Herşeye rağmen yaşamak ne kadarda zormuş. Daha öncede çok acı çekmiştim ama hiçbiri şimdiki gibi değildi. Bu acı kelimelere sığmayacak kadar ağırdı. Ben nasıl dayanacaktım buna? Bu acıya dayanacak kadar güçlümüydüm acaba, bilmiyorum? Aslında şu anda bütün acıma son verebilirdim. Elimde kırık bir cam parçası, onunla bileğimdeki belirgin damarları kesip hayatıma son verebilirdim. Yada daha garantili olsun diye boynumdaki şah damarınıda kesebilirdim.
Ama vazgeçemezdim. Allah bana bu hayatı layık görmüştü ve ben onun bana layık gördüğü hayatımdan vazgeçemezdim. Bütün bu yaşadıklarım gelecek olan güzel günlerin habercisi demek isterdim! Ama malesef ben ilkbahar ve yazımı yaşamıştım zaten. Bu saatten sonra beni ancak sonbahar ve kış beklerdi.
Yaşayacaktım elbet ama bütün bunları kabullenerek değil her şeye rağmen çabalayarak yaşayacaktım.Elimdeki cam parçasını duvara fırlatıp başımı yastığa koydum. Çatlayacakmış gibi ağrıyan başıma iyi gelecek bir ilaç olduğunu tahmin etmiyordum. Ben nasıl unutacaktım bu olanları? Nasıl kurtulacaktım burdan? Derin bir iç çekip gözlerimi kapattım. Sanki dünyanın acı çeken tek insanı benmişim gibi hissediyordum.
Bir kuşa benzetiyordum kendimi. Ne kadar çok uçsamda konduğum yer Cengiz in duvarıydı. Ama o duvar yıkıldı ve benimde kanatlarım kırıldı.
Kapının gıcırtısıyla gözlerimi kapattım. Sanki karantinaya alınmış gibiydim. Kimse korkudan yanıma yaklaşmıyordu.
""Elçin.." dedi kısık sesiyle Cengiz. Ses çıkarmadım. Onun varlığı, yokluğu benim icin aynıydı artık.
Cengiz yavaşça yatağın diğer tarafına uzandığında kalkmak için yeltendim. Eliyle bileğimi tuttuğunda "bırak beni" deyip elimi kurtardım ondan. Birhışımla yataktan kalkıp koltuğa uzandım. Onun yüzünü bile görmek istemiyordum.
Arkam dönük bile olsa Cengiz kokusu bana kadar yetişiyordu. Kocaman bir hayal kırıklığı, ben burayı cennet olarak görüyordum ama şimdi cehennemin tam ortasındaydım.
"Benden ayrılman icin kıyametin kopması gerekiyor." demişti sesi hala kulağımda yankılanıyordu. Gerçekten ben ondan nasıl ayrılacağım?
*
*
*Kapının dışından gelen konuşma sesleriyle gözlerimi araladım. Odanın içindeki aydınlık sabah olduğunu gösteriyordu. Durup gelen sesleri dinledim.
"Elçin e yemek getirdim, dünden beri aç." diyordu Sibel. Ne kadarda iyi niyetliydi böyle. Ben onun yerinde olsaydım üzerime kuma gelmiş kadının yüzüne bile bakmazdım.
"Sen neden getiriyorsun? Bir dahakine Funda getirsin." diyordu Cengiz öfkeli sesiyle.
Zavallı kadın hiç olmazsa ben bağırıp çağırabiliyordum ama o bütün acısını içine atıyordu. Kendinden başka herkesi düşünüyordu. Yazık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopsun KIYAMET
RomanceHayatımın en büyük şokunu evliliğimin ikinci gününde yaşadım.! Evlendiğim adamın evli ve ikide çocuğu olduğunu öğrendiğimde, dünyam başıma yıkılmıştı. Birbuçuk yıl gibi uzun bir ilişkiden sonra muhteşem bir düğünle dünya evine girdigimi düşünürken...