LEYLA İLE MECNUN 26.BÖLÜM
Kapıdan girdiğinde hala nefesini tutuyordu Meltem. Takvimler sadece altı gündür onu görmediğini söylese de kalbi inatla aksini savunuyor, bu zamanı haftalara hatta aylara uzatıyordu.
Ondan bir süreliğine olsun uzaklaşmak istemiş, rahatça düşünerek kafasını toplayabileceğini sanmıştı. Fakat ne kadar istese de yapamamış bu zamanı sadece onu düşünüp özleyerek geçirmişti. Hala ona çok kızgındı, çok ta kırgın, ama en acısı da tüm bunlara rağmen onu çok özlemiş olmasıydı.
Kendisine aşkla bakan, gri ile mavi tonları arasında gidip gelen gözlerini, gülümseyince yanağının iki yanında oluşan çukurları, koyu renk saçlarını hatta siyahlara isyan edip başkaldıran sayılı beyazlarını, sert ama keskin kokusunu...
Kısacası her şeyini özlemişti bu adamın. Hangi ara ona bu kadar bağlandığını anlamıyordu, sadece iki ay olmuştu onu tanıyalı. Ne zaman içine böylesine işlemişti. Hala aklı mantığı almıyordu. Halbuki bu zamana kadar yaşadığı her zorluğu o çok güvendiği mantığıyla çözmüştü. Ama lanet olası bu kez işe yaramıyordu işte...
En sonunda tıkanacak hale geldiğini hissettiğinde nefesini bıraktı. Ellerinin vücudunun iki yanına yapıştırarak titremesini önlemeye çalışırken bir anda Cenk'in elini hissetti.
Sanki 'Ben yanındayım' der gibi bakıyordu. Terzi kendi söküğünü dikemiyor ama başkalarına yardım ediyordu işte. Cenk'te aslında tam da bu haldeydi. Hayatının dönüm noktasıydı bu akşam. Melis'le nişanlanacak ve en kısa zamanda da evlenecekti.
Otuz iki yıllık bekar hayatı bitiyordu. Öfkesi bu hayattan vazgeçecek olmasıyla ilgili değildi aslında. O da her erkek gibi doğru kadının bir gün geleceğini ve diğerlerini götürüp tek olacağını düşünüyordu. Razıydı buna, ama bu şekilde değil.
Küçük bir kızla kaçamak yapmış ve sonuçlarına en ağır şekilde katlanmak zorunda kalmıştı. Çok kızgındı Melis'e. Saf değildi sonuçta. Otelden o şekilde bir erkekle çıkınca az çok neler olacağını tahmin etmeliydi. Gecenin bir yarısı yarı çıplak kıyafetlerle sarhoş bir adamla nereye gidebileceğini sanıyordu ki?
Cenk böyle şeyler alışkındı, daha önceden de hayatına bir sürü kadın girmişti ama hiçbiri bu şekilde ısrarcı olmamıştı. Çünkü hepsi bu hayatı biliyordu ama ya Melis? Bunu zaman gösterecekti.
İçeri girince Melis'in anne ve babası 'Hoş geldiniz' diyerek ellerini uzattılar. Meltem'in gözleriyle işaret etmesiyle beraber Cenk elindeki çiçeği Melis'e verdi. Melis için gece çok güzel başlamıştı. Sonuçta sevdiği adamla nişanlanıyordu. Cenk'e teşekkür ederek çiçekleri aldı. Meltem'e sarıldıktan sonra hep beraber salona doğru ilerlediler.
Meltem, Cenk ve Haluk Bey salona doğru yürürken Poyraz'da kalp krizi geçirmek üzereydi. Önce Haluk Bey'i gördü. Sonra Cenk'i... Ve işte sevdiği ordaydı.
Meltem; solgun tenine ve zoraki gülümsediği her halinden belli olan yüzüne rağmen yine çok güzeldi. Bir an kendini incelerken buldu sevdiğini. Gözlerinin yeşili sanki solmuş gibiydi. Her zamanki gibi parlamıyordu. Yüzüne sürdüğü makyaj malzemeleri bile yüzünün rengini geri getirememişti. Her şeye rağmen zarif şık bir elbise giymişti. 'Ben buradayım' demese de ona çok yakışmıştı. Gerçi Poyraz onu her haliyle seviyordu, çuval giyse umurunda olmazdı.
Gece, Meltem'i görünce hemen öne atılarak arkadaşına sarıldı. Çok özlemişti onu, çok da merak etmişti. Sonuçta günlerdir can dostundan bir haber alamamıştı.
''Canım hoş geldin, iyi misin?''dedi sessizce. Meltem zoraki bir gülümsemeyle cevap verdi.
'Hoş bulduk Gece, merak etme iyiyim ben.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYLA İLE MECNUN
RomanceDubai'den İstanbul'a esen sert ve cazibeli bir rüzgar. Poyraz.... Dubai'nin en zengin ve itibarlı ailelerinden Zarraf'ların en büyük torunu ve varisi... Adı gibi sıcak esen güzel ve naif bir rüzgar.. Meltem...İstanbul'da kendi ayakları üzerinde durm...