Bölüm 55

85.3K 3.2K 822
                                    

Hey! Bölüm pek kısa değil ama bir haftalık bir ara icin kısa, farkındayım. Ama siz zaten sebebini biliyorsunuz... anlayışınız için teşekkür ederim.

Fark ettiginiz üzere finale az kaldı, ben de yavaştan diğer kurgulara yoğunlaşmaya başladım. BYSÇ'dan sonra Çığlık'a başlamayı düşünüyorum, kapak yapmak isteyeniniz olursa memnuniyetle kabulümdür, haberiniz olsun ^^ bu konuda ki gorüşlerinizi de bu paragrafa birakın lütfen. Sizce hangi kurguya devam etmeliyim?

Sizleri çok çok seviyorum!!
Keyifli okumalar!!

♤♤

Beni huzurun temsilcisi olan uykumdan uyandıran aralık perdeden giren güneş ışığı mıydı yoksa, Devran'ın şakaklarıma üst üste bastırdıgı dudakları mıydı bilmiyorum ama şikayetci olduğumu da söyleyemezdim. Başım omzu ile göğsü arasında kendine ait bir boşluk bulmuştu, acıkçası tüm geceyi orada geçirmem için de rahat bir zemindi. Birlikte geçirmeye hazırlandığımız ömrün hatrı sayılır bir kısmını da tam olarak burada geçirmeye niyetliydim.

Belliydi ki biz birlikte daha nice yorgun sabaha uyanacaktık.

Devran bel kavisimi beni rahatsız etmeyecek kadar hafif parmak hareketleriyle okşuyordu, elinin aksine ise tenime sık sık bastırdığı dudakları kendini hissettiriyordu. "Güzel kadınım," bir öpücük daha. "Göz bebeğim," bir tane daha. Sevgi sözcüklerini ard arda sıralarken beni uykumdan sıyıran o da olsa dudaklarım yukarı doğru gerildi. "Devran," diye homurdandım göğsündeki elimi omuzuna doğru sürüklerken. Sert göğsüne dokunmayı çok seviyordum.

Boştaki elini çeneme yerleştirdi. Çenemi belli belirsiz okşarken yeni uyandığından olsa gerek pürüzlü çıkan sesiyle yeniden konuştu. "Yavrum benim, şu gözlerini bi' aralasan da gök yüzümü mü görsem?" O benden bir şey isterdi de, yapmaz mıydım, anında araladım göz kapaklarımı. Gözlerim ilk önce çenesindeki kirli sakkallarıyla buluştu, ardından dudakları, biçimli burnu ve toprak rengi gözleriyle.

Ard arda yutkunduktan sonra "Günaydın," dedim gayet dinç bir sesle. Dün gece, ceza olarak nitelendirdiği işkenceyi telafi etmiş ardından da kısa bir duşun arkasından kendimizi uykunun kollarına atıvermiştik. Devran'ın kollarında olduğum her gece gibi, bu gece de uykum çok huzurluydu. Kasıklarımda belli belirsiz bir ağrı olsa da çok yoktu, Devran dün pek de sert davranmamıştı.

"İşte şimdi günüm aydı," dedi çenemdeki elini yanağıma çıkarırken. Kalbimi nasıl aşkla doldurması gerektiğini çok iyi biliyordu. Anında pamuk gibi oldum.

Benim kısık olduğuna ayrıca uykulu baktığına emin olduğum gözlerimin aksine daha dinç duruyordu. "Sen erken mi uyandın?" Elimi göğsünde harekket ettirince dün yatmadan evvel çıplak olan göğsünün üstünde de ince bir kumaş parçası olduğunu fark etmiştim. Böylece sorumun cevabını almış da olsam "Evet," diyerek yanıtladı. "Seni de uyandırmak istemezdim ama iki saate kalmaz bir usta gelecek. Evin birkaç eksiğini söyleyeceğim ki biz mahalleye dönünce yapsın. Anca yetişecektir."

Tek kaşım şaşkınlıkla havalandı. Epey erken kalkmış olmalıydı ki usta bile bulmuştu. "Ne tür eksiklikler?" Bana göre eksik bir şeyi yoktu, yalnızca eşya eksikliği vardı. "Kalk da kahvaltıda anlatayım," dedi doğrulmadan önce. Onunla beraber ben de doğruldum. Doğrulunca benim de üzerimde dün üstümde olan kazağın olduğunu fark ettim.

Ah... bayılıyordum şu düşünceli hallerine!

Bacaklarını yataktan sarkıttığında altında siyah bir kot pantolon oldugunu gördüm. Yatağın köşesine bıraktığı telefonunu arka cebine sıkıştırmadan evvel ayaklandı. "Sen rahatça hazırlan güzelim, hızlı olacağım diye kendini zorlama." Ellerini iki yanıma yaslayıp alnıma dudaklarını bastırdı. "Seni aşağıda bekliyorum."

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin