"Korkum yok karanlıktan fazla elektrik yaratmayın."
Yere düştüğümde dudaklarımdan "Ah." diye bir inleme döküldü.
"İyi misin?" dedi Yusuf.
"Evet bir şeyim yok. Bir şeye takıldım." dedim.
"Ya aga biriniz telefonunuzun ışığını açsın." dedi Yusuf.
Arya telefonu çıkarttı ve feneri yaktı. Yanımda duran kanlar içinde ki çocuğa baktım. Çığlık atarak ayağa kalktım. Arya da bağırınca telefon elinden düştü. Bu yüzden ışık kapanmıştı.
"Kızlar susun." dedi Taha.
Daha sonra yerdeki telefonu eline aldı ve tekrar ışığını açtı. Az önce ki çocuğun olduğu tarafa tuttu. Çocuk yerinde yoktu.
"Taha?" dedim korkuyla ve kolunu sıktım.
"Buse bak bağırma. Şu an adam yanımızda olabilir. Zaten bir şey göremiyorum." diye söylendi.
Sonra birden koridorun ışıkları açılınca yine aynı çocuk yerde yatıyordu. Tam bağıracaktım ki Taha ağzımı kapattı.
Işıklar tekrar kapanınca gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Taha yavaşça elini ağzımdan çekti.
"Lütfen gidelim buradan." dedi Arya.
"Olmaz gidemeyiz." dedi Yusuf.
"O niyeymiş?" dedim.
"Çünkü oda kartını içeri de unuttuk."
"Hassiktir." dedim oflayarak. Bana da bulaşmıştı be.
"Kızım küfür etme valla bırakırım seni burada." dedi Taha.
Bunlar küfür edince sorun yok ben küfür edince sorun var. Korktuğum için sesimi çıkartmadım ve yine onun kolunu tuttum.
Işıklar bir anda yine açılınca bağırmamak için kendi ağzımı sıkıca kapattım. Çocuk yerde yoktu. Ne oluyordu böyle?
"Şimdi bana bakın. Bağırmak yok. Yürüyün ve her şeye karşı hazırlıklı olun." dedi Taha.
O önden yürüyordu biz de arkasından ilerliyorduk. Taha ışığı açmış koridorun sonuna tutuyordu. O an koridorun sonunda bir çocuk belirdi.
Bu... Bu o çocuktu. Beni ölüme götüren ama öldürmeyen çocuk. Taha'yı dürttüm.
"Taha bu o çocuk. Beni öldürmek isteyen." dedim.
Taha bana doğru döndü ve ışığı bana tuttu. "Sıçtık." dedi ve sonra önüne tekrar döndü.
Ama çocuk orada yoktu. Biri belimden kavrayınca "Yusuf ellerini çeksene." dedim.
"Ne diyorsun kanka?" dedi Yusuf.
"Ellerini diyorum çek."
"Kanka benim ellerim senin belinde değil." dediği anda olduğum yerde durdum.
"Taha." dedim. "Işığı bana tut."
Taha ışığı bana çevirince Arya çığlık attı. Yine o çocuk gelmişti ve belimden tutmuştu. Hızlıca nefes alıp veriyordum.
Taha tam çocuğa yumruk atacakken çocuk Taha'nın karnına tekme attı ve onu yere düşürdü. Yusuf çocuğun bacağına tekme atınca dizlerinin üzerine düştü.
Tam kaçacakken yine bileğimden tuttu. Dişlerimi sıkmaya başladım. Bileğim çok acıyordu ve gittikçe daha çok sıkıyordu.
"Bırak onu." dedi Yusuf ve tekrar çocuğa yaklaştı.
Çocuk ona kafa atınca Yusuf'da yere düştü. Çocuk ağzımı kapattı ve yürüyerek uzaklaştı. Bende onun ayak adımlarına uyuyordum.
Göz yaşlarım onun elini ıslatıyordu. Bir süre yürüdükten sonra bir odaya girdi. Odada iki tane daha çocuk vardı ve maskeleri de takılıydı.
Elini ağzımdan çekerek uzaklaştı ve beni arkamdaki koltuğa itti. Korkudan konuşamıyordum. Bir odaya gitti ve tekrar elinde bir çantayla yanıma gelip oturdu.
Bileklerimi çözdü. "Ne yapıyorsun?" dedim ellerimi çekerek.
"Buse bak rahat dur. Öldürürüm seni." dedi. Adımı nereden biliyor diye düşünmeye başlamıştım.
Ama şu 'öldürürüm seni' çok iyi bir tehtit olmuştu ve bende hemen susmuştum. Bileklerime pansuman yaptı ve krem sürerek tekrar sardı.
"Sen kimsin? Ne istiyorsun benden?" diye sordum.
"Susmanı söylemiştim." dedi.
"Ama ben susmayacağım." dedim bastırarak söyleyerek.
Cebinden bir bıçak çıkardı ve boğazıma dayadı. "Öyle mi?" dedi yine o sert sesiyle.
Gözlerimi kapattım ve yutkundum. Geri çekildi. "Araba hazır mı?" dedi çocuklardan birine.
"Hazır kanka." dedi gri hırkalı olan çocuk.
"Ne arabası-" demiştim ki ateş saçan gözleriyle karşılaştım.
Bir şey söylemeyerek sustum ve sessizce ağlamaya devam ettim. Bir süre sonra kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı.
Allah'tan kolumdan tutmuştu. Otelden çıktık ve biraz yürüdük. Bir ara sokağa girdiğimde. Kaan,Barış ve Yiğit orada oturuyorlardı.
Yanlarına gitmek istedim ama beni engelledi. "Buse." dedi Barış beni fark ederek. Diğerleri de dönüp bana baktılar.
"Lütfen bırak onları." dedim.
"Onlarla bir işim yok zaten." dedi ve beni arabaya soktu.
Daha sonra Kaan'ların yanına gitti ve onlara bir şeyler söyledi. Arabaya, beni yanıma oturdu. Araba hareket edince kafamı cama yasladım.
Arabanın içi de çok karanlıktı. Daha sonra bir binanın önünde durduk ve arabada indik. Kolumu kavradı ve binanın soğuk duvarına yasladı.
"Bana bak maskelerimizi açmak gibi bir şovda bulunma. Kaçmaya da sakın çalışma. Yakalarsam geberirsin." dedi.
Korkuyla kafamı aşağı yukarı salladım. Bir daireye girdik. Beni küçük karanlık bir odaya itti. Odada ki bir mum ışığını yaktı ve kapıyı kilitleyerek odadan çıktı.
Sırtımı duvara yasladım ve yere çöktüm. Ağlamak gözlerimi yakıyordu. Gözlerimi ovuşturdum ve gözlerimi kapattım.Burada dört duvar arasında kalmıştım.
Gerçekleri yazarken ben duvarların arasında , bir mum ışığı eşlik etti çığlıklarıma. Gecenin zifiri karanlığında duydum uğultuyu hala kulaklarımda.
Ayağa kalktım ve mum ışığını da yerden kaldırdım ve cam kenarına doğru gittim. Mumu camın kenarına koydum ve üfledim. Oda kapkaranlık kalmıştı.
Korkum yok lan karanlıktan fazla elektrik yaratmayın...
Dışarıdan yola baktığımda onu fark ettim. Onu değil onları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
HorrorCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...