Bölüme geçmeden önce size daha önce de sorduğum bir soruyu tekrar sormam lâzım.
Bölüm uzunlukları uzun olsun ve haftada bir mi gelsin?
Aynı düzende devam mı edelim?
Çok çok seviliyorsunuz!!
Keyifli okumalar!!
♤♤
Sanki nefes alsam dahi burada olduğumu anlayacaklar gibi hissetmemin sebebinin ikisinin de susması olduğunu biliyordum, bir anda o kadar sessizleşmişlerdi ki, korktum. Durdum. Burada olduğumu anlasınlar istemedim çünkü ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Açıkçası Devran bana anlatana kadar ona soru sormamın doğru olmayacağını düşünüyordum. Ben de içim içimi yese de en doğru kararın geldiğim yere gitmek olduğuna karar verdim.
Çünkü kaos şu sıralar istediğim son şeydi.
Sahanın yanına vardım ve sırtımı tel örgüye yaslayarak kendi içimde durum kritiği yaptım. Aklımdaki en büyük soru işareti elbette ki şu sıralar gündemimizi meşgul eden ev meselesiydi. Evi satmaya karar vermesinin nedeni biz miydik, yoksa bu tamamen bir bahaneden mi ibaretti?
Son ihtimali konduramadım, Devran'a ne olursa olsun güvenmeliydim ve güveniyordum da. O bizim ilişkimizi bahane haline getirecek bir adam değildi. Yapmam gereken tek şey sakin olup bana açıklama yapmasını beklemekti de... nasıl olacaktı?
Stresten tırnaklarımı kemirirken bir ileri bir geri gidip geliyordum, o sırada boştaki elimde tuttuğum telefonun titrediğini hissettim. Mesaj Aycan'dandı. Ah, aklımdan tamamen çıkmıştı, nasıl arkadaştım ben? Gittiğine dair bir mesaj yollamıştı ben de karşılığında en kısa sürede Çınar konusu hakkında konuşmamız gerektiğini belirten bir mesaj attım. Aklım bir karış havada olduğu için kendimi şu anda Aycan'a veremiyordum. Aklımda tonla soru işareti ve cevaplayabilecek de tek bir kişi vardı.
Arkadan belime sarılan kol ile irkildim. "Benim," dedi Devran ve hemen ardından tişörtün üstünden omzuma bir buse kondurdu. Mentollü şampuanın kokusunu alıyordum. Sakallarının tişörtün ince kumaşını aşıp tenime batması içimin gıdıklanmasına sebep oldu. Bir dokunuşuyla aklımda ne var ne yok hepsini sildi attı ama bu kısa süreliydi. "Korkuttum mu seni," diye fısıldadı. Korkmama rağmen başımı iki yana salladım ve elimi karnımın üzerinde olan elinin üzerine koydum. "Korkmadım," derken başımı arkaya doğru çevirerek olduğundan daha koyu renk gözüken gözlerine baktım. "Gidelim mi?" diye sordum bir şey belli etmemeye çalıştığım düz sesimle. Sanki sesim titrese aklımdan geçen ne varsa okuyuverecekti.
Sol şakağıma dudaklarını bastırıp "Gidelim," dedikten hemen sonra karnımın üzerinde duran elinin üstündeki elimi kavradı ve beraberinde beni de yürütmeye başladı. Etrafa bakmayı akıl ettiğimde yalnızca ikimizin kaldığını gördüm. "Arkadaşların gitti mi?" Onaylar anlamda bir mırıltı çıkardı.
Arabaya yerleşene kadar ikimiz de konuşmadık. O da en az benim kadar düşünceli gözüküyordu, ikimizin de zihninde aynı konu farklı düşünceler vardı. Devran elindeki çantayı arabanın bagaj kısmına koyduktan sonra şoför koltuğuna yerleşti ve oldukça yavaş hareketlerle emliyet kemerini taktı. Her iki elini de direksiyonun üzerine koymadan önce ıslak saçlarını karıştırdı. "Betül," dedi kararsız bir sesle. Bana bakmasını bekledim ama gözleri ön camın ardındaydı. O an anladım ki bu konu bugün konuşulacaktı.
"Seninle önemli bir konu hakkında konuşmam lâzım, bir yerde oturalım ister misin?" Dönüp zaten tüm konuyu bildiğimi söyleyemeyeceğime göre onaylamaktan da başka çarem yoktu. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp başımı iki yana salladım. "Deniz kenarına gidelim," dedim sadece. Olduğumuz konum zaten sahil kenarına oldukça yakındı, üstelik hava kararmaya başlıyordu fazla oyalanmak istemiyordum. Devran anlayışla başını sallayıp arabayı çalıştırdı, iki dakika sonra sahil kenarındaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...