46.Bölüm

18K 850 84
                                    

46.BÖLÜM

"Hayatın bana bahşettiği şeylerden biri o'ydu."

Geçmek bilmeyen her şey aslında geçmişti. Şimdi geriye dönüp baktığımda her hisle baş etmiştim fakat bazen yenildiğimde oldu. Ben en çok ona yenildim. Ben onun aşkı uğruna diz çöktüm. Şimdi şurada durmam dahi az geliyor. Yatakta uzanan eşime biraz daha yaklaştım. Günler önce onu kaybetme eşiğinde durmuş ve can çekişmiştim.

"Uyanmaya niyetin yok sanırım." Parmaklarım usulca saçlarına sızdı. Aheste aheste saçlarını okşadım. Onu hissetmek güzel. Varlığını hemen yanımda hissetmem çok güzel.

"Gece uyumadık yavrum," derken ses tonu dahi imalıydı. Gözlerimi kaçırıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Bu adamın hiç ayarı yok. Yani doğuma bir ay kala başlayacak olan uzak durma olayı aklını başına getirir diye düşünüyorum. Artık görev dönüşleri soğuk sudan hiç çıkmaz.

"Utandın mı?" Doğruldu ve bana döndü. Gözlerimi karnıma indirdim. Yavaşça karnımı okşarken dudaklarım kıvrıldı. Baran benden bir cevap alamadığı için sırıtıyor. Sırıtması hoşuma gidiyor ama şu an yüzüne bakamam.

"Yok, niye utanayım ki?" Başımı yavaşça kaldırdığımda sırıtan yüzüne daha yakından baktım. "İki çocuk yapmışız." Bu kez kahkaha atarak bana yaklaştı ve elini yanağıma uzattı. Usul usul yanağımı okşarken dudakları alnıma dokundu.

"Yanakların kızardı." Alnımdaki dudakları yanağıma doğru ilerledi. Kalbimin gümbürtüsünden hiçbir şey anlayamıyorum. Baran beni öptükçe kalbim hızlanıyor. Yanağımı da öptükten sonra dudakları dudaklarıma indi. "Hasretim azalmıyor güzelim." Dudakları dudaklarımı esir aldı. Günler sonra birbirimize kavuşmuştuk fakat şu an hiç bitmeyen bir özlemle tekrardan yanıyoruz. Sadece o değil bende onun gibiyim.

Dinmedi özlemim. O beni öptükçe ona daha çok sığındım. Dudakları hırçınlaştıkça kıpır kıpır hissediyorum. Ellerim boynuna giderken dişlerini alt dudağıma geçirip duraksadı. Soluğum çıkmadı. O geri çekilmek istemediği için böyle bir şey yaptı. Sadece soluklarımız düzene girsin diye. Kendimi hepten geriye çektim.

"Acıkmıştım ben," kolunu belime sardı. "Hadi kahvaltıya inelim." Eli belimden hareketlenip tenimde gezindi. "Hadi Baran."

"Vakit geçiriyoruz Uhra'm." Gözlerimi kapattım. "Vakit zaten geçirdik ya sevgilim." Dudaklarını açık kalan boynuma bastırdı. "Yetmedi belki." Omuz silktim. "Beni alakadar etmez." Hızla geriye çekildi ve yüzüme baktı. Kıkırdayarak Baran'ı üzerimden ittim.

"Hiç öyle bakma. Emre'de uyanmadı daha." Yataktan kalktığımda sırtüstü uzanıp kendi kendine söylendi. Baran'ı yatak odasında bırakıp Emre'nin odasına geçtim. Emre uyku konusunda iyice bana benzedi. Hala uyuyor.

"Emre," neşeli sesim odada yankılanırken oğlum hareketlendi. Gözleri aralanırken yüzünü asarak bana döndü. "Uyan hadi oğlum." Gözlerini kapatıp tekrar açtı.

"Babam uyandı mı?" Emre'ye yaklaştım. "Uyandı bir tanem." Yataktan kalktı ve gözlerini ovuşturdu. "Tamam, uyandım bende." Gülümseyerek Emre'nin saçlarını okşadım. Kahvaltıyı hazırlamıştım fakat geriye sadece bu iki adamı uyandırmak kalmıştı ve görev başarıyla tamamlandı.

"Hadi babanı da al aşağıya gel oğlum." Emre, hızlı adımlarla odasından çıkarken arkasından bakıp güldüm. Şimdi Baran'ın yanına gidecek, onunla biraz uğraşacak sonra ikisi beraber aşağıya gelecek.

UHRA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin