E biz üç yüz bin okunmayı aşmışız? Çok çok teşekkürler, ellerinize, gözlerinize sağlık.
Bir de Gül-Fuat mevzusu için birkaç şey söylemek istiyorum. Dediğum gibi BYSÇ içerisinde yüksek ihtimalle ilk ve son okuyuşunuzdu çünkü şahsi olarak ben bir kurguda iki ayrı çiftin işlenmesini sevmiyorum. Ayrı bir kitapta onları okuyacağız ama ne zamana olur onu bilemiyorum.
Çok çok seviliyorsunuz!!
Keyifli okumalar!!
♤♤
Üstümdeki elbiseyi son defa kontrol edip odamdan çıktım. Elimdeki telefonu çantama koyarken bir yandan da Fuat'ın odasına ilerliyordum, iki gündür ruh gibi dolaşıyordu etrafta. Ben bile hazırlanmıştım, kendisi hâla odasından çıkamamıştı. İşaret parmağımın tersiye üst üste kapıya vurup içeriden gelecek olan komutu bekledim.
Gerekli komut gelince içeriye girdim. Hazırlanmış bir şekilde yatağında oturmuş öylece yere bakıyordu. "Hadi, gitmiyor muyuz?" derken ardımdan kapıyı da kapadım. Bu gece hep beraber toplanıp bir yerlere gitme kararı almıştık.
Yutkunup başını kaldırdı, gözleri uykusuz olduğunu belirten cinsten şişmişti ve kızarmıştı. Bu hali her ne kadar benim de morelimi bozsa da ona herhangi bir soru sormamıştım. İçimi kemiren merakla yanına ilerleyip oturdum. Bir elimi omuzunun üzerine koydum, herhangi bir şey sormadım, biliyordum ki ben sormadan kendisi anlatacaktı zaten. Öyle de oldu. "Kim olduğunu sorma ama ben birini öptüm," dedi pat diye. Bir anda heyecanla oturduğum yerden doğruldum, ne ara Pelin ile görüşmüşlerdi diye düşünüyordum o sırada. Oysa iki gündür Pelo gayet de normaldi, hiç de bir şey çaktırmamıştı bana.
İçimden sevinçle zılgıtlar çalarken yüz ifademi düz tutmak çok zordu. Sonunda dualarım kabul olmuştu. "Ee," dedim sabırsız bir şekilde. Devam etmesini ve mümkün olmasa da bir bir her şeyi anlatmasını istiyordum. "Aslında öpmedim, yani öpecektim. Hatta dudaklarımız da değdi birbirine ama bir saniye bile sürmedi." Tahminlerime göre Pelin, tam öpeceği vakit başını falan çevirmiş olmalıydı. Ya da itelemiş de olabilirdi.
Merak ettiğim soruyu yönelttim. "Öpemedin diye mi iki gündür ruh gibisin?" Başını olumsuz anlamda sallarken derince ofladı ve ellerini yüzüne atıp sıvazladı. "Ya Betül benim içim meydan yeri, karman çorman. Hiç de net bir şey yok ama sanki içimde bir o net." Yeniden yutkundu. Bir an elimi ensesine geçirip "Sen edebiyat yapmayı da mı bilirdin, kereta," falan diyeceğim sandım ama ellerime de dilime de hakim olmayı başardım.
"Ben onun gözünde neredeyim, kestiremiyorum. Bazen diyorum ki evet, ikimizin de duyguları karşılıklı ama sonra bir an geliyor, yanıldığımı anlıyorum. O ise bende tam ortada, merkezimde." Gözlerini kaçırdı ve yeniden halıya bakmaya başladı. "İşin garip tarafı hiç de pişman olmamam. Zaman yanlıştı belki ama hisler doğruydu." Elini sertçe dizine vurdu. "Kendimi iki gündür Namık Kemal gibi hissediyorum. Dağa taşa şiir yazasım falan var anasını satayım," diye homurdandı.
Ne söylemem gerektiğini bilemeyerek susmayı tercih ettim. Pelin neden geri çekilmişti ki? Seviyordu işte Fuat'ı. E belli ki Fuat da onu seviyordu, hem de çok. "Belki de zamana bırakmalısın," dedim en sonunda. Tam bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçerek ayağı kalktı. "Neyse, boşver. Daha fazla oyalanmayalım."
Beni beklemeden odadan çıktı. Tamam, gönül işlerinde hiç açık bir adam değildi ama bu kadar kapalı da değildi. Ya Pelin'i gerçekten seviyordu ya da sadece sevdiğini sanıyordu. Belki de bir seferlik bir etkilenmeden ibaretti, bilmiyorum. Daha fazla orada oturmadan ayağı kalktım ve çoktan evden çıkmış olan Fuat'ın arkasından kapıyı kilitleyip çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...