KOPSUN KIYAMET"bölüm 25"

7.6K 385 72
                                    

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Bütün bu olanlar gerçek olamazdı? Bu nasıl bir kâbustu böyle? Nasıl bir oyundu? Aklım benimle dalga mı geçiyordu yoksa?
Belkide ben hayal görüyordum sadece...bunlar gerçek olmamalıydı.

Ama debelenmekten sızlayan vücudum, bağırmaktan kısılan sesim ve ağlamaktan bulanıklaşan gözlerim, korkarım bütün bunların gerçek olduğunu gösteriyordu. Peki ben şimdi ne yapacaktım?
Üzerime kilitlenmiş bir kapının ardından, tıpkı bir kuş gibi kafese tıkılmıştım sanki. Bir penceresi bile yoktu odanın, sadece bir yatak ve bir kaç ıvır zıvır vardı. Cengiz beni resmen zorla kaçırmıştı. Buraya nasıl geldiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu ve burasının neresi olduğunuda bilmiyordum. İstanbul'daydık evet ama İstanbul'un neresindeydik bilmiyorum?

Odanın kapısı iki kere tıkırdandıktan sonra onun sesi duyuldu. Cengiz in sesi, yani gardiyanımın..

"Elçin, daha uyuyor musun? Hadi uyan artık." diye seslendi sabırsız bir tonda. Sinirimden kendi kendime gülümsedim. Hiç uyumamıştım ki, uyanayım!
Benden ses çıkmayınca, sabırsız Cengiz anahtarı deliğinde çevirip kapıyı açtı. Gözleri beni bulduğunda, bezmiş şekilde derin bir nefes aldı. Ben hiç kıpırdamadan, olduğum yerde oturmaya devam ettim. Sırtımı yatağa yaslamış, bacaklarımı karnıma yapıştırmış bir şekilde, yerde oturuyordum. Bütün bir geceyi bu şekilde geçirmiştim.

Cengiz iki adım atıp, önümde yere çömeldi.

"Sen hiç uyumadın mı? Sesin kesilince uyuduğunu sanmıştım..."

"Bırak beni, gitmek istiyorum." diyerek Cengiz in sözünü kestim kısık sesimle.

Cengiz beni duymazdan gelip, biraz daha yaklaştı.

"Hiçbir yere gitmek yok. Senin yerin, benim yanım Elçin."

Cengiz elini kaldırıp, bana dokunacağı anda, onu aniden ittim.

"Sakın dokunma bana." diye bağırdığımda, geri çekildi. Buna sinirlenmiş olsada, ses çıkarmıyordu. Ayağa kalkıp konuşmaya başladı.

"Hadi gel kahvaltı yapalım."

O odayı terkettiğinde, bende ellerimle yüzü kapatıp gözlerimi ovuşturdum. Böylelikle bulanıklaşan görüş açım belki biraz netleşir diye düşündüm.

Ayağa kalkmaya yeltendiğimde, bütün kemiklerim tutulmuş gibi sızlıyorlardı. Akşamdan beri buz gibi zeminde oturduğum için her yanım acıyordu ama yinede Kerem'i görememek kadar acı vermiyorlardı bana. Cengiz'in ona ne yaptığını çok merak ediyordum. "Küçük bir baygınlık geçirdi" demişti Cengiz ama ona gelen küçücük bir zarar bile, bana kocaman acılar veriyordu. Dünden beri neler çektiğimi bir ben biliyordum. Dünden beri ben yaşamıyordum ki.!

Yavaş adımlarla odadan çıkarken, düşmemek için duvara tutunuyordum. Salona vardığımda Cengiz şöminenin yanındaki koltuğa oturmuş beni bekliyordu. Önündeki masada kahvaltılık yiyecek birşeyler ve ikide bardak çay duruyordu. Ciddi ciddi benim onunla kahvaltı yapacağımı düşünüyor olmalıydı. Yok artık daha neler!

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin