Bölüm 45

85.4K 3.7K 884
                                    

Babam on saniyede bir yaptığı şeyin aynısını yaparak yastığımı bir daha düzeltti. "İyi mi böyle?" İçten bir tebessümle baş ucumdaki babama baktım. Gözlerindeki kaybolmayan endişe beni huzünlendirse de bunu görmüyormuşum gibi devam ettim. Birkaç defa rahat olup olmadığımı sormuş olmasına rağmen yine sıkılmadan aynı cevabı verdim. "Rahatım babam." Sesim pürüzlü çıkmıştı.

O da bana gülümsedi ama gülümsemesi pek de içten değil gibiydi. Onun da ne kadar korktuğunu görebiliyordum ama şu andaki asıl sıkıntısı bu değildi. Ara ara anneme ters ters bakıyor ama bunu da bana çaktırmadan yapmaya çalışıyordu. Annem karşımdaki üçlü koltukta Leyla teyze ile birlikte Mine'yi eleştirdikleri için yapması gerekenleri babam yapmaya çalışıyordu. Haliyle babamın üstüme bu kadar düşmesini yadırgamıyordum ben de.

"Otursana," dedim boğuk tonda yükselen sesimle. Uykum vardı ama uyumak da istemiyordu canım. Üstelik tüm aile bireyleriyle görüşmüş olmama rağmen Devran hâla odaya girmemişti. Onu bir kere daha görmeden uykuya dalmak istemiyordum. Nerede olduğunu sormaya da fırsatım da olmamıştı hiç, mecbur bekleyecektim.

"Yok, oturmayayım. Eve gideyim de sana kemik suyuna bir çorba yapalım." Tam gerek olmadığını söyleyecektim ki anlayarak kaşlarını tehditkar bir biçimde havaya kaldırdı. Daha doğrusu kaldırmaya çalıştı, bu komik gorüntüsü karşısında güldüm. "Sen nasıl istersen." Eğilip yanağıma derin bir öpücük kondurdu. "Biriciğim benim." Ellerini de saçlarımda gezdiriyordu.

O sırada elinde ufak bir poşetle odaya Gülnur teyze girdi. Annem ve Leyla teyzeye aynı babam gibi baktı. O da içinde olduğumuz durumdan hiç memnun değildi. Kim bilir annem hakkında içinden de neler geçiriyordu. Beni kıran kısım ise tam da buraydı. İnsanların ne düşündükleri tabii ki hiç önemli değildi ama düşündükleri şeylerin doğru olduğunu bilmek de acıtıyordu işte.

Bıçaklanmıştım, yetmezmiş gibi neredeyse çocuğum olmayayacaktı ve yaptığı tek şey yalnızca bir defa ağrım olup olmadığını sormaktı.

"Abla," dedi Gülnur teyze. Sinirli olduğunu gizleme gereği duymamıştı. "Hadi aşağıdan seni bekliyorlar." Abilerim ve Çiçek ablalar odada fazla kalabalık yapmamak için mahalleye döneceklerdi. Burada yalnızca Gülnur teyze, annem ve babam kalmıştı. Aslında Gülnur teyzenin kalmasına da gerek yoktu ama biliyordum ki anneme güvenemiyordu. Gitmesi için ısrar etmiştim ama kabul etmemişti.

Leyla teyze ayaklandı, annem de onunla birlikte ayaklandı, elini annemin omzuna koyup "Neyse dünürüm, geçmiş olsun tekrar. Allah başka dert vermesin. Görüp görebileceğimiz de bu olsun inşallah." Göz devirmemek için kendimi çok zor tutuyordum. Burada yaralı olan bendim ama kadın bana söylemesi gerekeni anneme söylüyordu. Annemde Leyla teyzeye karşılık verince, Leyla teyze son defa bana bakıp odadan çıktı.

Gülnur teyze bir babama bir de anneme baktı ve "Hadi," diyerek yeniden konuştu. Elindeki poşeti de ayak ucumdaki ufak masanın üstüne bıraktı. "Siz de gidin, akşama kadar toparlanın. Akşam konuşuruz yine."

Annem yattığım yatağın tam karşısına konumlandırılmış üçlü koltuğa otururken konuşuyordu. "Aa, Olur mu öyle şey? Sen de bizim gibi çok yoruldun bu hastahane köşelerinde. Şimdi seni tek bırakıp gitmem ben." Acaba beni ne kadar kırdığından haberi var mıydı bu kadının?

Hiç değilse kızımı bırakamam deseydi, zaten yüzüme bile doğru dürüst bakmamıştı, bari bunu yapsaydı. Gözlerimi kapayarak kendimi sakinleştirmeye, kırgınlıklarımı gizlemeye çalıştım. Her şeye rağmen güçlü olmak için çabaladım ama hüngür hüngür ağlamamak için de kendimi zor tutuyordum.

Keşke Devran yanımda olsaydı, diye geçirdim içimden. O burada olsaydı her bir yaramı teker teker iyileştirirdi.

Babam da rahatsız olduğunu belirterek yerinde kıpırdandı, açtığım gözlerimi annemden ayırmasam da babamın bana baktığını biliyordum. "Olur olur," dedi Gülnur teyze. Ses tonu düzdü, anneme sinirli olduğu anlaşılabiliyordu. Belki tek olsalar bu konuda annemi de uyarırdı ama şimdi ortam müsait değildi. "Hem gider Betül için yemek yaparsın, hem de birkaç parça kıyafet getirirsin." Gülnur teyze söyleyince hâla hastahane kıyafetleriyle olduğumu idrak ettim. "Ay doğru söylüyorsun, unuttum ben kıyafet getirmeyi." Gülnur teyze derin bir nefes alarak anneme getirmesi gereken şeyleri sıralamaya başladı. Annemin ilk başta aklına gelmesi gereken ama aklının ucundan dahi geçmeyen şeyleri... Babamla vedalaştıktam sonra annem bana son defa baktı ve babam ile birlikte odadan ayrıldılar.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin