*
Zamanı gelmişti.. Büyümüştüm artık. Kemiklerim irileşmiş, boyum uzamıştı. Uzun elbiseler giymeye başlamıştım ve bir süredir saçlarımı da örtüyordum. Zamanı gelen şey benim örtünmem değildi. Kimsenin baskısı veya zoruyla değil, Allah korkusuyla yaptığım birşeydi bu. Hatta bunları yapmakta geç bile kalmıştım.
Ama bizim buralarda örtünmenin başka anlamlarıda vardı elbette. En büyük anlamı ise evlilik çağının gelmiş olması demekti. İşte zamanı gelen şey buydu. Benim evlilik çağım.
Dünyaya 'kız' olarak doğan her insanın belkide hayatındaki en önemli olaydı bu. Herkes için geçerli olmasada en azından benim ve benim çevremdeki herkes için geçerliydi bu. Bekarlıktan evliliğe geçiş dönemi.Tamda şu an köpüklü kahve yapıyordum. Ağır ağır karıştırırken kahveyi, utancımı bastırmak için dudağımı dişliyordum. Sonuçta her genç kızın geçtiği yollardan biriydi bu. Herhalde bende sorunsuz bir şekilde geçecektim bu yoldan. Hem bunda utanacak ne vardı ki? İçerdeki insanlar ilk kez veya arada bir gördüğüm insanlar değildi. Hep gördüğüm, evlerine girip çıktığım, hatta defalarca aynı sofraya bile oturduğum insanlardı. Şimdi neydi ki bu hal? Hadi bakalım şimdi gülümseyip kahveleri götürme zamanı gelmişti.
Bizde kahve önce erkeklere verilirdi. Önce onun babası, sonra benim babam. Onun amcası, benim amcalarım. Onun abisi olmadığından önce benim abim ve sonra onun erkek kardeşi. Erkeklerin sonuncusu olarakta o..
O dediğimde çocukluğumun birlikte geçtiği kişi... Hep var olan ve bundan sonraki hayatımı birlikte geçireceğim kişiydi.
Cengiz...
Ailesinin göz bebeği. Çalışkan, terbiyeli, yakışıklı. Bizim buraların en gözde bekarlarından biriydi o, tabi bu geceden öncesine kadar.
Kahveyi ona uzatırken anlık bir göz teması oldu aramızda sonra sırıtmadan tebessüm etti ve kahvesini aldı. Annesinin ta çocukluğumdan beri beni "gelinim" diye sevmesi geliyordu aklıma. Dediğini yapmıştı. Sözünü geçiren bir kadındı Melike teyze.Ama benim merak ettiğim şey şuydu; Cengiz ailesi istiyor diyemi benimle evlenmek istiyordu, yoksa bana karşı hisleri mi vardı? Eğer bana karşı bir takım hisler besliyor olsaydı, onca zaman elbette kendini ele verirdi. Ya bakışlarını yakalardım, ya en azından hissederdim. Sanırım cevabı belliydi.
Aynı soru benim içinde geçerliydi. Peki ya ben ailem istiyor diyemi onunla evleniyordum, yoksa bende onu seviyor muydum?
-Bu sorunun cevabından bende emin değildim. Evet Cengiz hayatımda hep vardı ve onu seviyordum ama kesinlikle aşık değildim. Ne ona nede bir başkasına. Zaten bizim buralarda genç bir kızın aşık olması ve o aşkın insanlar içinde yayılması son derece tehlikeli bir şeydi. Aile şerefi bir yana, ölümcül bir riskti bu. Şükürler olsunki bu durumun bilincindeydim. Kendimide, ailemide böyle tehlikeli bir topa koymadım hiç.Herşey beklediğimden daha hızlı gerçekleşmişti. Nişan, kına ve düğün..
Herkesin gıptayla baktığı son derece şatafatlı bir düğünümüz olmuştu. Fazlasıyla kalabalık, dolarların havada uçtuğu, tüm konukların doyasıya halay çektiği bir düğün olmuştu. Kollarım ve boynumda taşımaktan yorulduğum kadar çok altın vardı. Her ne kadar birçok insanın ağzı açık kalsada, ben bundan keyif alamıyordum.
Düğün eksiksiz bir şekilde bitmişti, tabi en büyük eksiği saymazsak eğer. Herşey iyiydi güzeldi de aramızdaki sevgi yeteri kadar çok değildi. Ikimizde mutluluktan havalara uçmuyorduk mesela. Tabiri caizse, mutluluktan ağzımız kulaklarımıza varmıyordu. Yinede 'nikahta keramet vardır' deyip, aramızdaki bu eksikliğin tamamlanacağını umuyordum.Umduğum şeyin kısmen gerçekleştiğini söyleyebilirim, en azından benim açımdan. Zamanla Cengiz"i çok sevdiğimi, onu görmediğimde özlediğimi merak ettiğimi, onun olmadığı gecelerde gözlerime uyku girmedini ve daha bunlar gibi birçok şey sayabilirdim. En çokta onu umutsuz gördüğümde yaşadığım acıyı anlatamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopsun KIYAMET
RomanceHayatımın en büyük şokunu evliliğimin ikinci gününde yaşadım.! Evlendiğim adamın evli ve ikide çocuğu olduğunu öğrendiğimde, dünyam başıma yıkılmıştı. Birbuçuk yıl gibi uzun bir ilişkiden sonra muhteşem bir düğünle dünya evine girdigimi düşünürken...