Bölüm 2

149K 7.2K 3K
                                    

Ya sizi yerim, yemin ederim... Duyuruyu okumayıp direkt birinci bölümü okuyan, ardından da yirmi sekizinci bölüme geçenler var, her birinin aklında kocaman soru işareti... Biri otuza kadar okumuş şey diyor, bir sorun var jandjanxjs hatta kitabın ismi ile bağdaştıranlar bile var... ya yemin ederim çok tatlısınız, alın size ikinci bölüm. ♡♡♡♡

Önceden okuyanlar yine fikirlerini belirtirse çok çok mutlu olurum.
Keyifli okumalar!! Umarım beğenirsiniz!!

♤♤

El birliğiyle masaları kurduktan sonra kadınların olduğu büyük masada annemlerin yanına oturdum. Aklımda onlarca soru işaretleri kol gezerken kendimi olabildiğine âna odaklamaya çalışıyordum. Erkekler grup grup ama birbirlerine yakın otururken bizler hep birlikte oturuyorduk karşı cins olarak. Herkes hoş sohbet ederken açık havanın verdiği huzur herkesin yüzüne yansımıştı. Açıkçası şu anda olduğum yerden memnundum, kendimi -muhtemelen herkes gibi- huzurlu hissediyordum. "Gülnur, Devran mı geldi?"

Masanın en başında, çaprazımda oturan Yadigar teyzenin sesiyle bakışlar ona çevrildi. Kısık bakan gözleri karşı masalarda dolanıyordu. Net göremediği için sormuştu herhalde oysa itiraf etmesi zor olsa da Devran fark edilmeyecek gibi değildi. Bu benim zihnimin bir oyunu da olabilirdi lâkin metrelerce uzaktan bu kalabalığa baksam, ilk göreceğim kişi o olur gibime geliyordu... her neyse!

Hemen yanımda oturan Gülnur teyze elinde benim yaptığım peynirli poğaçayı yerken güldü. "Geldi çok şükür Yadigar abla," dedi şen bir sesle. Poğaçayı önündeki tabağın köşesine bıraktı, ellerini de peçeteye sildi. Sesindeki neşeyi anlamamak için salak olmak gerekirdi. Çok düşkündü Devran'a. Sadece bir aydır gelmiyordu ama sanki gurbete gitmiş de gelmiş gibi sevinçliydi. Gülnur teyzede evlat sevgisinin fazla olmasından kaynaklıydı. Bilmiyorum, belki de tepki ve tavırları normaldi. Tabii benim anlamam henüz anne olmadığım için imkansızdan da öteydi, onu anlayamazdım. Çok gördüğüm de söylenemezdi. Benim de Doğan abim İzmir'de yaşıyordu geçici bir süreliğine ve sık sık gelse de özlüyordu insan.

Ben bile Devran abiyi her ne kadar inkar etsem de özlüyordum.

"Çok şükür." Yadigar teyze yaşlılığın verdiği yavaşlıkla çayına uzandı. Bu hali o kadar şeker gözüküyordu ki. "Evlenme yaşı da geldi. Bak Doğan'a," eliyle hemen karşımda oturan annemi gösterdi. Tabii annem sanki kendisi evlenmiş gibi oturduğu yerde gururla doldu. "Evlendi çoluğa çocuğa bile karıştı." Doğan abimin dört aylık bir oğlu vardı, Enes, onu kast ediyordu. Sonra gözlerini kısarak tekrar Devran'ın olduğu masaya baktı.

Daha fazla dayanamadan ben de baktım bahçenin karşı tarafına. Babam, Devran'ın babası Kasım amca ve Yadigar teyzenin eşi Pamuk amcanın da olduğu bir masada yüzü bizim masaya dönük olacak şekilde oturuyordu. Elindeki çayıyla tabağıyla ilgileniyordu ki bir anda sanki ondan bahsedildiğini anlamış ya da ona baktığımı hissetmiş gibi doğrudan bana baktı. Gözleri anında gözlerimi buldu. Sanki nerede oturduğumu biliyormuş gibiydi, gözleri masada turlamaya gerek bile görmedi. Yeniden konuşan Yadigar teyzeyle kaçırdım gözlerimi ondan ama o kaçırmazdı hala bakıyordu emindim. Oysa ben şu anda o kısa bakışmayı herkes fark etmiş gibi gerildikçe gerildim.

"Yok mu biri? Evlendirelim." Yadigar teyzenin sorusuna karşıda oturan Çiçek abla hemen atıldı. Masanın diğer kısmında oturan benim yaşlarımda olan diğer bekar kızlar pürdikkat konuşmayı takip ederlerken damarlarımda geçen anlamsız sinir dalgasını görmezden gelmeye çalışıyordum bu sırada. Belki de anlamsız değildi, sadece kabullenmek zor geldi. "Var bizim aklımızda da biri Yadigar teyze." Masadaki kızlar şüpheyle birbirlerine bakarlarken göz devirdim. Kimin alnında ne yazılı bilemezdim tabii ama bu kadar evlilik meraklısı olmaları bana garip ve anlamsız geliyordu. "Zamanının gelmesini bekliyoruz." Ses tonu o kadar muzipti ki anneme baktım hemen. Çiçek ablaya bakarken yüz ifadesinden bir şey çıkaramadım.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin