Normal bolüm uzunluğunun altında bir bölüm oldu. Bu satırda bana sövebilirsiniz. Telafi etmeye çalışacağım, söz♡♡
Sizi bölümle baş başa bırakıp kaçıyoreee♡♡♡
♤♤
Alarmın sesiyle gözlerimi anında açtım, Devran'ın uyanmasını istemediğim için de anında kapadım. Kendimi oldukça şartlanmış olmalıyım ki uyanmam hiç de zor olmadı. Kendi evimde, kendi yatağımda uyuyor olsaydım muhtemelen kendimi şartlasam dahi uykuma kaldığım yerden devam edecektim lâkin kayınvalidemin evinde olduğum için bu geçerli olmadı.
Gerçi akşam yemeğine kadar uyusam da Gülnur annenin laf edeceği yoktu ama yine de rahat edemezdim ben.
Devran'ın bel kavisime yerleştirmiş, bedenimi kendine yaslayan elini çektiğim gibi uzandığım yatakta oturur pozisyona geldim. Çünkü biraz daha yatakta kalırsam göz kapaklarımın kapanacağının bilincindeydim. Çocuklar resmen tüm enerjimi kullanıyorlardı.
Saçlarımı arkama attıktan hemen sonra omzumun üzerinden sevdiğim adama baktım. Devran, yol yorgunu olduğu için ne alarm sesini duymuştu ne de kıpırdanmamı hissetmişti. Gülümsedim. Bazı huzursuz gecelerde kıpırdandığımda uyandığını, beni huzura kavuşturmak için belimi okşadığını belli belirsiz sezebiliyorum. Kısacası onu yorgun görmeye alışkın değildim. Devran her zaman dinç ve her zaman benim aksime uykudan daha çabuk sıyrılan bir insandı. Muhtemelen çocuklarımız doğduktan sonra onlar ağladığı zaman ilk bakan, ilk ayıkan Devran olacaktı.
İçli bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Devran'ın üzerinden sıyrılan yorganı üstüne çektim. Dolabın kapağındaki aynadan üzerime şöyle bir baktım, düzelttim. Kemeri taktığımda karnım ayan beyan ortada olduğu için kemerimi takma ihtiyacı duymadım. En azından yemekler yenilene kadar soru duymak istemiyordu canım. Üzerimdeki elbise boldu, bu şekilde bakıldığı zaman karnım çok da belli olmuyordu, görmek için dikkat etmek gerekirdi. Bu yüzden kemeri takmadım, alt kata inmek için odadan çıktım.
Alt kata inmeden evvel banyoya geçtim ayıkmak için elimi yüzümü yıkadım ve yönümü merdivenlere çevirerek alt kata indim. Kasım baba neredeydi bilmiyorum ama mutfaktan sesler geldiği için direkt mutfağa geçtim. Gülnur anne ocaktaki çorbanın başındaydı. Kepçe ile tenceredeki sıvıyı karıştırdıktan sonra kepçeyi lavabonun içerisine koydu ve tencerenin kapağını kapattı. Mutfakta tek değildi. Kasım Baba yoktu belki ama Gül buradaydı, salata yapıyordu.
İkisi de geldiğimi duymadılar. Gülnur annenin yüzünde tıpkı bıraktığımda olduğu gibi huzurlu bir tebessüm, Gül'ün yüzünde ise düşünceli bir ifade vardı. Gülnur anne ne kadar mutluysa Gül de bir o kadar durgun gibiydi. Şundan bir ya da iki sene öncesini düşlediğim zaman, yani Devran ile ilişkimiz olmadığı zamanı düşlediğim de iki kardeş gibi olduğumuzu anımsayabiliyordum. O zamanlar canımı sıkan imaları başlamamıştı ve biz kan bağımız olmamasına rağmen iki kardeşten daha öteyedik. Şimdi bu halde olmamız elbette benim suçum değildi ama kendimi kötü hissettiriyordu.
Baktığım zaman bazen düşünmeden yapamıyordum. Onların imaları o dönem canımı sıksa da fafkında olmadan bizim ilişkimizin hızlanmasına yardımcı olmuşlardı. Gül'ün Devran konusunda gözümü açtığını ve onun duygularını anlamama biraz da olsa yardımcı olduğunu düşünüyordum. Bunun farkında olsam da bazı anları anımsadığım zaman bazı lafları hatırladığımda neden sustun, neden karşılık vermedin, diye kendimi suçlardım.
Ama zaten haya bu değil miydi? Kimse kusursuz değildi. Ne kendimiz kusursuzduk ne de karşımızda muhatap olduğumuz ebeveynlerimiz, arkadaşlarımız, çevremiz kusursuz değildi. İnsanları kusurları ile kabul ederdik lâkin bazen de o kusurlar o kadar can sıkıcı boyutu ulaşırdı ki karşımızdakine kırarak ya da düzgünce onu uyarma ihtiyacı duyar ve değişmesi için ön ayak olmak isterdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...