Bölüm 64

62.8K 3K 720
                                    

Haşladığım yumurtaların her birini dik biçimde ortadan ikiye bölüp ince ve uzun tabaklardan birinin içine dizdim. Üzerine çok az zeytin yağı, ek olarak pul biber de döküp salondaki masaya götürülmek üzere kenara koydum. Kahvaltı için elimden geldiğince her şeyden yapmıştım. Ne de olsa birlikte geçirdiğimiz bir beş günün ardından bugün Gülnur anneler mahalleye döneceklerdi, en iyi şekilde onları uğurlamak istiyordum.

Çok fazla gürültü çıkarmamaya özen göstererek çıkarmış olduğum bulaşıkları makineye attım. Çayın da altını en kısık derecede açıp yine sessiz olarak üst kata çıkmaya başladım. Her şey hazırdı, yalnızca uyanmaları kalmıştı ki on, on beş dakikaya uyanacaklarını tahmin edebiliyordum. O yüzden şimdi yukarı çıkıp gece geç saatlerde uyumuş olan Devran'ı uyandırmam lâzımdı.

Akşam Gülnur anneler uyumak için odalarına çekilene kadar onlarla oturmuştuk. Onlar uyuyunca Devran kendini çalışma odasına kapanmıştı. Bu düzen beş gündür aynı şekilde devam ediyordu. Sabahları da erken kalkıyordu. Hal böyle olunca yalnızca Devran'ın değil benim de tüm uyku düzenim bozulmuştu resmen.

Yatak odasına girip kapıyı sanki biraz sonra onu uyandırmayacakmışım gibi olağan üstü bir çabayla kapadım. Aşağı inerken üzerime geçirdiğim ince sabahlığı çıkarıp kenara koydum. Kasım amcanın uykusunun oldukça ağır oldugunu biliğim için sabahları geceliğimle de insem bir sorun olmuyordu. Üstelik Kasım amca o kadar düşünceli bir adamdı ki odadan çıkmadan evvel önden Gülnur anneyi yolluyordu.

Bu aileyi hak etmek için en fazla nasıl bir iyilik yapmış olabilirdim ki?

Diz hizama gelen saten geceliğimle birlikte yavaşça Devran'ın yanına oturdum. Yüz üstü uzanmıştı ve güzel yüzü bana dönüktü. Üzerindeki ince yorgan bel kavisine kadar açılmış, üstü çıplak uyuduğu için bana görsel bir şölen sunuyordu. Derin bir nefes alıp elimi ilk önce saçlarına daldırdım. Dağılmış tutamları yavaşça geriye taradım. Ardından elimi ensesine oradan da sırtına kadar kaydırdım.

İlk önce kaşları titrer gibi oldu. Ama elim durmadı sırtında, omuzlarında hareket etmeye devam etti. Bununla birlikte göz kapakları da titredi ve sertçe yutkunduğunu işittim. "Seni uyandırmak istemem ama annenler de birazdan uyanırlar," diye fısıldadım kısık sesle. Devran yüksek sesle uyandırılmaktan nefret ederdi, o yüzden ilk önce el hareketleriyle uykusundan bir miktar sıyrılmasını, ardından da sesimle ayılmasını sağlıyordum. Onu bu şekilde uyandırınca güne daha pozitif başlıyordu. Belki de Gülnur annenin bile fark etmediği bir detaydı.

Devran olduğu yerde gerildi, homurdanarak sırt üstü döndü. Üzerindeki yorganın kasıklarına kadar sıyrılmasını umursamıyordu ki teni zaten hep olduğu gibi sıcacıktı. Ben o şekilde uyusaydım sabaha kesin hasta olarak uyanırdım. Bünyem Devran'ın aksine çok zayıftı.

Tek kolunu başının altına alırken göz kapaklarını nihayetinde aralamıştı. Beni baştan ayağı birkaç saniye süzdükten sonra benden taraf olan boştaki kolunu kaldırdı. Çenesiyle kendi göğsünü işaret etti. "Gel bebeğim," dedi yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle. Normalde de tok ve kalın bir sesi olsa da sanırım en çok sabah uyandığı anı seviyordum. "Biraz seveyim seni, sonra kalkarız." İtiraz etmek için ilk etapta aralanan dudaklarım bana itaatsizlik yaptı ve kendimi nazlı nazlı, uzatarak "Olur," derken buldum.

Devran keyifle gülümserken ben de kollarımı koca bedenine sarmıştım bile. Ben Devran'a karşı nazlanmayı, o da nazlı hallerimi seviyordu. Başımı göğsüne koydum, o da kolunu bana sardı. Başımın üzerine sert bir buse kondurdu. "Bugün gitmeyeceğim işe," diye mırıldandı eliyle sırtımı, belimi yukarı aşağı okşarken. Eli biraz daha hareket etmeye devam ederse uykuya dalmam pek de zor olmayacaktı. Çenemi göğsüne yaslayıp alttan alttan güzel yüzüne baktım. Allah biliyordu ya, Gülnur anneler burada olmasaydı şu anda kollarında uyuyor olurdum. "Annemlerden sonra dışarı çıkarız. Alışveriş yapacağım diyordun, birlikte yaparız."

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin