"Şuan uçurumdaydım ama burada ki uçurum da mutluluk yoktu."
Korkuyla bir telefona birde karşımda duran çocuğa bakıyordum. Bu nasıl olabilirdi? Beni yine kim arıyordu?
"Cevaplasana prensesim." dedi ve önüme çöktü.
Telefonu cevaplandırdım. "Korkma küçük." dedi telefonda ki ses. Bu sefer ses farklıydı. Bu nasıl bir oyundu?
"Korkutma o zaman." dedim.
"Aa ama küçük çok abartıyorsun. Alt tarafı bir kızı öldürdük."
"Bir kızı mı öldürdünüzü? Lan ormana geldiğimiz günden beri iki günde bir adam öldürüyorsunuz!!" diye bağırdım öfkeyle.
"Şş prenses sesini yükseltme." dedi ve bileğimi tutarak hafifçe sıktı.
"Lütfen yapma çok acıyor." dedim yüzümü buruşturarak.
"Zaten acısın diye yapıyor." dedi telefondaki ses.
Ben olduğum yerde acıyla inlemeye başlamıştım. Acıdan 'bırak' bile diyemiyordum. Sonunda bıraktı ve biraz geri çekildi.
"Ağlama prensesim hoşuma gidiyor." dediğinde karnına tekme attım.
Az önce ne yapmıştım ben? Karnını tuttu ve ayağa kalktı. Hızla bana doğru yaklaştı ve bana tokat attı.
Çığlık atarak kafamı çevirdim ve ona bakmamaya çalıştım. "Bir daha yapsana." dedi çocuk bana yaklaşarak.
Saçlarımdan tutup çekerek ona bakmamı sağladı. Gözleri koyu kahverengiye sahipti ve sağ kaşında piercing vardı.
"Hadi yap!" diye bağırdı yüzüme doğru.
"Niye kendin hareket etmiyorsun? Başkaların dediklerini yaparak eşkiyacılık oyunu oynuyorsun. Cidden ya sürünü başı kim?!" dedim sonda bağırarak.
"Kes sesini!" diye bağırdı ve hızla önümden kalktı.
"Küçük çok konuşuyorsun sen." dedi telefonda ki.
"Alla alla. Ne yapacaksın?" dedim cesaretlenerek.
"Belki dilini koparırım. Belki de başka bir şey." dedi ve kapattı.
Kaan'ların nerede olduğunu çok merak ediyordum. Şu an gelip beni buradan kurtarmaları lazımdı. Korkuyordum.
Çocuk bana döndü ve uzun uzun bakmaya başladı. Bana bir şey yapacaktı evet bunu biliyordum. Öldürecekti. Beni öldürecekti.
Şuan tam uçurumun kenarındaydım ve mutluluğa uzanacak ellerim yoktu. Gerçi uzansam bile ölecektim.
"Konuş artık." dedim. "Ne yapacaksın bana?"
"Aslında şu an bir şey yapmak istemiyorum ama aklımda güzel bir fikir var." dedi.
"Senin aklın var mıydı?" diyerek laf soktum ama o pek umursamadı.
Yaklaştı ve tekrar önüme çöktü. Gülümsediği gözlerinden anlaşılıyordu. Yanağıma dokundu. Yoksa bana tecavüz mü edeckti?
"Korkma prenses. Tecavüz etmeyeceğim." dedi aklımı okur gibi. "Daha beterini yapacağım."
"Ben ne yaptım sana? Ailemin tek kız çocuğuyum. Bugüne kadar yürüdüğüm yolda hiç kahpelik yapmadım. Sana ne yaptım?!" diye bağırdım.
"Sen bana olabilecek en büyük kötülüğü yaptın!!" diye bağırınca gözlerimi sıkıca yumdum.
"Ne yaptım?" diye fısıldadım.
"Hayatımı bitirdin lan!" dedi. "Umutlarım yok. Hepsi senin yüzünden. Ben her gün ölürken sen her gün babanın alnından öpmesiyle uyuyordun!!"
"Anlamıyorum."
"Anlayamazsın. Çünkü yaşamadın. Sana bu acıyı yaşatmadılar. Sen kahkahalarla gülerken benim varlığımı sorguladılar!" diyerek tekrar bağırdı.
Daha sonra burnunu çekti. Ağlıyor muydu? İyi de ben hiç bir şey anlamıyordum. Ona ne yapmıştım?
"Şimdi." dedi. "Gidiyoruz kalk."
Ona boş boş bakarken o "Kalk!" diye bağırdı. Yerimden kalktım. Kolumdan tuttu ve beni bir yere sürüklemeye başladı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Ölüme." dedi sert ve kalın çıkan sesiyle.
Otelin en üst katına yani terasa çıkmıştık. Burası çok yüksekti. Göz yaşlarım durmuyordu. Durduramıyordum.
Beni terasın tutulması gerek yere çıkardı. Evet bu sefer ölecektim. Şuan uçurumdaydım ama buradaki uçurumda mutluluk yoktu.
Yaşamam gereken bir hayat var. Hayır hayır şimdi değil. Ölmek istemiyorum. Yaşamak istiyorum. Bu lanet olası hayatı yaşamak istiyordum.
Yusuf'un sorduğu soruda kendini bir şarkıyla anlat diyordu. Benim söylediğim şarkı geldi aklıma. Aklımdan o geçerken gözlerimi kapattım.
Kan ter bir hayat...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
HorrorCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...