Yeni aldığım telefonumdan, bir şarkı dinliyordum. Duygusaldı, fazlasiyla duygusal. Bütün anılarımın beynimde canlanmasına neden oluyordu.
Özlem duyuyordum, acı çekiyordum ve elimde olmadan gözlerim doluyordu...
Kesik kesik nefesler alırken şarkının sesimi biraz daha yükseltiyordum. Sanki acının müptelası olmuştum.
İnsan bazen nedensizce ağlamak ister ya, tabi benim ağlamak için çok nedenim vardı. Hepsini yazmaya kalksam kağıtlar, kalemler yetmezdi.(Elçin'in dinlediği şarkıyı yukarda bulabilirsiniz⬆)
Şarkıda "her şeyini unuttumda, birtek gözlerini unutamadım" diyordu.
Ben değil gözlerini unutmak, her ayrıntısını hatırlıyordum. Gülünce sağ yanağındaki hafifçe beliren gamzesini, ki ben söyleyene kadar, o bile gamzesi olduğunu farketmemişti."Elçin" diyen o tok sesi hala kulağımdaydı. Simsiyah ve gür saçları. Kulağının hemen arkasındaki kahverengi benini. Ben onun her ayrıntısını hatırlıyordum.
Mesela o korkunç gerçeği öğrenmeden bir saat önce Cengiz in "beni her şeye rağmen sevmeye devam et" deyisini unutamıyordum.Başımı yastığa koyup, gözyaşlarımı elimle sildim. Yeni telefonumu kurcalarken elim rehbere değmişti. Rehperimdeki numaraları gördüğümde akan gözyaşlarım arasına birde kahkaha sıkıştırdım. Rehberimde sadece iki numara vardı. Biri Hatice nin, diğeride karşı komşum Kerem in numarasıydı. Ben Merdin deyken en az yüzelli numara kayıtlıydı telefonumda. Hepside Cengiz in akraba ve arkadaşlarıydı!
Telefonumda yine aynı şarkı çalınmaya başladı. Öyle bir ruh halindeydim ki, dünyanın en hareketli şarkısını bile dinlesem ağlayabilirdim.
Bir zamanlar en büyük düşmanım olan "yalnızlık" şimdi ise en yakın arkadaşımdı. Yalnızken insanın düşünecek çok zamanı oluyordu ama o süre uzadıkçada bütün düşünceler birbirlerine karışıyordu.
Şu boşanma işi nasıl olacaktı hiç bilmiyorum? Düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordum. Ben şimdi boşanma davası açsam, Cengiz benim nerde olduğumu öğrenecekti. Şu anda onunla yüzleşecek gücüm yoktu. Biraz daha beklemeliydim belkide. "Gün doğmadan neler doğar" derler ya belki benim içinde bir umut doğardı.Uyumak için gözlerimi kapattım.
"Seni çok özledim" diye bir fısıltı duydum sanki. Yeniden gözlerimi açıp etrafıma baktım. Kimse yoktu. Hayal görüyor olmalıydım. Yalnızlığın kötü bir yanıda buydu, bazen olmayan sesler duyabiliyordu insan. Uykum kaçınca yatağımdan çıkıp, salonuma geldim. Işıkları yaktıktan sonra pencerenin önüne gelip, perdeyi hafifçe araladım. Sokak bomboştu. Herkes uyuyor olmalıydı. Yada benim gibi kapalı kapılar ardında evlerinde oturuyor olmalılardı. Tam perdeyi bırakacakken beyaz bir otomobil durdu apartmanın önünde. Heycanlı bir film izliyormuşum gibi bakakaldım otomobile. Kapı açıldığında da uzun boylu bir erkek indi içinden. Bu Kerem olmalıydı saat gecenin üçüydü ve daha yeni geliyordu evine. Perdeyi bırakıp, pencerenin önünden ayrıldım. Bu gece bana uyku yoktu belli, salondaki küçük kitaplığa yaklaşıp kitapları kurcalamaya başladım. Evin gerçek sahibi okumayı seviyor olmalıydı. Birçok kitap vardı ve birçoğuda yabancı yazarların eserleriydi. İçinden kendime birtane seçip koltuğa oturdum. Daha ilk sayfasını açmadan çalan kapının sesiyle irkildim. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi? Sorusunu kendime sorup kapıya yaklaştım. Delikten baktığımda gelen kişinin Kerem olduğunu gördüm. Hiç tereddüt etmeden kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopsun KIYAMET
RomanceHayatımın en büyük şokunu evliliğimin ikinci gününde yaşadım.! Evlendiğim adamın evli ve ikide çocuğu olduğunu öğrendiğimde, dünyam başıma yıkılmıştı. Birbuçuk yıl gibi uzun bir ilişkiden sonra muhteşem bir düğünle dünya evine girdigimi düşünürken...