Herkese iyi akşamlar; Hikayemiz tüm hızıyla devam ederken sizlere ara ara ileriki bölümleri anlatan bir kaç alıntı getireceğim. Her üç çiftimizden de birer alıntı var tabi ki öncelik Meltem ve Poyraz'ın..Bu güzel bir kesit çünkü o çifti hüzünlü yazmayı nedense hiç sevmiyorum onlara hüzün değil hep mutlu olmak yakışıyor...Herkese keyifli okumlar...
Gelecekten bir kesit;
Poyraz ani bir frenle durdurduğu arabasından bir hışımla inmiş yalının kapısına doğru hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. Korumlar; sinirli ve telaşlı olduğu her halinden belli olan patronlarının etrafında bir anda çember oluşturmuşlardı.
''Nerede?''
''Arka bahçede efendim.''
Bir yandan yürüyor bir yandan korumaların anlattıklarını dinliyordu.
''Yine de engel olmalıydınız. Ben size gözünüzü ayırmayacaksınız demiştim.''
''Efendim biz çok ısrar ettik, Meltem hanım yapmayın diye yalvardık bile ama bizi dinlemedi nasıl desem eşiniz biraz...''
''İnatçı keçinin teki...''diye korumanın o an dilinin ucuna kadar gelen ama patronuna bir türlü söyleyemediği cümleyi tamamladı Poyraz.
Korumanın gülmesi üzerine sert bir bakış atarak ona yerini hatırlattı. Poyraz sonuçta onun kocasıydı her istediğini söyleyebilirdi ama bir başkasına asla söyletmezdi. Bu bakıştan ürken koruma hemen bir adım geriye çekilmişti.
Sonunda arka bahçeye gelmiş gövdesine merdiven dayanmış ağacın altından yukarı bakarak bağırmaya başlamıştı,
''Meltem çabuk in aşağıya.''
Meltem Poyraz'a yakalanmanın verdiği telaşla birden oturduğu dalda titremiş az kalsın dengesini kaybedecek duruma gelmişti. Poyraz bunu görünce iyice korkmuştu;
''Yavaş ol. Sakın kımıldama , ben geliyorum oraya.''diyerek merdivenlerden başlayıp ağaca tırmanmaya başlamıştı.Bir yandan da Meltem'e söyleniyordu.
''Tok evin aç kedisi. Ben sana ne dedim giderken, rahat duramıyor musun be kadın.Sen beni kalpten mi götüreceksin.''
Meltem suçlu olduğunu bildiğinden Poyraz'a cevap vermiyordu. Sonunda Poyraz karısının oturduğu dala ulaşmış ona elini uzatarak hiçbir yara almadan ağaçtan inmesini sağlamıştı.
Korkmuş olduğunu düşündüğü karısının elinden tutup bahçedeki çardağa oturmasını sağlayıp masadaki suyu bir bardağa koyarak ona uzatmıştı. Meltem suyunu içtikten sonra daha fazla dayanamayarak tekrar bağırmaya başladı.
''Meltem evde bir sürü yardımcı ve koruma var, madem erik istedin neden onlardan birisine söylemiyorsun.Gidip kasayla alırlar biliyorsun. Ne diye kozak erikleri koparmak için ağaç tepelerine çıkıyorsun ki? Bazen çocuk gibi oluyorsun.''
''Ama çok canım çekti ne yapayım hem ağaçtan koparıp yemenin tadı başka.''
''O zaman korumalara söyleseydin onlar çıkardı. Sana kendine dikkat et demekten dilimde tüy bitti. Hadi kendini düşünmüyorsun ya oğlumuz, onu da mı önemsemiyorsun? Ya oradan düşseydin, sana ya da oğluma bir şey olsaydı ben o zaman ne yapardım?''
Meltem daha fazla dayanamamış gözyaşlarını serbest bırakmıştı. Zaten son altı aydır tek yaptığı uyumak ,yemek ve ağlamaktı. Bu hamilelik iyice dengesini bozmuştu.
Poyraz'sa gözlerinden inci tanesi gibi gözyaşı dökülen karısına baktı. Bunu yapmasından nefret ediyordu. Bu kadına ağız tadıyla bağırmayacak mıydı? Yine onu zayıf noktasından vurmuştu işte. O yemyeşil gözleri kırmızıya bulanmış yağmurlarını akıtmaya başlamıştı.Yavaşça yanına oturdu. Eliyle gözyaşlarını silerek konuşmaya başladı;
''Şştt yapma bebeğim ağlama lütfen, sana bağırmak istemedim.''
''Ben senin bebeğin değilim senin bebeğin o. Zaten hep onun yüzünden azar işitiyorum. Canı erik isteyende o , dondurma isteyende''diyerek şişkin karnını gösterdi,
Daha geçen hafta canı dondurma istediği için sabahın köründe kalkmış arabayı alarak karşı yakaya çocukken dondurma aldığı dondurmacıya gitmişti. Tabi Poyraz yalnız araba kullanmasını istemediğinden yine kıyametler kopmuştu.
