KOPSUN KIYAMET"bölüm 8"

15K 622 70
                                    

-Korkma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


-Korkma. Bu şehirde bu kadar insan nefes alıyor ve yaşıyorsa sende yaşamasını öğreneceksin. Üzgünsün ama birgün geçecek. Birgün sende gerçekten güleceksin. Günü gelip Cengiz den boşandığında, bu günleri hatırlamayacaksın bile. Belki o zamana kadar seninde yaşamak için bir sebebin olur.
Belki sende yeniden sevmesini öğrenirsin.-

Kendi kendime konuşurken, son söylediğime kendim bile inanmadım.
-Belki sende yeniden sevmesini öğrenirsin.- ha, hiç sanmıyorum. Hem zaten aşkı doruklarda yaşamıştım ben, bir daha aynı şeyleri hissedeceğimi zanetmiyordum.
Tabi başka birini sevmem için önce Cengiz i unutmam gerekiyordu. Onu unutabilecek miydim onu bile bilmiyorum?

Bu sabah yine umut doluydum. Her sabah yeni umutlarla uyanıp, her gece tükenmiş umudumla başımı yastığa koyuyordum. Yüzyılın kazığını yemiş birine göre durumumun iyi olduğunu bile düşünüyordum. Benim yerimde başka biri olsaydı belki tımarhaneye bile düşmüştü şimdi. Ama ben hala ayaktaydım.

Her insan gibi bende günlük ihtiyaclarımı karşılamak için, ayağa kalktım.
Kendime kahvaltı hazırlamak için mutfağa girip, buzdolabını açtım. Zeytin, peynir gibi kahvaltılıkları çıkarıp, tezgahın üzerine indirdim. Çay yapmak için ketılı su doldurup, çalıştırdım. Geriye birtek ekmek kalmıştı, fırını arayıp bana ekmek getirmelerini söyledim.

Hazırladıklarımı masaya dizdikten sonra, lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Dışardan gelen seslere bakılırsa fırıncı merdivenlerden çıkıyor olmalıydı. Kapıyı çalmasını beklemeden kapıyı açtım. Fırıncı çocuk Kerem in kapısını çalıyordu.
Beni gördüğünde yanıma gelip elindeki ekmeklerden birini bana vardi. Ben parasını öderken karşı kapı açıldı ve pijamalarıyla Kerem kapıda göründü. Birbirimize bakıp, gülümsedikten sonra.
"Günaydın." dedi Kerem en samimi haliyle. Bende her zamanki gibi mesafeli sesimle ona "günaydın" dedikten sonra içeri girip kapımı kapattım. Tesadüfe bakın, aynı anda ekmek istemiştik.

Mutfağa gelip, sandalyeme oturdum. Tek başına yemek yemek ne kadarda kötü bir duyguydu. İnsan kendine acıyordu resmen. Evet daha öncede tek başıma yemek yiyiyordum ama şimdiki çok farklıydı.
Çayımı doldurup, iştahsızca kahvaltımı yapmaya başladım. Kahvaltılıklardan çok ekmek yiyordum. Adı tuhaftı "Tırnaklı ekmek" diye biliniyordu ve gerçekten çok lezzetliydi.

Masamı topladıktan sonra ne yapacağımı bilmiyordum. Evdeki temizlik ve düzen işide bitmişti, şimdi neyle oyalanacağımı hiç bilmiyordum.
Yatak odama yürüyüp, elbise dolabımı açtım. Resmen giyecek hiçbir şeyim yoktu. Mardin den kaçarken, yanıma hiçbir şey almamıştım. Hatice nin bana getirdiği iki pantolon ve gömlekle günlerdir idare ediyordum. En iyisi bugün kendime birkaç parca giysi almak için alışverişe gitmeliydim.

Aynanın karşısında oturup, solmuş yüzüme baktım.
Karşımda Cengiz in eseri duruyordu. Ya bir insan sevdiği, aşık olduğu kişiye nasıl böyle kötülük yapabilirdi. Hiç düşünmedimi ben bunu öğrenince ne hale gelirim diye? Peki ben bundan sonra insanlara nasıl güvenecektim? O bile bana bunu yaptıysa, başkaları ne yapmasın ki?

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin