Ben tedirgince Yiğit ve Kaan'a bakıyordum. Bildirim sesi Berk'ten gelmişti. Bütün işaretler Berk'i gösteriyordu.
Kaan kolumu tuttu. Hızla sıranın arkasında diğerlerinin yanına gittik. Yiğit olayı anlatmaya başladı.
"İyi de biz anonimi bulduk. Hala katil olup olmadığını bilmiyoruz ki." dedi Barış.
"Aynen ya." dedi Yiğit. "Daha yaratıcı olmalıyız."
"Oluruz ya sıkıntı yok." dedi Yusuf ve hepimize leblebi verdi.
Bir süre yürüdükten sonra bir derenin kenarına geldik. Oradaki kocaman taşlara oturduk. Berk'te hemen gelip yanıma oturdu. Bizimkilerden biraz uzaklaşmıştık.
"Naber güzellik?" dedi.
"İyilik senden?" dedim gülümseyerek.
"İyilik." dedi ve o da gülümsedi.
"Sevgilinin fotoğrafı var mı?" diye sordum. Kızı görememiştik ama saçları sarıydı.
"Var." dedi ve eline telefonunu alarak bir fotoğraf açtı. "Bak."
Kız çok güzeldi. Kızın saçları sarıydı. Of ya.
"Güzelmiş." dedim.
"Öyledir." dedi ve fotoğrafı inceledi.
"Eee neden kıskanıyor seni?" diye sordum.
"Kız kardeşimle dışarı çıktığımızda bizi gördü. Başka biri sandı açıklama yaptım ama hala sinirli. Bende sinirlendim ve bağırdım." dedi.
"Kız çok abartmış. Sen niye bağırıyorsun be?"
"Ne bileyim." dedi sıkılarak.
"Sıkma be canını düzelir inşallah."
*Katiller grubu*
Taha: Ne konuşuyorsunuz?
Ben: Sevgilisi hakkında.
Yiğit: Ee ne söyledi?
Ben: Hatırlarsanız kızın saçları sarıydı.
Barış: He kanka ben hatırlıyorum.
Ben: Sevgilisi de sarışın.
Öküz: Yanımıza gelsene kızım?
Ben: Sana ne ya.
Yusuf: Şimdi kanka katil bu çocuk mu?
Ben: Şimdilik öyle.
Kafamı kaldırdığımda hepsi bizi izliyordu. Yusuf yine leblebi yiyordu. Bak yine canım çekti.
Ben: Yusuf bana da leblebi getirsene.
Yusuf: Niye?
Ben: Ya getir işte canım çekti.
Kafamı kaldırdığımda Yusuf bana doğru geliyordu. Avucuma leblebi koydu ve bir şey söylemeden uzaklaştı.
Birazcık da Berk'e verdim. O da hemen aldı ve yemeye başladı.Bizimkilere baktığımda Kaan'ın gözleriyle karşılaştım.
Melis ona bir şeyler anlatıyordu ama o kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim ve önüme döndüm.
"Barışacak mısınız?" diye sordum.
"Şu an konuşuyoruz. Kızgın gibi."
"Barışacaksınız bundan eminim." dedim ve ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Tualetim geldi." dedim ve ormana doğru yürüdüm.
Öküz: Nereye?
Ben: Çişim geldi.
Yiğit: Katilin olduğu bir ormanda tek başına mı işeyeceksin?
Ben: Ay korktum biriniz gelse.
Yusuf: Tamam benimde çişim geldi.
Taha: Tamam bende geliyorum.
Ben: Artık gelseniz diyorum.
Bir ağaca yaslandım ve onları beklemeye başladım. Of bunlar niye gelmiyor be?
"Geldik kanka." dedi Yusuf.
"Niye geciktiniz?" dedim sinirle.
"Yusuf leblebilerini bırakamıyor." dedi Taha.
"Öyle deme kanka. Ben çok severim onu." dedi alınarak.
"Kanka sen niye sürekli leblebi yiyorsun?" diye sordum.
"Acıkıyorum." dedi ve dudağını büzdü.
Çok komikti bu çocuk ya. Saçma sapan esprileriyle bile bizi güldürebiliyordu. Bunları konuşana kadar ormanın ortasına gelmiştik.
"Kanka bir yer beğen artık." dedi Taha.
"Tamam." dedim.Çalıların orayı gösterdim. "Burası iyi arkanızı dönün."
"Tamam çabuk ol." dedi Yusuf.
Oraya doğru yaklaştım. Ayağıma çarpan yumuşak şeyle çalıları ittirdim. Bir çocuk kanlar içinde yerde yatıyordu.
İnstagram - 00zeynepp_
Takip etmeyi unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
رعبCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...