Herkese merhaba; Dayanamayıp bölümün devamını da ekledim sizler için, çünkü çok uzun olduğundan bu bölümü iki kısma ayırmıştım.Şimdi Cenk'in kafasındakileri öğreneceğiz bakalım gerçekten buraya ne için dönmüş..Yorum ve görüşlerinizi bekliyorum.Ahh bu gece coştum iki hikayeme de yeni bölümler ekledim.Daha ne olsun..Yan tarafta ikinci asabi miniğimiz Kuzey var:))Herkese keyifli okumalar..
****
LEYLA İLE MECNUN 66.BÖLÜM
Gitme!
Arkasını döndüğünde Meltem'in ona ağlayarak baktığını gördü. Oda bu manzarayı görünce ağlamaya başladı. Her şeye geç kalmıştı hem de beş yıl kadar...
''Ben misafirlerimle ilgilenmeliyim. Sen hemen gidecek misin?'' diyerek sesi titreyerek sordu Melis. Gerçekten gitmesini istiyor muydu ki?
''Sen misafirlerinle ilgilen. Ben buradayım. Artık hep buradayım.''
Melis arkasını dönüp kocasından adım adım uzaklaştığında hala aklında onun sözleri yankılanıyordu.'' Artık hep buradayım.''
Ağabey kardeş bir süre daha birbirlerine baktıktan sonra Meltem'in sıkıca ona sarılmasıyla o da kendini bırakmış yıllarca özlemini duyduğu annesi gibi kokan kadını sıkıca bağrına basmıştı. Sonrasında bir adım ondan uzaklaşarak baştan aşağıya süzmüş;
''Bakayım sana. Hiç değişmemişsin ya da hayır değişmişsin artık çok daha güzel görünüyorsun. Annelik sana yaramış.'' Demişti.
''Yok canım. O kadar da değil. Ama sen çok değişmişsin. Gözlerin küçülmüş yorgun bakıyorsun. Yüzün de azıcık çizgiler... O da ne? Saçlarında beyazlar mı var senin?''
''Abartma Meltem. Birkaç tel sadece. Görende elli yaşıma geldim sanacak.''
Meltem ufak bir kahkaha atarak tekrar Cenk'e sarılmış;
''Şaka yapıyorum canım. Hala taş gibisin. Genç delikanlılarla aşık atacak cinstensin de...''
''Ne? De'si ne?''
''Bakalım yeni rakibini görünce de böyle kendinden emin olabilecek misin?''
''Anlamadım? Ne rakibi?'' derken bir an Melis'i bulmuştu gözleri ve tabi onun beline elini dolayarak sanki kendine aitmiş gibi sahiplenen adamı...
Meltem de Cenk'in baktığı yere doğru baktığında Hakan ile kaçınılmaz karşılaşmanın gerçekleştiğini anlamıştı. Elinden tutarak ağabeyini hemen yakınlardaki masalardan birine oturttu. Derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
''Hakan Erdem... Melis'in çalıştığı mimarlık ofisinin sahibi. Aslında ofis denmez büyük bir şirket. Adam hem genç hem de akıllı. Eh hatırı sayılı bir yakışıklılığı olduğundan bahsetmemem gerek yok sanırım.''
Cenk kardeşi anlattıkça eliyle oturduğu sandalyeyi tutmuş hatta sıkmaktan parmakları kızarmıştı. Evet, Melis'in ömür boyunca onu sevip ona sadık kalacağını düşünmüyordu. Elbette günün birinde hayatına birisi girecekti. Ama ya aşk? O adama da kendisine olduğu gibi aşık mıydı? Yıllar sonra boşanma celbi göndermesinin sebebi bu adamıydı?
Ya Lale? Eğer Melis bu adamla evlenirse kızı ona mı baba diyecekti? Hayır, işte buna hiç hazır değildi. Daha onun ağzından bir kez bile içten bir şekilde 'baba' kelimesini duyamamışken o adam mı kızına babalık yapacaktı yani? Buna hayatta müsaade etmezdi. Gerekirse boşanmamak için aylarca direnir, kızı için savaşırdı. Beş yıl önce göstermediği cesareti bundan sonra gösterirdi. Ya Melis?
Sadece kızı için mi savaşacaktı? Gülerken bile yüzünde güller açan karısı için hiç mi bir şey yapmayacaktı? O adamın ona dokunmasını böyle uzaktan izleyerek hayatının geri kalanını nasıl rahat geçirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA İLE MECNUN
RomanceDubai'den İstanbul'a esen sert ve cazibeli bir rüzgar. Poyraz.... Dubai'nin en zengin ve itibarlı ailelerinden Zarraf'ların en büyük torunu ve varisi... Adı gibi sıcak esen güzel ve naif bir rüzgar.. Meltem...İstanbul'da kendi ayakları üzerinde durm...