunca hepimiz ona bakmaya başladık.
"Buse." dedi. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Ben hepsine baktığımda bir şey söylemediler. Kaan ise bana bakmıyordu kaşlarını çatmış telefonuyla uğraşıyordu.
"Olur." dedim ve ayağa kalktım.
Bizim masadan uzaklaşarak başka küçük bir masaya oturduk. Sorar gibi suratına baktım. O da anlamıştı ve hemen konuşmaya başladı.
"Geçen havuza geldim yoktun. Biraz bekledim ama sen gelmedin." dedi. Kırılmıştı sanki.
"Özür dilerim." dedim. "Ayağım burkuldu da gelemedim."
"Geçmiş olsun. Şimdi iyi misin?"
"Evet." dedim. Durgundu. Yüzü sararmıştı. Bir şey olmuştu. "İyi misin?"
Cevap vermedi sadece kafasını salladı. "Berk bana anlata bilirsin." dedim ve eline dokundum.
"Buse." dedi sesi titrerken. "Beni en yakın arkadaşımla aldatıyormuş."
Duyduğum şey karşısında şok olmuş bir şekilde ona bakmaya başladım. Bu kız cidden yapmış mıydı bunu?
"Berk." dedim."Nereden biliyorsun?"
Telefonunu açtı ve bir fotoğraf gösterdi. Kızla çocuk el ele tutuşmuş birbirlerine gülümsüyorlardı. O kızdan çok nefret etmiştim şu an. Aynı Yusuf'un olayına benziyordu.
"Boş ver be." dedim. "Kahpe dünyanın kahpe insanları."
"Kafaya takmıyorum zaten. Ama en yakın arkadaşımla olması kalbimi ağrıttı." dedi.
Bu duruma çok üzülmüştüm. Acı çekiyordu. Çok belliydi. O anda telefonuma mesaj geldi. Ekranı açtım ve mesajı okudum.
Anonim: Naber güzellik?
Kafamı kaldırım ve Berk'e baktım. O da durmuş etrafına bakıyordu. Telefonu da masanın üzerinde duruyordu.
Ben: İyilik senden?
Mesaj gönderdim ama bildirimde gelmemişti. Ee yani ne oluyordu bu? Yani anonim Berk değil miydi?
Berk olmamasına sevinmiştim. Hem Berk de öyle bir izlenim de yakalayamamıştık. Hiç iz yoktu yani.
Bir süre oturduktan sonra kalktı. Bende kalktım ve bizimkilerin yanına gittim. Kaan kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Of.
"Kızım seni döverim. Çocuğun elini niye tutuyorsun?" dedi Yiğit kafama vurarak.
"Of ya." dedim ve kafamı tuttum. "Anonim Berk değil."
"Nasıl anladın bayan zeki?" dedi Barış.
"Onunla konuşurken anonim bana mesaj attı. Bende ona attım ama bildirim falan gelmedi." diye açıklama yaptım.
"İyi o zaman Berk'i siliyoruz." dedi Taha ve not defterini çıkartarak Berk'in üstünü karaladı.
"O ne?" diye sordu Arya.
"Bey efendinin şüpheliler listesi." dediğimde Arya güldü.
Bir süre sonra Arya ve ben lavaboya gittik. Tualetim gelmişti ne yapayım? İşimi görüp çıktıktan sonra ellerimi yıkadım ve lavabodan çıktık.
Bizimkilerin yanına giderken bir topluluk gördük. Herkes orada toplanmış bir şeye bakıyordu. Arya ve bende oraya yöneldik. Bir kanlar içinde yerde yatıyordu. Ölmüştü.
Bir cinayet daha işlenmişti ama katili bilinmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
TerrorCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...