Poyraz derin bir nefes aldı. Doğum yaklaştıkça karısında birde bu kompleksler başlamıştı. Meltem'in bebeklerini ne kadar sevdiğini ve onun doğmasını nasıl sabırsızlıkla beklediğini bilmese gerçekten onu kıskanacağını düşünecekti.
''Peki, hep o küçük veledin yüzünden, ama onu sen taşıyorsun yani senden habersiz bir şey yapamaz. Öyle değil mi?''
Meltem'in başını çocuk gibi ileri geri sallamasıyla devam etti;
''Canım şurada son üç ayımız kaldı, zaten ilk aylarımızı kötü geçirdik tam sorunsuz zamanlara girmişken lütfen beni üzme. Tek isteğim kalan zamanı da sağlıklı bir şekilde geçirmeniz.Size bir şey olursa ben yaşayamam ölürüm biliyorsun değil mi?''
Meltem tekrar ağlamaya başlayıp kocasına sarıldı ama bu kez onu gerçekten telaşlandırıp üzdüğü için ağlıyordu. Biraz sakinleştiğini anladıktan sonra Poyraz bu kez sakince konuşmaya başladı;
''Hadi bana söz ver bakalım; Ağaçlara tırmanmak yok. Arabayı gizlice alıp kaçmak yok. Sütünü içmeden kahvaltıdan kalkmak yok...''
Meltem Poyraz'ın her sözüyle kafasını sallarken son duyduğu şey yüzünü asmasına sebep olmuştu, sütten nefret ediyordu. Çocukluğunda annesi, fazlasıyla içirmiş tiksinmesine sebep olmuştu. Son beş yıldır sade süt içmiyordu . Fakat hamileliği gündeme gelince mecburen bu kuralı yıkmak zorunda kalmıştı. Kocası tüm hizmetlileri tembihliyor o süt içilene kadar başında bekletiyordu.
''Ya Poyraz kokuyor ve midem bulanıyor içmesem olmaz mı? Hem bak yoğurt ve peynir yiyorum .''
''Hayır olmaz küçük hanım sütün yerini hiç bir şey tutmaz. Bak dediklerimi yapmazsan bahçe deki ağaçların hepsini kestiririm.Tırmanacak bir şey bulamazsın.''
Meltem birden ayağa fırladı,
'Sakın ! Sakın böyle bir şey yapma ,Tek bir ağacın büyümesi için kaç yıl geçiyor sen biliyor musun?Onları kesersen oğlumuz ileride nerede nefes alacak? Babasıyla saklambaç oynarken nereye saklanacak? Yada nereye salıncak kurup onun neşeyle kahkahalar atmasını seyredeceğiz. Hayatta olmaz bir ağaç bir insandır unutma..''
Poyraz, Meltem'in çevreye duyarlı olduğunu biliyordu. Otelin bahçesini yaparken her bir çiçeğin dikimiyle ilgilenmiş etraftaki doğal güzelliklere dokunulmasını istememişti. Hatta otelin arka bahçesinde uzun bir çam ağacını kestirmemek için restoran kısmının yerini bile değiştirmek için mimarla kavga etmişti. Sonunda restoranın giriş kapısı çam ağacının dallarının altından geçirilmiş planlar yeni hale göre yapılmıştı. Bu kadına zaten bu inadı ve kararlılığı yüzünden aşık olmamış mıydı.
Gülümseyerek ellerinden tuttu.
''Tamam sakin ol hiç bir şeyi keseceğim yok. Sadece seni kızdırmak istedim biraz bu konudaki hassasiyetini biliyorum.Ve sana sonuna kadar katılıyorum.Ayrıca ağaç altında yapılacak bir şey daha biliyorum.Göstermemi ister misin?''diyerek çapkınca gülen kocasına baktı Meltem,
''Allah Allah neymiş acaba?''
''Gel gidelim göstereyim.''
''Gidelim bakalım.''derken bir eliyle de cebine tıkıştırdığı minik eriklerin birisini ağzına attı.
''Bak hala kozak erikleri yiyor, Meltem at şunları karnın ağrıyacak..''
''Bir şey olmaz...''diyerek ağaçların altına doğru koşarken Poyraz arkasından hem bağırıyor hem de gülümsüyordu.
'Yavaş koşma dedim sana. Bak hiç dinliyor mu? Meltemmm....Yakalarsam kötü olacak... Gel buraya inatçı keçi...''
********
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA İLE MECNUN
RomanceDubai'den İstanbul'a esen sert ve cazibeli bir rüzgar. Poyraz.... Dubai'nin en zengin ve itibarlı ailelerinden Zarraf'ların en büyük torunu ve varisi... Adı gibi sıcak esen güzel ve naif bir rüzgar.. Meltem...İstanbul'da kendi ayakları üzerinde durm...