KOPSUN KIYAMET "bölüm 27"

8K 407 28
                                    

"Bölüm şarkısı RAFET EL ROMAN'dan DİRENİYORUM"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Bölüm şarkısı RAFET EL ROMAN'dan DİRENİYORUM"

*

Var olduğu günden beri 'dünya' durmadan dönüyordu... Yolcuyduk hepimiz. Kimimiz doğarken, kimimiz ölüyorduk. Şu koskacaman dünya bile ölümsüz değildi. Birgün oda yok olacaktı, kıyamet koptuğunda.

Benim kıyametim kopuyordu galiba, ben yavaş yavaş ölüyor gibiydim.
İçimdeki hisleri nasıl ifade edeceğimi bilemiyordum? Acınacak durumdaydım, ki ben kendime acıyordum zaten. Heran ve her dakika.

Mesela siz hiç biranda yok olmak istediniz mi? Ben onu görmediğim her an yok olmak istiyordum.
Direniyordum yokluğuna ama bu öyle bir direnmekti ki her günü, her anı işkenceydi.

Yer yatağında ellerim ve ayaklarım iple bağlı bir şekilde, boylu boyunca uzanıyordum. Beni böyle terbiye edeceğini sanıyor olmalıydı Cengiz. Ama çok yanılıyordu. Bir insanı bağlayarak kendinize alıştıramazsınız. Bir kuşu veya bir köpeğide aynı şekilde. Kendi isteğiyle size gelmeyen biri, zaten hiç size ait olmamıştır ki.

Hemen yanımda da Cengiz uyuyordu ve sanırım benim tam tersime, o gayet huzurla uyuyordu.

"Kötü şeyler yaparım.." demişti ban ve dediğini yapmıştı. Belki ileriye gitmemişti ama onun yanımda uyuyor olması bile benim için işkenceydi.
Ben ne söylersem söyleyim, o bildiğini okuyordu her zaman. Ne kadar ağır konuşsamda, sözlerim onu sıyırıp geçiyordu ve üstüne birde öfkesini yine benden çıkarıyordu. Onunla nasıl başedecektim bilmiyorum?

"Karısı olduğunu unutmuşum, hatırlamam gerekiyormuş" diyordu kendisi. Bu sadece bana çok aptalca geliyordu. Ben onu aklımdan da, kalbimden de bitirmiştim ve bu unutmaktan daha acı vericiydi bence. Evet hala resmi olarak onun karısıydım ama ondan boşanacağım günü sabırsızlıkla bekliyordum.
Zaten benim onu unutmam neredeyse imkansızdı, zira o benim ruhumda iyileşmeyecek bir yara açmıştı. Belki ilerde çok mutlu olacaktım, Kerem'le çok güzel günler yaşayacaktım ama asla Cengiz'i ve onun bana yaptıklarını unutmayacaktım. Bunu unutmam için hafızamın silinmesi gerekiyordu sadece. Başka oluru yoktu çünkü.

Rüzgardan sallanan ağaçların gölgesi pencereden içeriye giriyordu ve rüzgarın seside karanlık geceyi daha da ürkütücü kılıyordu. Tabi şunun altına imzamı atabilirdim ki, benim içimdeki fırtına dışardaki fırtınadan kat kat daha şiddetliydi. Onsuzluk ise karanlık geceden çok daha ürkütücüydu.

Cengiz uykusunda kıpırdayıp, biraz daha bana yaklaştığında, birbirimize temas etmeyelim diye, elimden geldiğince geri kaydım. Sırtım duvara değdiğinda, bir gözyaşı damlası süzüldü yanaklarıma doğru. İçimde şişip duran bir balon vardı ve patlaması an meselesiydi. Ben ondan tiksinirken, o hemen dibimdeydi. Ve bu çok acı vericiydi.

Gözlerimi kapatıp, uyumak için kendimi zorlamaya başladım. Melankolik iç çekişlerim, aklımda onun hayali ve burnumda tüten özlemi uyumama engel oluyorlardı. Belki uyusam onu rüyamda görürüm diyordum kendime ama onu rüyamda bile göremiyordum maalesef. Umutluydum ama bir yandan da korkuyordum. Ya onu görmeden, ölürsem diye.

Kopsun KIYAMET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin