Bölüm 17

108K 4.7K 1K
                                    

Gecikme için üzgünüm, bahçede yavru serçe buldum, kanadı ve bacağı yaralıydı iki gündür sürekli onunla uğraşmaktan zamanım olmadı...

Ben yokken altı bin okunmayı geride bırakmışız. Okuyan, oylayan ve yorum yazan gözleriniz, elleriniz dert görmesin.

Seviliyorsunuz!

Bir de asla sekmez medyaya yine birilerini, Gül ve Betül'ü bıraktım.

♤♤

"Cemal ustanın babamlara bizi söylemeyeceğine emin misin?" Sorum arabadaki sessizliği bozmaya yetmişti. Uzanıp kucağımdaki elimi kavrayıp dudaklarına götürdü. Bu hareketi bile yetti hafızamı sıfırlamaya.

Zaten her hareketi yetiyordu zavallı hafızamı sıfirlamam için. Biraz salak mıydım ben acaba?

Bu kadar güzel bir adam mıydı önceden de, ben mi fark edememiş ya da etmek mi istememiştim? Yoksa her geçen gün bana başka yönlerini mi gösteriyordu?

Elim hala dudaklarının sınırlarındayken alttan kısık gözle baktı irislerime. "Eminim yavrum," dedi dinç bir sesle. Dakikalar önceki yaşanmışlıkları kapı önüne koymuştuk ve her ikimizin de farkında olduğu bir durumdu bu.

Yeni yeni öğreniyordum. Eğer aramızdaki sorunların bir kısmını görmezden gelmezsek çok yıpranırdık. Devran da yıpranır mı bilemiyordum ama ben kesin fazlaca yıpratırdım kendimi.

"Yaşlı insanları fazla küçümseme." Kuçümsediğim falan yoktu, babaannemden biliyordum. Tecrübeyle sabit yani. "Emin ol o yaşlı adam, benim yarım akıllı kardeşimden kat ve kat daha zeki." Bu sözüne kıkırdadım, ona ne şüpheydi zaten. Elimi kendi kucağına bırakıp parmaklarımızı birbirine geçirdi bunları söylerken. Ara yollardan gidiyor, yolumuzu uzatıyordu. Aslında tam olarak eve gittiğimizden dahi şüpheliydim. Yine de bu ortamı bozmak istemedim.

"Bundan hiç şüphem yok," dedim kıkırdayarak. Ağladığım için gözlerimin biraz şiş olduğunu aynaya bakmasam da hissedebiliyordum. Yan gözle bana bakıp tekrar yola döndü. "Aslında şundan bir hafta önce söylemiş olsaydın bunu itiraz eder, Gül'ü sonuna kadar savunurdum." Keyifle söylendim. "Ama artık mümkün değil." Abartıyordum, tabii ki Gül benim her halukarda en yakınlarımdan biri olacaktı.

"Neden gelmiş yanına," diye sordu sinyal verip başka bir mahalleye girerken. "Hiç," dedim omuz silkip geçtiğimiz mahalleleri incelerken. Tabii ki de olan her ayrıntıyı Devran ile paylaşamazdım, lise öğrencileri gibi buldumculuk yapıp arkadaşımı satamazdım. "Uğur'u nereden tanıyorsun? Senden küçük duruyor," diye devam ettim. Elimi sıktı soruma karşı.

"Ne yapacaksın?" Dudaklarımı birbirbirine bastırdım. Kardeşin Uğur'a tutuldu, ben de bilgi topluyorum diyemezdim ya "Cemal amca çok bahsediyor, merak ettim," diye saçmalayabildim sadece.

"Etme," diye homurdandı ağzının içinden. Bir bacağımı altıma alarak oturup ona taraf döndüm kıkırdarken. "Hem o neden sana Uğur'u övüyor?" 

"Kıskandı mı?" Ters ters baktı bu halime. Aslında keyiflenmem onun da hoşuna gitmiş gibiydi. "Neyini kıskanacağım o yavşağın? Puştun önde gidenidir aslında."

Kaşlarım havaya kalktı hayretle. "Hadi ya," dedim şaşkın şaşkın. Adam polisti bir kere, benim gözümde polisler asla hataya yer vermeyen disiplinli adamlardı. Söylediklerine inanamadım. "Hiç de dediğin gibi birine benzemiyor," dedim. Gül'ün tüm hayalleri yıkılacaktı abisinin bu sözlerinden sonra.

"Polis bir kere," diye dile getirdim düşencelerimi. "Anlamadım?" Sertleşen sesiyle gözlerimi kırpıştırarak "Kutsal bir meslek ya hani, ne bileyim... oturtamadım." Kısık sesle söylediklerime karşı arabanın hızını biraz arttırdı. "Öyle ama bu Uğur'un yavşak olduğu gerçeğini değiştirmiyor," dedi aksi bir şekilde. Onu daha fazla sinirlendirmek isterdim lakin Gül için kendimi körü körüne Devran'ın önüne de atamazdım. O kadar da değil yani.

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin