KOPSUN KIYAMET"bölüm 29"

7.6K 416 65
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

(Bölüm şarkısı EMRE AYDIN dan SOĞUK ODALAR⬆)

*

Uzaklarda kalmıştı yüreğimin bir parçası. O olmadan ben bir cesetten farksızmışım meğer. Hala nefes alabiliyorsam bilinki onun beni bulma ihtimali olduğu içindir. Yoksa başka türlü yaşayabilmem imkansızdı.

İçimi kemiren acıyı tarif etmek mümkün değildi. Tarifi mümkün olmayan bir acının içindeydim ben. Ölüm gibi birşeydi diyordum ama ölümden de beterdi. Her dakika, her saniye tekrar tekrar ölmek gibi bir şeydi bu.

Kaderin bize bir oyunu olmalıydı, dün gece yaşadıklarımız. İncecik bir çizgi vardı aramızda ve biz o çizgiyi geçememiştik. Eğer o başını kaldırsaydı beni görebilecekti. Yada ben bağırabilseydim, o sesimi duyabilecekti. Veya Cengiz bir saniyecik geç gelip, ağzımı kapatmasaydı, şimdi belkide onun yanında olacaktım.
Ama olmamıştı işte. Sayfalarca "şu olmasaydı, bu olmasıydı" gibi cümleler kursamda, sonuç değişmeyecekti. Kader bizi bir araya getirmek istememişti. Hepsi bu.

Günler sonra onu görmüştüm. Bir kaç saniye gibi kısa bir süre bile bana o kadar çok şey yaşatmıştı ki..!
Onu gördüğüm an, onu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha görmüştüm.
Siyah deri bir ceket ve kot pantolon giymişti. Ceketinin önü açıktı ve altında giydiği yine siyah triko kazağı görünüyordu. Sakalları ve saçları uzamıştı ama onun güzel yüzüne gölge düşürmek yerine, onu daha da yakışıklı kılmışlardı. Evet birkaç saniye içinde bunları çok net görmüştüm. Onu gördüğüm için dilim tutulmuştu ve hastalıktan dolayıda sesim kısılmıştı. O yüzden ilk seferde bağıramamıştım. Cengiz ağzımı kapatmasaydı, boğazımı yırtarcasına haykırırdım. Ama ne o başını kaldırıp bakmıştı, ne ben bağırabilmiştim. Kaderin cilvesi işte!

Derin bir iç çektim. Sanki bir "of" çeksem bu şehir yerle bir olacaktı. İçim o kadar çok dolmuştu ki, bunu ağlamakla geçiştiremiyordum.
Kerem'i görmek istiyordum ben. Bana iyi gelecek, beni ayağa kaldıracak olan tek şey oydu.

Uzun ince parmakları sarsın istiyordum yeniden ellerimi.
Koyu kahverengi gözleri, bana benliğimi unuttursun yine.
Terk edelim bu şehri, hiçbir insanın ayak basmadığı başka bir şehir bulalım kendimize.
Orda yaşayalım, yaşlanalım, ölelim istiyordum.
Hayal kuruyordum ben yeniden. Her dafasında hayallerimin başıma yıkılacağını bile bile. Bana yeniden hayal kurmayı Kerem öğretmişti ve ben ondan çok uzaklarda hayaller kuruyordum. Adı üstünde hayaldi işte, bir anlık bir aldatmaca..

Kapı açıldığında, odaya giren Cengiz'le hayallerim uçup gitmişti. O hayallerin, umutların katiliydi. Aksini beklemek yalnış olurdu zaten.
Cengiz'i görmemle birlikte öfkem yine en üst seviyeye ulaşmıştı. Onun yüzünü bile görmeye tahammülüm kalmamıştı artık.
O dün beni sadece Kerem'den ayırmamış,  birde üstüne bana tokat atmıştı. Canım hem çok acımıştı, hem de hiç acımamıştı. Cengiz bana o kadar çok acı çektirmişti ki, attığı o tokat canımı acıtmamıştı. Ama diğer yandan da beni darmadağan etmişti. Ilk kez birinden bir tokat yemiştim. Ve o takadı bana atan kişi; bir zamanlar sırtımı dayadığım kişiydi.
Ama buna şaşırıyor olmama şaşıyordum. O Cengiz Sancar'dı gözükara, inatçı ve zorba. Kendine yakışanı yapmıştı yine.

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin