KOPSUN KIYAMET"bölüm 40"

6.4K 328 33
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

"Bölüm şarkısı EKİN UZUNLAR'dan SON BİR KEZ⬆"

*

Ve yine yolculuk başlıyordu. Bavullar, çantalar derken ummalı bir hazırlığın içinde buluvermiştim kendimi. Benim hayatım sürekli yollarda mı geçecekti böyle? Son birkaç aydır İstanbul, Urfa ve Mardin arasında mekik dokuyordum nerdeyse. Sürekli şehir değiştirmenin güzel yanları vardı elbette ama kötü yanlarıda vardı maalesef. Tam bir yere adapte oldum derken, başka yere gidiyorduk ve bu seferde oraya alışmakta güçlük çekiyordum.
Yol yorgunluğu bir yana, birde veda hüznü vardı tabi ki. Urfa'dan İstanbul'a gelirken, üzülüyordum ve şimdi de İstanbul'dan, Urfa'ya gideceğim için üzülüyordum. Ben çok çabuk alışıyordum biryerlere ve sonra da ayrılırken acı çekiyordum.

Kerem bavulunu hazırlarken, bende ona yardım ediyordum. Benim çok birşeyim yoktu burda, o yüzden hazırlanmam zor olmamıştı.
Kerem askılarından çıkardığı kıyafetleri gelişi güzel bavula tıkıştırırken, onu durdurup kıyafetleri yatağın üstüne koydum. Hepsini tek tek katlayıp, güzelce bavula yerleştirmeye başladım.

"Canım ne yoruyorsun kendini, hepsini at bavula gitsin."

Kerem'in sözleriyle bir kahkaha atıp, kıyafetleri katlamaya devam ettim. Bütün erkekler gibi o da böyle şeyleri pek önemsemiyordu.

"Hiç olur mu öyle, arap saçı gibi.."

Kerem'de gülümseyip, yatağın bir köşesine oturdu ve beni izlemeye devam etti. Ben Urfa'yı çok özlemiştim ama bir yandan da İstanbul'dan ayrılacağım için üzgündüm. Sanırım Kerem de benimle aynı durumdaydı.

Ben Kerem'in bavulunu hazırlarken, onun daldığını farkettim. Gözleri öyle uzaklara dalıp gitmişti ve o bunun farkımda bile değildi. Kimbilir neler geçiyordu aklından? Hangi hain dert onu böylesine uzaklara alıp götürüyordu.

Kerem'i daldığı düşüncelerden uyandırmak için yalandan öksürdüm. Kerem kendine geldiğinde, samimi bir ses tonuyla sordum.

"Annenle vadalaşmayacak mısın?"

Kerem beni duymamazlıktan gelip, oturduğu yataktan kalktı. Ne aradığını bilmeden çekmeceyi açıp, karıştırmaya başladı.
Bavulun kapağını kapatıp, fermuranı çektikten sonra yeniden sordum.

"Kerem, annenle vedalaşmayacak mısın dedim?"

Kerem büyük bir hızla çekmeceyi kapatıp, bana döndü ve bezgin bir sesle cevap verdi.

"Hayır Elçin, vedalaşmayacağım."

Kerem'in açık ve net cevabından sonra başımı yere eğdim. Böyle dargın gitmek hiç hoş değildi. Ben böyle üzülüyorsam, kimbilir o ne kadar çok üzülüyordur? Her ne kadar belli etmese de, ben üzüldüğünden emindim. Sonuçta dargın olduğu kişi annesiydi, insan buna hiç üzülmez mi?

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin