Sabahın ilk ışıkları yavaşça yüzüne vururken genç kadın gülümsüyordu, çünkü uzun zamandır görmediği kadar güze bir rüya görüyordu. Rüyasında, yemyeşil bir bahçede kurulmuş bir masa vardı. Masada birbiriyle şakalaşan iki çocuk oturuyordu. Bir yandan önlerinde ki tabaktan bir şeyler atıştırıp diğer yandan da masanın başında oturan adama laf yetiştiriyorlardı. O adamın, çocukların babası olduğunu düşündü bir an.
Adamın yüzünü göremiyordu sırtı kendisine dönüktü çünkü sonra yanlarına elinde büyük bir pastayla yaklaşan kadını gördü. Çocuklar birden alkışlamaya sevinmeye başladılar. Onları uzaktan izlerken genç kadında olduğu yerden gülümsemeye başladı. Çünkü o çocukken annesi hiç elinde pastayla masaya gelmemişti. Genellikle doğum günleri dışında evlerinde pasta yenmezdi. Annesi pastanın çocuklar için zararlı olduğunu söyler, ilerde genç bir kız olacağını ve pasta, şekerleme gibi yiyeceklerin kadınların formunu bozan gereksiz yiyecekler olduğunu söyleyerek yemesine izin vermezdi. Dadısı birkaç kez gizlice mutfakta yedirmişti fakat annesine yakalanıp uzun bir azar işittikten sonra bir daha cesaret edememişti.
Şu an karşısındaki manzarada çocuklar annelerinin kestiği pastadan neşe içinde yiyorlar, babaları ile anneleri de oturmuş çocukların bu neşeli haline bakıp birbirlerine gülümsüyorlardı.
Adam kadın aşkla bakıyordu, kadın da adama. Sonra bir an kadının sandalyesini yanına çekip kolunun altına alarak sarıldı ve çocuklar görmeden ufak bir öpücük çaldı dudaklarından.
Kadın utandı bir an, azarlar gibiydi adamı ama adam tekrar sarıldı, bu kez kulağına bir şeyler fısıldayıp saçlarından öptü. Gerçekten çok mutlulardı, gülümsemeye başladı. Sonra birden adam ayağa kalktı. Bir yandan da kadına kaş göz işaretleri yapıyordu, sanırım arkasından gelmesini istiyordu. Dikkatlice baktığında adamı tanıdığını anladı. Evet, tanıdıktı; Bu adam Batu'ydu. Başka bir kadınla evlenip çocukları mı olmuştu? Yüzündeki gülümseme dondu bir an. Üzülmüş müydü? Galiba evet...
Tam arkasını dönüp gidecekken adamın arkasından kadın kalktı bu kez. Çocuklara bir şey söyleyerek adama yaklaştı, elinden tuttu. Kendine doğru el ele yaklaştıklarını görünce gidemedi olduğu yere mıhlanmıştı sanki... Ama bu kadın, bu kadın kendisiydi...
Ter içinde gözlerini açtı. Ne rüyaydı ama? Artık iyice delirdiğini düşündü. O adamdan kaçmaya çalıştıkça adam rüyalarına girmeye başlamıştı. Eliyle birden alnını ovaladı. Başında dayanılmaz bir ağrı vardı, dün gece nasıl uyuduğunu hatırlamıyordu. En son Batu ile konuşuyordu, sonra?
Sonrası yok, hatırlamıyordu. Yavaşça yatağından kalktı. Üzerine sabahlığını geçirdi, kapıyı açıp merdivenlerden indi. Doğrudan mutfağa gidip kahve makinesine su koydu, bir yandan da dolaplarda ilaç arıyordu. Son anda bulduğu ağrıkesiciyi ağzına atarak salona girdi ve kanepede gördüğü manzara karşısında zorlukla yuttu. Batu, kanepede yatıyordu üstelik ayakları sığmamış, kanepenin kenarından yere sarkmıştı. Ne yani bu adam dün gece gitmemiş miydi?
*******
Cenk içinse sabah her zamankinden daha kötü başlamıştı. Dün şirkete babası ile konuşmaya gitmişti. Babası Melis'le yaşadıkları için önce Cenk'e çok kızmış sonra evlenip sorumluluk sahibi olacağı içinde sevinmişti. Bir an önce Melis ve ailesiyle konuşacağını önce aile arasında bir yüzük takıp en kısa zamanda düğünü yapmaları gerektiğini söylemişti. Hatta söylememiş emretmişti. Cenk şirketten çıkıp direk bir bara gitmiş, ayakta duramayacak hale gelecek kadar içmişti. Üstelik tüm gece Melis ve bebekle ilgili kabuslar görmüş, sabaha berbat bir şekilde uyanmıştı.
Dün babasının ona destek olacağını elbette düşünmüyordu ama sadece onu suçlayıp Melis'i tuzağa düşürmüş gibi davranmasına da bozulmuştu. Bu adam kendi oğlunu bile tanımıyordu. Gerçi 'Armut dibine düşer ' diye bir söz vardı. O da babası gibi çapkındı, zamanında annesine yaşattıklarına ne kadar kızsa da hamurunda vardı demek ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA İLE MECNUN
RomanceDubai'den İstanbul'a esen sert ve cazibeli bir rüzgar. Poyraz.... Dubai'nin en zengin ve itibarlı ailelerinden Zarraf'ların en büyük torunu ve varisi... Adı gibi sıcak esen güzel ve naif bir rüzgar.. Meltem...İstanbul'da kendi ayakları üzerinde durm...