KOPSUN KIYAMET"bölüm 18"

10.8K 503 59
                                    

"Aşk" Türkçede üç harfli bir kelimeye sığdırılmış, insanların başına bela olmak için yaratılmış bir duygu olmalıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Aşk" Türkçede üç harfli bir kelimeye sığdırılmış, insanların başına bela olmak için yaratılmış bir duygu olmalıydı. Karşılıklı olunca dünyanın en güzel duygusuydu belki ama karşılıksız oldumu tam anlamıyla bir azaptı, her iki taraf içinde.

Ben Kerem e deliler gibi aşıkken, aynı şekilde Cengiz de bana aşıktı. Cengiz in aşkı saplantılıydı, eğer öyle olmasaydı mutlu olmam için yeri geldiğinde benden vazgeçerdi. Ama o mutsuz olacağımı bile bile beni Mardin e zorla götürüyordu.

Bütün gece gözlerini bile kırpmadan, öylece beni izlemişti Cengiz. Her gözlerimi açtığımda onun gözleriyle karşılaşıyordum. Kaçmamdan korkuyordu belkide ve evet haklıydı ben kaçmak için ne kadar fırsat kollasamda, Cengiz bana böyle bir fırsat vermemişti malesef.

Kendime ait birkaç eşyayı çantama koyarken, kendimi oyalıyordum. Daha yeni sabah ezanı okunmuştu ve biz bu vakitte Mardin e gitmek için yola çıkacaktık. Gitmek istemiyordum ama başka çarem yoktu malesef.

Bütün eşyalarımı topladıktan sonra gözlerimle odayı süzmeye başladım. İçimden bağıra çağıra ağlamak geliyordu ama artık gözlerimde yaş kalmamıştı. Kalbim titriyordu. "Hüzün" adlı duyguyu hiç bu kadar derinden hissetmemiştim. Büyük bir umutsuzlukla geldiğim bu evde, büyük bir umut karşılamıştı beni. Şimdi ise ben bu umudumu ardımda bırakıp gidiyordum.
Bana ait birkaç parça eşyayı bir çantaya tıkıştırmış, büyük aşkımı arkamda bırakıp gidiyordum. Kerem benden vazgeçmiyecekti biliyorum ama yinede Cengiz le gittiğim için ben kendimi nasıl affedecektim bilmiyorum?
Korkuyordum, kaç aydır beni kızları gibi gören insanları hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyordum. Herkes beni Kerem le sözlü bilirken, başka biriyle evli olup, kaçarak buraya geldiğimi bilmelerini istemiyordum. Evet onlara yalan söylüyordum ama başka çarem yoktu. Tıpkı şimdi Cengiz le gitmekten başka çarem olmadığı gibi. Ne kadar düşünürsem düşünüyüm hep bir "ama" karşılıyordu beni. Gitmek istemiyordum ama gitmek zorundaydım malesef.

Yatak odamın kapısı açıldığında gelen kişinin Cengiz olduğunu biliyordum. Bir saniye yüzüme baktıktan sonra önümde duran çantamı kaldırdı.

"Hazırsın demek, hadi gidiyoruz" dedi diğer eliylede kolumu tutarak. Söylemem gereken her şeyi söylemiştim zaten ama o laftan anlamayan biri olduğu için daha fazla diretmeden yürümeye başladım.

Koridordan geçtikten sonra kapının önünde durduk. Cengiz kolumu bırakıp kapıyı açtıktan sonra önce benim dışarı çıkamam için yol verdi. Ne kadar nazik bir adamdı değil mi? Çantamı taşıyor, kapımı açıyor ama beni zorla istemediğim bir hayatın içinede sürüklüyordu!

Adım atıp evimin dışına çıktığımda, Kerem in kapısı tamda karşımda duruyordu. İlk karşılaştığımız an geldi aklıma. O benim kapımın önünde duruyordu ve bende ondan korkup kaçmıştım. İlk "günaydın" deyişini hatırlıyordum "keşke zamanı geriye sarıp ilk karşılaştığımız o ana gidebilseydim" diyordum içimden. Öyle bir şey mümkün olmadığına göre, bana sadece hayal etmek kalıyordu.

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin