#hedef

793 100 30
                                    

'Hepiniz tam istediğim gibi korktunuz. Ama bu son korkuşunuz olmayacak. Şimdi dere kenarına gidip Kaan'ı alabilirsiniz.

  Her şey bitti sanmayın ortak günahlarımız var beraber yanacağız...'

Kağıtta yazılanları hepimiz teker teker okumuştuk. Sırada ki hedefinin kim olduğunu merak etmiyor değildim. Yani en fazla bize ne yapabilir ki?

"Ben korkuyorum." diye fısıldadım.

"Korkma Buse. Bir şey yapamaz." dedi Barış.

"Aynen kanka." dedi Yusuf.

"Şimdi herkes kahvaltı etmeye. Karnınızı iyice doyurun. Kaan'ı almaya gidelim." dedi Yiğit.

Hepimiz kafamızı salladık ve az önce kalktığımız yere gittik ve tekrar kahvaltı etmeye başladık. Bir süre sonra hepimiz doyduktan sonra ayaklandık.

Ekmek arası sandiviç yaptım ve bir poşete koydum. Yanına da biraz meyve suyu aldım. Kaan acıkmış olabilirdi. Sonuçta iki gündür ortada yoktu.

Derenin oraya gidene kadar hiç kimse konuşmadı. O not hepimizin moralini bozmuştu. Buradan gitmek istiyordum. Bu lanet ormanda daha fazla durmak istemiyordum.

Kaan'ı taşlarını üzerinde oturmuş bir şekilde bulduk. Kafası kanamıştı ve kurumuştu. Kim bilir ona neler yapmıştı? Hemen yanına gittik.

Gözlerinin içine baktım ve ona sıkıca sarıldım. Ama o tabi bana sarılmadı. Hoş, zaten bana sarılmasını beklemiyordum.

"İyi misin? Kafan kanamış." dedi Yiğit.

"İyiyim yok bir şeyim." dedi.

Hepimiz Kaan'ın yanına oturduk ve ifadesizce durduk. Poşetten sandiviçi ve meyve suyunu çıkartarak ona uzattım. Bana kaşlarını çatarak baktı ve elimdekileri almadı.

Kızgınlık ve kırgınlıkla baktım ona. Hayır yani düşünmüş hazırlamışım. Bir ısırık al bari be. Tam ellerimi geri çekecekken iki bileğimi de tuttu.

Kendi eline almadan sandiviçten bir ısırık aldı. Sonra da yine aynı şekilde meyve seuyunu içmeye başladı.

Gülümsedim.

"Ee abi senin olayın ne?" dedi Barış. Bileklerimi bırakmayarak konuşmaya başladı.

"Ormanda yürüyüşe çıkmıştım. Birinin beni izlediğini fark ettim. Arkadan bana yaklaşınca ayağımı geriye doğru attım ve onu düşürdüm." dedi.

"Yüzünü gördün mü?" diye atıldım.

"Şapka ve maske takıyor. Göremedim." dedi. "Ona vuracaktım ki arkadan biri kafama ser bir şeyle vurdu. Bayılmışım işte."

"Aga be." dedi Yusuf ve leblebi yemeye başladı.

Sandiviçini bitirdi. Teşekkür bile etmedi ama olsun. Yemesi yeterdi bana. Kafasına yüzümü buruşturarak baktım. Kötü olmuştu.

"Bir de bu var." dedi Taha ve notu Kaan'a verdi.

Kaan notu okudu ve endişeyle bana baktı. Neden böyle baktığını anlamamıştım. Gözlerimi kaçırdım ve gökyüzüne bakmaya başladım.

"Hadi gidelim." dedi ve ayağa kalktık.

Bizde kalktık ve yürümeye başladık. Gözlerim Kaan'ın üzerindeydi ve kafasını yara olması sinirlerimi bozuyordu.

Kamp alanına vardığımızda hepimiz minderlere oturduk. Aklıma gelen geçen ki cinayet olayını anlatmaya karar verdim.

"Benim size bir şey anlatmam lazım." dedim.

"Dökül." dedi Taha ve hepsi bana dikkatlice bakmaya başladı.

"Ormanda Kaan'ı aramaya çıktığımız gece Yusuf ve Yiğit kaybolduktan sonra bir ağacın altında bir çocuk kanlar içinde yatıyordu." dedim.

"Ee devam et."

"Çocuk 'yardım et' dedi. 'Ne yapabilirim?' dedim endişeyle. 'Git buradan. O burada' dedi ve gözlerini kapatarak nefes almayı bıraktı."

"Hassiktir ya." dedi Barış.

"Ee ne olacak şimdi?" diye sordu Yusuf.

"Bir dakika." dedi Kaan. "Katil seni takip ediyormuş. Çocuğuda o anda yeni öldürmüş olmalı. Sana zarar verecekti ki çocuk sana git dedi."

"Aynen." diyerek onayladı Yiğit.

"İyi de o an niye zarar vermedi. Buna engel olan ne?" dedi Taha.

"Çocuğun yanından ayrıldıktan sonra Yusuf bana seslendi. Olabilir mi?" diye sordum.

"Olabilir." dedi Yiğit.

"Kanka şans eseri hayatını kurtarmışım." dedi Yusuf.

Hepimiz sessizce birbirimize bakıyorduk. Kimsenin söyleyecek sözü yoktu. Sadece hepimiz çaresizdik. Belki de hepimiz ölecektik. Sessizliği bozan kişi Kaan oldu.

"Buse." dedi Kaan. "Hedef sensin."

Okuyup oy vermiyorsunuz :( Lütfen oy vermeyi unutmayın.

Katil Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin