#vicdan

781 91 24
                                    

Bu çocuk geçen gece üç yerinden bıçaklanan çocuktu. Ama bunun ölmesi lazım. Arkasında şaşkınca bakarken Kaan'ın beni dürtmesiyle kendime geldim.

"Kimdi o çocuk?" diye sordu.

"Hiç kimse." dedim ve kafamı salladım. 

Acı salçayı ve yemek kaşığını alıp tekrar odaya döndük. Taha salçayı görünce bana yalvarır gibi baktı ama ben sinsice sırıttım.

Kaşığa salça doldurdum ve Taha'ya doğru uzattım. Ucundan ucundan yemeye başladı. Sonunda birinci kaşığı bitirmişti. Diğerlerini vermeden salçanın kapağını kapattım. Ona da yazık be.

"Kanka devamını da yedirsene." dedi Yiğit.

"Hayır." dedim. O anda Taha kalktı ve banyoya girdi. O kusarken biz oyuna devam ettik.

Yiğit şişeyi çevirdi. Kaan ve benim aramda durdu. "Doğruluk mu cesaretlik mi?" diye sordu.

"Doğruluk." dedim.

"Sevgilin kim?" diye sordu.

Ne? Lan benim sevgilim var benim mi haberim yok. Ha yoksa o babamla konuşmamızı sevgilim mi sanmıştı? Sen dur Kaan Özkan.

"Sevgilimin olduğunu nereden biliyorsun?" dedim.

"Oha kanka cidden var mı?" dedi Barış. Kafamı salladım.

"Adı ne?" diye sordu aramıza katılarak Taha.

"Oho bu kaçıncı soru ama." diyerek itiraz ettim ve şişeyi çevirdim.

Barış ve Yusuf arasında durdu."Cesaretlik." dedi anında Barış.

"Yanındaki arkadaşının sana 1 tokat atmasına izin ver." dedi Yusuf.

"Hassiktir." dedi her zamanki küfürünü kullanarak. Yanında Yiğit vardı.

"Yaklaş koçum." dedi Yiğit ve Barışa tokat attı.

"Oha hayvan!" diye bağırdım ve Barış'ın yanına gittim. "Öldürseydin."

"Tamam ya kızma." dedi Yiğit. Kaşlarımı çatarak baktım.

Şişeyi çevirdiklerinde Yine Kaan ve benim aramda durdu. "Cesaretlik." dedi.

"Odadaki birini baştan çıkarmaya çalış." dedim ve sinsice güldüm.

"Tamam." dedi ve o da bana sinsice güldü.

Bana doğru yaklaştı. Kokusunu yakından alabiliyordum. Gözlerine baktım. Dudaklarıma bakıyordu. Bu çocuk neler yapıyordu? Tam dudaklarımı öpecekken onu ittim.

"Ne yapıyorsun be?!" diye cırladım.

"Seni baştan çıkardım." dedi.

"Ama beceremedin." dedim. O ise hala sırıtıyordu. Boşuna öküz demiyoruz.

Şişeyi çevirdik. Yusuf ve benim aramda durdu. "Doğruluk." diye cevap verdi.

"Eski sevgilini özlüyor musun?" diye sordum.

Yusuf'un birden bire yüzü düştü. Odaya bir sessizlik hakim oldu. Ne olmuştu ki? Alt tarafı soru sordum. Yusuf'un gözleri mi dolmuştu?

"Şey..." dedi ve sustu. Daha sonra ayağa kalktı ve odadan çıktı.

Yusuf'u ilk defa bu halde görüyordum. Yanlış bir şey mi söylemiştim? Ben o esprili çocuğu görmek istiyordum şu an.

"Sorduğun sorulara dikkat et!" diye bağırarak odadan çıktı Kaan.

Gözlerim dolu dolu diğerlerine baktım. "Ne dedim ben?" diye fısıldadım.

"Şimdi olay farklı." dedi Barış.

"Dur anlatayım." dedi Yiğit. "Şimdi normalde bizim grup altı kişilikti. Hakan diye bir çocuk vardı. Çok çapkındı. Bize yazan kızları ayartıp kendine çekiyordu. Yusuf'un iki yıllık bir ilişkisi vardı. Bir gün yine hep beraber buluşacaktık. Hakan gelmeyince bizde onun kendi evine gittik. Evin anahtarı hepimiz de vardı. Eve girdik ve odasına daldık. Yusuf'un sevgilisi yani Beyza ile yatakta..." 

Sözlerine devam edemedi. Bende etmesini istemiyordum zaten. Göz yaşlarımı sildim ve ayağa kalkarak odadan çıktım.Ne kadar vicdansız insanlar vardı. Azıcıkta mı vicdanları yoktu? 

Yiğit'ler de arkamdan geldiler. Otelin bahçesinde Yusuf'u ağlayan bir şekilde gördüm. Kaan da yanında ona bir şeyler söylüyordu.

"Özür dilerim." diyerek ona sarıldım. O da yüzünü boynuma gömerek ağlamaya devam etti.

Ben nasıl bir soru sormuştum böyle ya? Yusuf'u bu hale getirenleri bulup öldürmek istiyordum. Bu çocuğa nasıl yapabilmişlerdi?

----------

-KAAN-

Sonunda Yusuf kendini toparlayınca odaya çıktık. Buse'ye de bağırmıştım. Ama ne yapayım bu çocuğa bir şey olunca dayanamıyordum. Annesi de bırakıp gitmişti.

Sevgilisi de aldatmıştı. Bu çocuk hala nasıl iyi olabiliyordu. Ben olsam ayakta duramazdım. Annemsiz asla yaşayamazdım.

Bunlar aklımdan geçerken gözlerim dolmuştu. Annemi arasam iyi olacaktı. Onu çok özlemiştim.

"Ben biraz sonra geleceğim." dedim ve koridorun sonuna kadar yürüdüm. Telefonumu elime aldım ve 'sultanım' yazısına tıkladım.

"Oğlum." diyerek cevaplandırdı annem.

"Nasılsın sultanım?" dedim neşeyle.

"İyiyim oğlum. Sen nasılsın?"

"İyiyim." dedim. "Anne?"

"Efendim bir tanem." dedi annem.

"Seni çok seviyorum. Beni bırakma."

"Bırakmam oğlum." dedi. "Yusuf'a bir şey mi oldu?"

"Yok. İyi çok şükür."

Bir süre sonra telefonu kapattık. O an ki kedi ruhlu halimden çıktım ve her zaman ki gibi sert bir şekilde odaya girdim.

Buse'ye sertçe bakınca gözlerini kaçırdı. Tamam hiç bir şey bilmiyordu ama neyse. Herkes yerini aldı.

Bir yatakta tek başına Buse yatıyordu. Diğerinde Taha ve ben. Yerde de diğerleri yattı. Buse hemen uykuya dalmıştı. Ona doğru döndüm ve gözlerimi yumdum.

İki saatte bir uyanıp ufaklığı kontrol ediyordum. O şerefsiz gelip kaçırmasın diye. Esneyerek doğruldum ve telefonuma baktım.

Saat 4 olmuştu. Of bir de Melis vardı ya. Onun yanına gitmesem ne olurdu ki? Buse'ni yatağına döndüm ve baktım.

Ufaklık yoktu...

Oy vermeyi unutmayın:)

Katil Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin