*
"Bölüm şarkısı ENBE OKESTRASI & İLYAS YALÇINTAŞ'dan OLMAZSAN OLMAZIMSIN⬆"
*
Yeni güne ful bir enerjiyle uyanmıştım. Uzun zaman sonra kendimi gerçekten dinç ve zinde hissediyordum. Ayrıca bunun yanında gayet mutlu ve neşeliydim de. Bu alışılagelmişin dışınsaki ruh halim, umut vericiydi sanırım. Böyle mutlu uyanmayı gerçekten çok özlemiştim.
Bu halim de bahar havasının büyük bir etkisi olduğunu düşünüyordum ama asıl nedeni Kerem'di elbette. Sabah uyanınca gördüğüm ilk kişinin o olması ve gece uyumadan öncede, yine onu görerek uyumak beni mutlu etmeye yetiyordu. Zaten mutlu olmak için herşeyin mükemmel olmasını beklememek lazım. Zaman hızla geçiyor ve o mükemmelliğe ulaşacak kadar çok yaşayamayabilir insan. O yüzden yaşadığım şu anın değerini biliyor ve ona göre yaşıyordum.
Evet hala bir eksik vardı aramızda. Daha doğrusu "Cengiz" diye fazlalık vardı... İnşAllah bir ay sonra o fazlalıktan da kurtulacaktık. O zaman Kerem'le aramızda hiçbir engel kalmamış olacaktı.Böyle güzel bir günde Cengiz'i düşünüpte neşemi kaçırmak istemiyordum. O yüzden onu aklımdan atıp hızla yatağımda kalktım.
Uzun zaman sonra hayattan gerçekten zevk almaya başladığımı hissediyordum. Bir süre önce sadece yaşadığım için yaşıyorken, şimdi ise gerçekten yaşamak istiyordum. Aylar sonra hayaller kurmak geliyordu içimden. Bir süre öncesine kadar hayal kurmaya bile korkarken, bu korkumun artık bittiğini hissediyordum. Nihayet üstümdeki ölü toprağından kurtulmuştum. Çok acı çekmiştim ve artık mutlu olmayı hakediyordum.
Yeni evimize çabucak adepte olmuştum. Zaten neredeyse diğer evin aynısıydı, o yüzden pek yabancılık çekmemiştim.
Mutfakta kahvaltı hazırlamak için kollarımı sıvarken, bir yandan da kısık sesle şarkı mırıldanıyordum. Uzun zamandır ilk kez bu kadar huzurluydum. Önce güzel bir kahvaltı hazırlayıp, ardından en değerlimi uyandırabilirdim.
Buz dolabını açıp, kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Peynir, olmazsa olmazım siyah zeytin, mis gibi köy yoğurdu, salatalık, gül reçeli... Kısacası kahvaltı sofralarının olmazsa olmazları.
Buz dolabını kapatıp, çıkardığım malzemeleri tabaklara koymaya başladım. Yoğurdu bir kâseye, peynir ve zeytinleride birer tabağa koydum. Henüz açılmamış olan reçel kavanozunu da buyük bir zorlukla açmayı başarmıştım. Reçeli kâseye boşaltmadan önce, yüzüme yaklaştırıp kokusunu içime çektim. Kokusu gerçekten iştah açıcıydı.Hazırladıklarıma şöyle bir gözgezdirdiğimde, bir eksik olduğunu görüyordum. Bu güzel masaya, güzel birde menemen yakışırdı.
Buz dolabından üç yumurta çıkartıp, tezgahın üzerine bıraktım. Ardından birkaç tane domates ve ikide sivri biber alıp, onlarıda tezgaha bıraktık. Her kadın gibi bende sevdiğim adama yemek hazırlamaktan büyük zevk alıyordum. Tabi onun benim için yaptıklarının yanında, benim yaptıklarım bir hiçti. Gerçi birşey yapmasada olurdu, onun varlığı yeterdi.
Canım benim, o kadar güzel seviyordu ki beni..
İçimi ısıtıyordu her bakışı, her sözü...
İncitmek nedir bilmiyordu. Kalp kırmak, ağlatmak, üzmek yoktu onun kitabında.
Keşke her aşk onunki kadar saf ve temiz olabilseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopsun KIYAMET
RomanceHayatımın en büyük şokunu evliliğimin ikinci gününde yaşadım.! Evlendiğim adamın evli ve ikide çocuğu olduğunu öğrendiğimde, dünyam başıma yıkılmıştı. Birbuçuk yıl gibi uzun bir ilişkiden sonra muhteşem bir düğünle dünya evine girdigimi düşünürken...