Dört gündür bölüm gelmese de, dört günlük olacak kadar, yani normal bir bölüm uzunluğumuzun iki katı uzunluğunda olduğunu söylemek isterim.
Ayrıca bölümde cinsel içerik de mevcut.
Keyifli okumalar!! Çok çok seviliyorsunuz ve bunu biliyorsunuuuuuz!!
♤♤
"Ay öldüm ay." Elimdeki buzu başının arkasına canını acıtmamaya çalışarak bastırırken sanki benim canım açıyormuş gibi yüzümü buruşturdum. "Taşla yardı başımı. Taşla be taşla," dedi belki de yüzüncü kere. Tam karşımızda yastıkları birbirine vura vura olmayan tozlarını çıkarmaya çalışan Sükran teyze ters ters Emre'ye baktı. Emre'nin gözleri kapalı olduğu için Şükran teyzenin tepkilerini göremiyordu ama birazdan bahçeye gidip taşı geri getirecek diye resmen diken üzerindeydim. İlk bakışta tatlı olan bu kadının içinden resmen katil bebek çıkmıştı. "Ay öldüm ay."
Şükran teyze yastıkları yerlerine yerleştirip çaprazımızdaki tekli koltuğa otururken seslice ve uzatarak "Of," dedi. Emre'nin ölmediğini gördügü an elindeki taşı bırakıp ev işine girişmesi ise kendisindeki bir başka ilginç yöndü. Hatta ilk söylediği söz "Ölmemiş pezevenk," olmuştu. Tamam, Emre'nin pek uslu biri olduğunu söyleyemezdim ama Şükran teyze de hiç alttan almıyordu ki. Kendimi arada kalmış gibi hissediyordum, haliyle konuşmuyordum da. Ne de olsa mâlum taştan payıma bir şey düşsün istemezdim.
"Bana bak, çenen biraz daha ek mesai yaparsa o taşı varya o taşı." Emre tek gözünü açıp baygın bir bakış attı. Başına taş yemiş olsa da korkmamış ya da çekinmemişti. Klasik Emre, dedim içten içe. Şükran teyze de o sırada işaret parmağını tehditkar bir biçimde ileri geri sallıyordu. "Ağzına sokarım."
Emre sinirle bir nefes alıp diğer gözünü de açtı. "Ay üstüme iyilik sağlık," dedi tiz bir sesle. Ben ikiliyi süzerken sessizliğimi korumaya devam ettim, çünkü ciddi anlamda Emre'ye bir şey olacak diye çok korkmuştum. Öyle ki artık kırık olan telefonumla o telaşla Devran'ı bile aramıştım. "Hem adam öldürmeye teşebbüs ediyor hem de zeytinyağı gibi üste çıkıyor." Elini üst üste dizime vurup yeniden gözlerini kapadı. "Ay ölüyorum."
Şükran teyze konuşacak gibi olsa da dış kapının oradan gelen seslerle susmak zorunda kaldı. "Hasbinallah," diye homurdanarak ayağı kalkıp koridora çıktı. Muhtemelen kurtarıcım gelmişti. Emre ağzının içinde homurdanırken gözlerimi Şükran teyzenin ardından çekip Emre'ye baktım. "Aklım çıktı Emre," dedim tiz bir sesle. "Niye normal insanlar gibi kapıyı çalmıyorsun ya?"
Gözlerini kocaman açıp sanki az evvel acıyla inleyen o değilmiş gibi aniden doğrulup üzerime eğildi. "Ne," dedi hayretle. "Konu senin korkman mı yoksa benim ölüm döşeğinde olmam mı?" Gözlerimi kırpıştırırken dudaklarım hayretle aralanmıştı. "Pes sana gerçekten. Hem neden geldiğini de söylemedin?" Bir şeyi olmadığı yalnız kalınca takındığı hâl ve hareketlerinden belli olunca merak ettiğim bir şeyi sordum.
Keyifle güldü. "Dükkanımız için mükemmel bir yer buldum make up studio, hatta daha kapsamlı bir dükkan açacağız." Kaşlarım hayretle açıldı. "Keşke benim de önceden haberim olsaydı," diye hamurdandım lâkin bu fikir aklıma yatıyordu. Belli bir gelir kaynağım olsa da sürekli evde oturup akşamları eşinin yolunu gözleyen ya da boş vakitlerinde alışverişe çıkan bir kadın olmak istemiyordum. Boş durmak yapımda yoktu. "Oldu işte, ben fazla kalamayacağım zaten. Amacım sana gösterdikten sonra yeniden dönmekti ama malum." Başını gösterdi. "Her ayrıntısıyla sen ilgileneceksin. Destek için iç mimar bile buldum." Tam ona hesap sormak için atılmıştım ki salona önden Devran ardından da Şükran teyze girdi.
Ve Emre oscarlık bir performans sergileyerek kendini geriye atıp "Ay," diye inledi. "Devran, ölüyorum." Gözlerimi devirip elimdeki buz torbasını yeniden yaranın olduğu yere bastırdım. Aslında orada yara yoktu, yalnızca kuçük sayılamayacak bir şişlik vardı. Devran üzerindeki ceketi çıkarırken yanımıza adımlıyordu. "Ne oldu?" diye sordu memnuniyetsiz bir biçimde. Telefonda Emre'nin geldiğini söylediğimde zaten memnun olmadığını sesinden anlamış olsam da bu kadar asık bir yüz beklemiyordum açıkçası. Emre işaret parmağıyla kapının önünde ayakta duran Şükran teyzeyi gösterdi. "Bu kadın benim güzel başıma taşla vurdu Devran. Taşla ya bildiğimiz taşla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...