"Ya sen ne yapıyorsun?" Hayretle çıkıyordu sesim. Ellerini önünde birleştirmiş, alt dudağını dişleri arasına almış öylece bana bakıyordu. "Yemin ederim ben seni anlamıyorum. O zihnin nasıl çalışıyor senin anlamıyorum," diyip önünde durduğum kanepenin etrafından dolaşıp kolçağına oturdum.
Sakinleşmek için derin bir nefes çekip konuştum. "Amacın ne?" Çok geçmeden sinir hastası olurdum ben, fazla değil birkaç seneye kalp hastası da olurdum. Hiç şaşırmazdım. "Eğlenecek başka birini bulamadın mı?"
"Eğlenmek değil ki amacım Betüş." Oldukça kısık bir sesle ve yeşilçam kadınları edasıyla konuşuyordu. Gözlerini de kısmıştı. Şirin olduğunu duşünüyor olmalıydı ama uzaktan yakından alakası yoktu. İfademin yumuşamadığını anlayınca oflayıp arkasına yaslandı. "Kavga ettikleri gece başladım ben bununla konuşmaya. İlk önce amacım abime birşey yapacak mı onu anlamaktı."
Tepkimi ölçmek için ara ara bana bakıyor, daha fazla kaşlarımı çattığımı görünce de yeniden gözlerini kaçırıyordu. "O gece güya ben ondan hoşlanan bir kızmışım, mahalleden geçerken onun yaralı olduğunu görmuşüm ve endişelendiğim için bir de uzun süredir sevdiğim adamı merak ettiğim için mesaj atmışım."
Niyeti masum başlamıştı belli, abisini korumak istemesini de anlıyordum ama hiç de tekin gelmedi bana bu durum.
Bazen sadece düşünüyordum da, daha ne kadar hayrete düşürebilir bu kız beni diye, şimdi daha iyi anlamıştım. Ucu bucağı yoktu!
"Umut da hiç şüphelenmedi yani? Çünkü o gece arabayla gitti de." Muzip bir şekilde güldü. "Şansımı denedim ve tuttu. Demek ki bir yerden sonra yürümüş." Bir de yaptıklarını gururla anlatması yok muydu... tam dayaklıktı.
"Ben buna soru soruyorum ve adam nasıl bir yokluktaysa hiç şüphelenmiyor." Komikmiş gibi kıkırdadı. Elini ağzına kapayıp gülmesini durdurmaya çalıştı. Dilimi damağıma vurarak ardı ardına "cık," diye sesler çıkardım. Kınayarak baktım ona. "Ne bakıyorsun öyle be, benim sayemde götünüz beladan kurtuldu."
"Ya senin götün belaya bulaşırsa ultura zeki arkadaşım," diye sesimi yükselttim. "Üstelik birinin duygularıyla oynuyorsun ve bu hiç hoş değil."
Söylediklerim bir kulağından girip ötekinden çıkıyor olmalıydı ki omuz silkti. Duygusuz bir kız değildi normalde, neden bu şekilde davranıyordu anlam vermek mümkün değildi. "Boydan fotoğraf isteyebilecek bir adamdan bahsediyoruz. Birkaç güne kalmaz nude demeye başlar."
Konuşmak için daha doğrusu azarlamak için araladım dudaklarımı lâkin yeniden konuştu. "Bir de o gece soruyorum ki ne oldu, bana diyor ki kavgaya karıştım. Beş kişilerdi," dedikten hemen sonra ağız dolusu bir kahkaha patlattı. "Abimin gücünü beş kişinin gücüne denk tutuyorsa demek..."
Genelleme yapmaktan her ne kadar nefret etsem de burada yapmam gerekiyor gibi hissettim. Bütün erkekler kavga konusunda aynı yalanı söylüyorlardı. Neredeyse tüm erkekler.
"Yine de yaptığın şey doğru değil. Başını belaya sokabilirsin ya da abin öğrenir ve yine başını belaya sokmuş olursun," dedim buram buram tehdit kokan sesimle. Bu saate kadar iyi bile dayanmıştım ama ters tepiyordu sürekli. Bu saatten sonra tehditlerimi Gül üzerinde gerçekleştirme zamanım gelmişti.
Hatta geçmişti.
Dumura uğradı sözlerim karşısında. Ne de olsa Betül gidip abime söylemez diye düşünüyordu çünkü. "Abime söylemeyeceksin, değil mi?" Son bir umut sormuştu ama başımı sallayarak reddettim. Hayretle bakma sırası ona geçmişti şimdi. "Hayır ya," diye inleyip ayağı kalktı. Şimdi gerçekten endişelenmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...