Işıklarda araba duruyor iken kucağımdaki poşet arabanın ani hareketi ile neredeyse yere düşüyordu. Poşeti düşmeden yakalarken ağzımın içerisinden homurdanıyordum. Devran araba sürerken hız sevenlerdendi. Birlikteliğimizden önce zorunda kalmadıkça arabasına binmezdim ama hız tutkusunun da farkındaydım.
Dikiz aynalarından arkayı kontrol ettikten sonra göz ucuyla sıkı sıkıya kavradığım poşete baktı. "Ne var o poşetin içerisinde?" diye sordu düz bir sesle.
Poşeti kendime biraz daha çekip "Sabah üzerimde olan kıyafetler," dedim yarım ağız. Dirseğini kapıya yaslayıp baş parmağını alt dudağının üzerinde gezdirdi. Kaşlarını kısa zamanlı indirip kaldırdı ve dudakları gerildi. Gülümsüyordu. Ama bu alaycı bir gülümseme değildi.
Öyle güzel gülümsüyordu ki duygular gözlerinin içine kadar ulaşıyordu.
Gözlerimi direksiyonu kavrayan eline indirdim. Bir insan karşısındaki adamın gözlerinden bile etkilenebiliyormuş meğer ve yalnızca kitaplarda ya da dizilerde olmuyormuş. Bunu öğretiyordu Devran bana ve haberi dahi yoktu. Zaten bana öğrettiği nice şeyin hiç birini farkında olarak öğretmiyordu bana.
"Bunlar bende kalacak. Sana geri vermeyeceğim," derken utangaç bir tebessüm vardı dudaklarımda. Yolu kontrol edip kucağımdaki elime uzandı ve dudaklarına yakınlaştırdı, elimin üzerine bir öpücük bırakırken onu izledim. "Her zerrem sana aitken iki parça kıyafetin lafını bile açma," dedi sert tuttuğu sesiyle. Elimi sıkıca kavrayıp kendi bacağının üzerine koydu.
Alt dudağımı sözleri karşısında dişlerimin arasına alıp çekiştirdim. "Alırım ama tüm kıyafetlerini," dedim muzipçe. Her ne kadar ben de ona etkileyici sözler söylemek istesem de böyle anlarda ne demem gerektiğini kestiremiyor, yanlış bir laf etme korkusu yaşıyordum. Tek isteğim kısa bir zaman içerisinde bu huyumdan vazgeçmekti. "Günün sonunda kokunla uyuyabileceksem tabii ki alabilirsin." Sinyal verip diger şerite geçti. "Neyim varsa," diyerek noktaladı konuşmasını.
Neydi şimdi bu? Üstü kapalı bir evlilik teklifi mi?
Bana beklentiyle bakarken yanaklarımın biraz da olsa kızardığını hissedebiliyordum. Elini sıkıca kavrayıp belli belirsiz başımı sallayıp "Memnun olurum," dedim titrek bir sesle. "O günleri iple çekiyorum," diyerek karşılık verdi. Gözleri çoğunlukla yolda olsa da sık sık bana da bakıyordu. Sertçe yutkundum.
Evet birlikteydik, her şey cok güzel ilerliyordu ve onu çok seviyor tek bir anımın bile onsuz geçmesin istiyordum. Teninin tenime değdiği an benim için dünyadaki her şey silikleşiyordu ve tüm bu hislerim çok kısa bir zaman diliminde filizlenmişti. Tüm bunlara rağmen, Çicek ablanın ya da Gül'ün imalarına rağmen ikimizi evli düşünmemiştim hiç.
Kısa süren bir sessizliğin ardından "Dün gece," diyerek lafa girdim. "Hayatımın en huzurlu uykusuydu." Nedense bunu itiraf etmem gerekliymiş gibi hissetmiştim.
Arabanın hızını düşürüp daha yavaş ilerlemeye başladık. Bu hız altımızdaki canavara bir nevi hakaret sayılsa da halimden oldukça memnundum. "O halde en kısa zamanda abin ile konuşurum ben de," dedi son derece ciddi bir ifadeyle.
Olayların ani gelişmesi umrumda olmadı. "Birlikte konuşalım. Tek başına konuşmanı istemiyorum." Sesimi ve ifademi onun gibi ciddi tutmaya özen göstererek konuştum lâkin bu hareketlerimin Devran'da pek de işe yarayacağını sanmıyordum. Yine de benim de en az onun kadar kararlı olduğumu gorsün istedim. Başını sallayıp parmaklarımızı birbirine geçirdi ve tüm bunları yaparken gözünü bir an olsun yoldan ayırmadı. Yüz ifadesinden düşünceli olduğu anlaşıldığı için başka bir şey söylemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başı Yok Sonu Çok
General FictionBu kurguda argo, küfür ve yetişkin içerik barındıran sahneler bulunmaktadır. ●○●○● "Beni sokmaya çalıştığın kalıpta olmadığımı sen de ben de gayet iyi biliyoruz." Ne kast ettiğini gayet net anlamıştım sanırım. Ona sürekli abi dememi kast ediyordu. "...