Bölüm 12

112K 5K 1K
                                    

Sınava girenleriniz varsa umarım sizi en mutlu edecek puanlar sizin olur. Geçmiş olsun :)

Sonunda Emre'nin herhangi bir uvzu zarar görmeden ayrılabilmiştik oradan. Yaklaşık on beş dakika olmuştu arabaya bineli, yolumuz uzundu. Bir kere olsun ağzını açıp tek kelime etmemesi beni de geriyordu bu yüzden ben de konuşmamıştım. Sakinleşmesini bekleyecektim ama olacak gibi değildi ilk bindiğimizde nasılsa, şimdi de bir farkı yoktu.

Sonunda dayanamayıp konuşmaya karar verdim. Oturduğum koltukta şoför koltuğuna taraf döndürdüm bedenimi ve en saçma olmadığını düşündüğüm yerden girdim. "Sen benim burada olduğumu nasıl öğrendin?" Gül'ün bilmediğini var sayarsak eğer geriye tek bir seçenek kalıyordu; Pelin. Başka da kimse bilmiyordu.

Komik bir soru sormuşum gibi burnundan nefes vererek güldü. Tepkisine tezat bir yüz ifadesi vardı. Direksiyondaki damarlı elini şakaklarına bastırdı ben cevap vermesini beklerken. Her hareketi o kadar gergindi ki, zor tutuyor gibiydi kendini. "Bu mu sorun şu anda?"

Başımı salladım. "Evet, benim için tek sorun bu?" Göz ucuyla bana baksa da çok durmadı ölüm karası gözleri. Baksaydı düşerdim derin çukurlarına, izin vermedi düşmeme.

Keşke verseydi.

On bir günün ardından o kadar ihtiyacım varmış ki meğer varlığına yanında durup dokunamayınca anlamıştım bunu.

Başını iki yana salladı. "Betül," dedi dişlerinin arasından. "Yaptırdın mı şu lanet şeyi?" Takmıştı bu konuya ve ben git gide sıkılmaya başlamıştım. "Ne önemi var?" Bıkkınlık dolu bir sesle sorduğum soru aramızdaki ilk tartışmanın fitilini ateşleyen soruydu. Bunu fark etmem saniyelerimi almış olsa da ne yazık ki zamanı geri sarmak şimdilik imkansızdı.

"Bu ne sikimsonik bir soru böyle? Piçin biri senin tenine dokunacak ama bu önemli olmayacak, öyle mi?" Sesini yükseltmesiyle arabanın hızını arttırması eş zamanlı ama benim için beklenmedikti. Takılı kemerim sayesinde kendimi her ne kadar belirli bir noktaya kadar güvende hissetsem de yine de tam olarak ne o ne de ben güvende değildik. Kısa bir an önümüzde kayıp giden yollara baktım. Dikkat etseydim eğer bu yolun bizim mahalleye giden yol olmadığını fark edebilirdim belki.

Tüm dikkatim yanımdaki adamdaydı o an. "Emre yapmadı bana bu işlemi Devran," dedim onun gibi sinirle. Sonra bu halimin onu daha fazla sinirlendireceğini anlayıp daha sakin olmaya çalışarak konuştum. "Saçlarım haricinde bana temas gerektiren bir işlemde bulunmadı," dedim sakinleşmesi umuduyla.

"Kapıda gördüğüm neydi lan o zaman?" Karşılıklı sarılmamızdan bahsettiğini anlamak hiç de zor değildi. "Emre benim arkadaşım Devran, elbette ki bana sarılacak. Ben de ona sarılacağım. Bu çok doğal bir durum." Sanki ilk okul çocuğuna anlatıyordum, o derece sakin o derece tane tane konuştum.

"Betül," dedi dişlerinin arasından. Konuşmam, cevap vermem onu daha fazla çıldırtıyor gibiydi. "Beni çileden çıkarma, daha fazla sinirlendirme. Ve ben," eliyle kendini gösterdi hiddetle. İşaret parmağını göğüs kafesine ard arda iki defa vurdu. "daha fazla sinirlenirsem eğer geri dönerim." Gözlerim büyüdü. Başımı bir sağa bir sola salladım hızlı hızlı. Cevap vermek için araladığım dudaklarımdan tek bir söz bile çıkamadan elini havaya kaldırmasıyla kapadım tekrar. "Dönersem eğer o yavşağı sikerim." Bir an onu geri dönmeye ikna edip Emre'yi dövmesini isteyeceğim sandım. Sonra hemen attım aklımdan bu düşünceyi.

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı salladım. Tartışmanın zamanı da yeri de değildi. "Tamam," dedim. Zaten artık olan olmuştu ve ben istediğim seyi yaptırmıştım. "Sadece biraz yavaşla, lütfen." Elimin sıkıca kemerimi kavradığını yeni fark ediyordum aynı bakışlarını elime çeviren Devran gibi. Arabanın hızını düşürmeye başlayınca kastığım bedenim gevşedi. Derin bir nefes vererek arkama yaslandım. "Ayrıca nereye gidiyoruz biz?"

Başı Yok Sonu ÇokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin