Bölüm 20

103K 4.8K 877
                                    

Öncelikle şunu söyleyebilir miyim yüksek müsadelerinizle?

OHA!

Genelkurgu katagorisinde anlık beşdeyiz, teşekkür ederim.

Bir de on üç bin okunmayı geride bırakmışız bunun için de ayrıca teşekkürler.

Lafi fazla uzatmak istemiyorum ama bunu da söylemek zorundayım, içerisinde bulunduğumuz platformda hesap çalınmaları oluyormuş. Şifrenizi değiştirmenizi öneriyorum. Dün değiştirmek imkansızdı ama bugün değişebiliyorsunuz. Bunu atlamayın lütfen.

Hatta benim başıma da bir aksilik geldi, birazdan okuyacağınız bölümü neredeyse bitirmiş olmama rağmen silinmiş olduğunu gördüm. Bu sebeple eğer siz de zihninizi burada kaleme döküyorsanız lütfen, benim yaptığımı yapmayın, yedeklemeyi unutmayın.

Çok çok seviliyorsunuz!!

Keyifli okumalar!!!

Annemin omuzları an itibari ile çökmüştü ve medet umar halde bana bakıyor, belki de onu kurtarmamı istiyordu. Bunu yapmayacağımı anlaması gerekirdi. Evet, çok seviyordum onu. Nasıl sevmezdim? Annem o benim, aksi mümkün değil buna da evet lâkin bu sevgi yaptıklarının üzerini örtmeye, görmezden gelmeye yetmiyordu.

Yetmeyecekti.

"Evet," dedim kısık sesle. Geceye bizim sessizliğimiz çökmüş, komşular da dahil olmak üzere sanki sessizlik yemini içmişler gibiydi. Sesimin herkes tarafından duyulduğundan emin bir şekilde konuşmama devam ettim. "Neden?" Sorumu duymasını istediğim annemin gözlerindeki son onu kurtaracağıma dair olan umut ışığıda söndü.

O kısa sessizlik anında gözlerimiz Çicek abla ve Gül ile birleşti. Ciddi ortamlarda göz göze gelince hep gülen bizin her bir ferdinin yüzünde tek bir mimik dahi yoktu bu defa.

"Komşuyuz evladım biz. Yarın öbür gün yüz yüze bakacağız, büyüklük bende kalsın dedim gittim özür diledim. Ne var bunda?" Başımı geriye atarak histerik bir şekilde güldüm sözlerine karşılık. Devran'ın ölüm karası gözleri gülüşüme, acımı gizlemeye çalışan gözlerime takılı kaldıktan hemen sonra yeniden anneme döndü. Beni burada en iyi anlayacak kişi Devran'dı ve adım kadar da beni anladığına emindim.

Gülmemi aniden susturup düz bir ifade takındım. "Dalga mı geçiyorsun anne sen bizimle," diye sesimi yükselttim. Devran sessizdi, içimi dökmemi bekliyor gibiydi. Kimseden ses çıkmıyordu. "Sen beni nasıl birşeyin içine soktuğunu görebiliyor musun?"

Devran derin bir nefes çekti içine. Kendini tuttuğu bariz belliydi, annem de fark etmişe benziyordu. Benim bağırmam değil de Devran'ın bakışı korkutuyordu onu. "Nereden bileyim ben sizin birlikte olduğunuzu."

"Ha yani biz beraber olmasaydık yeniden o adamla aramızı yapmaya çalışacaktın öyle mi?" Devran'ın yanımda ne derece gerilfiğini biliyordum, yine de tek bir kelime etmeden benim konuşmamı bekledi. Saç diplerime kadar yükselen sinir dalgasıyla seslice konuşuyordum. O an olduğum yerde oturmak o kadar zor geldi ki ayağı kalkmak zorunda hissettim kendimi. Kavga edenlerin, tartışanların neden ayağı kalktıklarını da malesef böyle deneyimlemiş oldum. Bunca yıllık anneme karşı hissettiğim bütün kızgınlıklar bir araya gelip dilimden dökülecek diye çok korktum.

"Ben sadece senin mutluluğunu ölmeden göreyim, torunlarımı kucağıma alayım istedim," diye yükseldi bana haklı olan oymuş gibi. Burada bile sadece kendini düşündüğünü fark ettim o an. Annem benim mutluluğumu falan istemiyordu, kendi mutlu olsun istiyordu.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin