#lunapark

597 86 17
                                    

Tehdit ediliyordum, yaşamak haram olmuştu...



Elimde ki bebeğe göz yaşlarım damlarken ayağa kalktım ve odadan çıktım. Daha sonra bizim odaya girdim.

Hepsi bana bakmaya başlayınca elimdeki bıçaklanmış bebeği ve kağıdı yere attım. Arya bebeği alırken Kaan notu aldı.

"Hiç bir bokta yapamaz!" diye bağırdı Kaan.

"Ne diyor?" dedi Barış.

"Bebeği aldırmaya kalkışırsa ikisi de ölürmüş." diye açıkladı Kaan.

"Hassiktir." dedi Taha.

Arya yanıma yaklaştı. Daha sonra hepimize şüpheyle baktı. "Ya karnında bebek yoksa?" dedi sorar gibi.

"Nasıl yani?" dedi Yiğit.

"Diyorum ki yine bir oyun oynuyorsa." diyerek açık konuştu Arya.

"Haklı olabilir aga." dedi Yusuf.

"Ama o çubuk da iki çizgi vardı." dedi Barış.

"İşte bende orada takılıyorum ya." dedi Arya ve sesli bir nefes alarak yatağa oturdu.

Hepimiz oturmuş Arya'nın dediklerini düşünüyorduk. Bu kız çok mantıklı konuşuyordu. Haklı olabilirdi. İnşallah haklıdır.

"Tamam o zaman evlere döneceğiz." dedi Kaan.

"Nasıl yani?" diye sordum.

"Zaten kampın bitmesine az kalmış. Biz de şimdiden eve dönelim."

"İlk başta şu lunaparka gitsek ya. Eğlenelim be." dedi Yusuf leblebi yerken.

"Aynen." dedim gülümseyerek.

Biraz düşündü ve bana göz kırptı. "Tamam." deyince sevinçle Yusuf ile birbirimize sarıldık.

Daha sonra elime leblebi doldurdu. Hepsini ağzıma attım. Yanaklarım şişmişti.O anda beni gülümseyerek izleyen Kaan ile karşılaştım.

Utanmıştım be. Hem rezil de olmuştum. Of be. Onu takmadım ve leblebileri uzun bir süreden sonra bitirdim.

Lunaparka gelmiştik ve burası çok güzeldi. Şu an sadece Yusuf ve ben çocuk gibi davranıyorduk. Ne yapalım ya?

"İlk başta çarpışan arabalar!" diye bağırdım.

"Hadi." dedi Yusuf ve elimi tutarak oraya koşmaya başladık.

Bizim okuldakiler hemen doldurmuşlardı. Onların inmelerini oflayarak bekledik. Sonunda indiklerinde ben sarı arabaya Yusuf ise kırmızıya bindi.

Diğerleri de gelip yerleşince başlamış oldu. İlk başta gidip Barış'ın arabasına vuracaktım. Sen bana kilolu dersin ha.

Tam ona çarpacakken yan taraftan darbe yedim. Kafamı çevirip baktığımda Kaan kahkahalarla gülüyordu.

"Öküz!" diye bağırdım.

Ben ona bunu söylerken Taha bana çarptı. Barış'a doğru dönderdim direksiyonu ve bum! Oh be vurmuştum.

Arkadan Yusuf vurunca sarsıldım. Bende gidip hemen Arya'ya çarptım. Böyle devam ederken oyun bitmişti.

"Bu sefer dönme dolaba gidiyoruz." dedi Yusuf ve oraya doğru yürümeye başladık.

Ben, Kaan ve Taha bir dolaba binmiştik. Yiğit,Arya,Barış ve Yusuf da bir dolaba binmişlerdi. Dönme dolap dönmeye başlayınca sevinçle gülümsedim.

"Bismillahirrahmanirrahim." dedi Taha.

"Bana sakın dönme dolaptan korktuğunu söyleme." dedim parmağımı ona doğru sallayarak.

"Hayır tabi ki de korkmuyorum." dedi ve aşağıya baktı. "Allahu ekber!" 

Kaan ile beraber kahkaha atmaya başladık. "Hiç korkmuyorsun Taha kuşum." dedim.

"Kızım valla birine söylersen döverim seni." dedi.

"Kanka kime söyleyeceğim alla alla." dedim. "Hem bizimkiler biliyordur zaten."

"Ben bilmiyordum." dedi Kaan gülerek.

"Kimse bilmiyor." dedi Taha. "Aga sende söyleme ya.

"Kardeşim ben söylemem de Buse'yi bilemiyorum." dedi.

"Buse seni buradan aşağıya atarım." diyerek boş bir tehtid savurdu Taha.

"Yav he he." dedim ve yine güldüm.

"Allah kurtarsın." dedi Kaan, Taha'nın omzunu sıvazlayarak.

Taha çaresizce suratıma baktı. "Ne istiyorsun?" diye sordu.

"Sonra söyleyeceğim." dedim ve göz kırptım.

Bir süre sonra dönme dolaptan indik. Taha bana ters ters bakmaya başladı. Bende ona dilimi çıkarttım.

"Ee şimdi nereye?" dedim.

"Korku tüneline." dedi Kaan sırıtarak.

"Korkarım." dedim.

"Korkmazsın." dedi ve kolumu tutarak sürükledi.

Hepimiz vagonlara bindik. Kaan benim yanıma oturmuştu. Korku tüneli çok karanlıktı ve sürekli değişik adamlar çıkıyordu.

Tamam karanlığa alışkındık ama böyle canavarlara değil. Bir süre sonra vagon bir şeye çarparak durdu. Kaan'ın kolunu tuttum.

"Niye durduk lan?" dedi arkadan Yiğit.

"Bilmiyorum." dedi Kaan ve ayağa kalktı. Bende peşinden indim. Telefonunu çıkarttı ve yere doğru tuttu.

Bir tane kız kanlar içinde yerde yatıyordu. Çığlık atarak Kaan'ın kolunu sıktım. Diğerleri de geldi ve ceseti gördüler.

Kızın saçlarının arasında bir kağıt vardı. Elime aldım ve korkarak kağıdı açtım. O yine buradaydı.

'Çok koşma çocuğum düşmesin!'

Bu günümü de şu an yaşadığım mutluluğu da tekrar elimden almıştı. Yazık değil miydi bana da? İki dakika mutlu olunca iki gün ağlamak zorundaydım.

Hayatın bana verdiği bir ceza olmalıydı bu. İyi de suçum neydi?

Tehdit ediliyordum, yaşamak haram olmuştu...

-----

Oy vermeyi unutmayın lütfen!!

Katil Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin