Bölüm 71

64.7K 3K 677
                                    

Devran elini on saniye önce yaptığı gibi yeniden karnıma yerleştirdi. Eli, kumaşın üzerinden tenimle temas etse de gözleri geçip gittiğimiz yoldaydı. Yüzünde ise derin bir gülümseme hakimdi. İmkanı olsa eminim arabayı bana sürdürür kendisi karnımı, dolayısıyla çocuklarını, çocuklarımızı severdi. Mutluluğu gozlerinden okunuyordu.

"Ulan..." Elini ileri geri hareket ettirirken alt dudağını kısa bir an dişleri arasına alıp geri bıraktı. Gözlerim dolgun dudaklarındayken konuşmasına devam etti. "Bu gerçek, değil mi?" Bana da rüya gibi geliyordu lâkin boyut olarak kuçük bu canların sorumluluğu o kadar büyüktü ki gerçekliğinden anında emin oluyordum. Elimin tekini, elinin üzerine yerleştirirken boğup bir sesle "Bu değil," diye söylendim. Az evvel ağladığım için sesim hâlâ boğuk bir tonda yükseliyordu. Belki de gereğinden fazla duygusaldım, bilmiyorum. "Bunlar." Devran keyifle gülüp elimi kavradı ve dudaklarına yaklaştırıp derin bir buse kondurdu.

Elimi bırakmadan kendi dizine yerleştirdi. Arabaya her binişimizde bir bakıyordum ki elim tam olarak dizinin üzerindeydi, tıpkı şu anda olduğu gibi. "Ölürüm onlara da, onların annelerine de," derken sağa sinyal verdi. Başımı yaslandığım koltuğa yaslayıp yoğun gözlerle güzel yüzüne baktım. Bir ömür bu pozisyonda kalsak Allah biliyordu ya, bıkmaz, sıkılmazdım. "Çok seviyorum," dedim titrek bir sesle. Anlaşılan bugün -hatta iki çocuk annesi olacağımı sindiremeden yani doğana kadar- ağlamam durmayacaktı. Göz ucuyla bana baktığı an "Ben de," diye fısıldadı. "Kendimden çok."

O sırada tüm romantikliği ve tüm yoğunluğu silip atacak bir detay geldi aklıma. Aslında buna detay demek doğru değildi çünkü detay olamayacak kadar önemliydi. "Devran," dedim içime dolan sıkıntıyla. Dolan gözlerim denizdeki suyun çekilmesi misali çekildi. "Ben bir tane ile nasıl baş ederim diye düşünüyordum kara kara, şimdi iki tane ile nasıl baş edeceğim?" Devran gülümsedi. Benim endişeli halimin aksine kendisi oldukça neşeli duruyordu ki bu benim kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Konuşmama kalmadan kendisi konuştu. "Yavrum ben ne güne duruyorum?"

Tek kaşım istemsizce havaya kalktı. Yeliz abla hamile kaldığında çok benzer cümleleri Doğan abimin ağzından duymuştum lâkin gel gör ki vaadettiği hiçbir şeyi yapmış sayılmazdı. Enes ilk doğduğu zamanlar deyim uerindeyse Yeliz ablanın elini sıcak sudan soğuk suya sokmuyordu. Ne zaman Enes hareketlenmeye başladı o zaman Doğan abim ilk zamanlardaki halini aratır oldu.

Devran alaylı yüzümü görünce daha ciddi bir şekilde devam etti. "Yaparken tek başına yapmadığına göre, bakarken de tek başına olmayacaksın." Gözlerimi devirip ön cama baktım. Açıkcası çevremdeki herkeste duyduğum bir şey vardı ki geceleri genellikle kendi başlarına oluyorlardı. Tabii bizde bunun tam aksini olmasını, Devran'ın da ilgilenmesini ve geceleri uykusuz gecelerde beni tek başıma bırakmamasını dilemekten başka çarem yoktu. Kendisi ise ara ara bana bakıyor, yeniden yola dönüyordu. Bugün doktora gittiğimiz için izinliydi.

"Bu sözlerini sana hatırlatacağım," diye hamurdandım ağzımın içinden. "Aksi olursa yapacaklarımın sorumlusu ben olmam." Tehditvari konuşmamın ardından bu defa alayla gülen Devran'ın ta kendisiydi. "Bak sen," dedi uzatarak. Önümüzdeki araba bir hayli yavaş gittiği için onu solladı. "Ne yaparmışsın?" 

"Çocuklarım büyünce görürsün," diye homurdandım. Yola bakmaktansa Devran'a bakmak benim için daha faydalı olduğu için yeniden kendisine döndüm. Geçen sene bu zamanlar Devran ile karşılıklı çocuklarımız üzerinden bir sohbet gerçekleştireceğimizi kim söyleyebilirdi ki? "Kızlarım olursa eğer o benim ahımı senden çıkarır. Karışmama gerek bilr kalmaz. Oğullarım olursa da şikayet ederim seni."

Devran başını geriye atarak içten bir kahkaha attı. Kulaklarım güzel sesiyle bayram etti. Az evvel yaptığım konuşmada kaşlarım çatık olsa da gülüşü anında bana da serpti ve olduğum yerde sessizce kıkırdamadan duramadım. "O zaman ben şimdiden yandım desene," dedi gülüşlerinin arasından. Yalnızca omuz silktim, sert yüz hatları olan bu adama gülümsemek, gülmek o kadar yakışıyordu ki mest oluyordum.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin