~2~

25.9K 552 247
                                    

Bir saatlik yolculuğun ardından, büyük bir malikaneye gelmiştik. Malikanenin bahçesinde büyük bir boş havuz, bir de eskimiş çocuk parkı vardı. Dışardan ürkünç görünüyordu. Sanki uzun zamandır kullanılmamış gibiydi. Havası kasvetli...

Gökhan gülerek arabadan indi. Ben de peşinden indim. Malikaneye doğru yürürken, midemin kasıldığını hissediyordum. Heyecandan falan değil, açlıktan!

Üstelik okul da yalan olmuştu.. tamam şu an midem okuldan daha önemliydi. O yüzden bir an önce karnımı doyurmam gerekiyordu.

Malikanenin önüne sürü sürü adamlar toplanmıştı. Saymaya üşenmeseydim, kaç tane olduğunu söyleyebilirdim. Ama kurt sürüsü gibiydiler!

Adamlar Gökhan'ın önünde başlarını eğdiler. Adamlara alaylı bir bakış atıp, Gökhan'ın peşinden içeriye girdim.

Malikanenin içine girdiğimde, içinin dışı kadar kötü olmadığını fark ettim. Aksine içi çok güzeldi! Her yer kahverenginin en güzel tonuyla döşenmişti. İçerisi antik eşyalarla doluydu. Eskiden kalma olduğu çok belliydi.

"Seni odana götüreyim." Dedi, Gökhan. "Bir süreliğine burada kalacağız. Daha sonra hep beraber Muğla'ya gideceğiz."

"Muğla mı? Neden?" Diye sordum şaşkınlıkla, merdivenleri tırmanırken. Gökhan cevap vermemeyi tercih etmişti. Eh merak ettiğim de söylenemezdi. Şu an tek derdim karnımı doyurmaktı.

"Odan burası." Dedi Gökhan, merdivenlerin sonuna geldiğimizde. Sağ köşe de ki odayı işaret etmişti. Omuz silkerek ilerledim.

Kendimi odanın içine attığımda, daha güzel bir şey beklediğimi fark ettim. Bu oda beni resmen hayal kırıklığına uğratmıştı! Barbieli yatak mı? Gerçekten mi?! Tamam odanın full pembe rengi olmasına sesim çıkmazdı. Ama barbieli yatak da neyin nesiydi?! Ve.. ve yatağın bir de küçük bir kaydırağı vardı!

Gözlerimi devirerek, pembe dolaba ilerledim. İnşallah içinden çocuk kıyafeti falan çıkmazdı!

Dolabı açmamla, kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. "Ebesinin amı ama!" Diye, tısladım kendi kendime. Burda küçük bir kız çocuğunun kıyafetleri vardı be! Kesinlikle benimle dalga geçiyorlardı!

Sinirle odadan çıkacaktım ki, aniden kapının açılmasıyla olduğum yerde donakaldım.

Yok artık!

Rüzgâr denen adam belinde havluyla karşımda duruyordu. Beni görünce kaşları çatıldı. Ağzımı ayırmış hayranlıkla adama bakıyordum.

Tamam fotoğraflarını görmüş olabilirdim. Ama fotoğrafta gözüme çirkin gelmişti. Bu adam fotoğraftakinden çok daha yakışıklıydı!

"Senin ne işin var lan burada?" Diye, sordu. Sesinin tınısı sinirli bir tona bürünmüş olsa da, yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

"Tam sana göre bir odaymış gerçekten." Dedim, alayla.

Gözlerim kaslarında gezinmeye başladı. Bakmaya devam edersem kesinlikle ağzımın suları akacaktı.

Belki de akıyordur. Bilmiyorum.

Dilimi dudağımda gezdirmeye başladım. Yüzümde muzur bir ifade oluştu. "Hah! Bu sahneyi biliyorum!" Dedim, gevşekçe.

Rüzgâr ne dediğimi anlamamış olacak ki, boş bir ifadeyle yüzüme bakıyordu.

"Şimdi sen benim üzerime geleceksin ben geri geri gideceğim. Ve beni sıkıştıracaksın. Ben de utanıp 'ah n'apıyorsun' diyeceğim. Sen daha fazla dayanamayıp dudağıma yapışacaksın. Deli gibi öpüşeceğiz. Ve şurada ki barbieli yatak da doyasıya sevişeceğiz." Dedim heyecanla, barbieli yatağı işaret ederek.

Karşımda belinde havluyla duran adam neredeyse gülecek gibi oldu. Ama son an da kendine hâkim olup gülmedi.

"Gerizekalı." Diye, mırıldandı kendi kendine.

"Ne yani sevişmeyecek miyiz?" Diye sordum, ciddi bir tavırla. Boş boş yüzüme bakmaya devam ediyordu. Alt dudağını dişledi.

"Baban yaşında bir adamla sevişmek isteyeceğini zannetmiyorum." Dedi. Yüzünde alayvari bir ifade vardı.

Babam yaşında? Hadi ama karşımda duran bu adam en fazla 28-29 yaşlarındaydı. Babam beni 10 yaşında yapmadığına göre hiçbir sıkıntı yoktu..

"Ben hâlâ üzerime gelip beni deli gibi öpmeni bekliyorum." Dedim, umursamaz bir tavırla. Üzerime doğru gelmeye başladığında, memnuniyetle gülümsedim. Ama yine de içimde ki heyecan duygusuna engel olamıyordum. Çünkü hiç kimseyle sevişmemiştim. Nasıl bir duygu olduğunu merak ediyordum. Hele de karşımda ki yakışıklı bir adamsa bu fırsatı asla geri tepemezdim!

Ablacığım bu adamı sevdiğini biliyorum. Şimdi bu adamla sevişeceğim için senden çok özür diliyorum. Adam gerçekten de aşık olunmayacak gibi değil ki yahu!

Tam Karşımda durduğunda, gözlerinin ela olduğunu fark ettim. Ne çok esmer ne de çok sarıydı. İkisinin arası kumraldı. Hayranlıkla adamı incelemeye başladım. Biraz daha eğildiğinde, refleks olarak gözlerimi kapattım. Heyecanla beni öpmesini bekliyordum.

"10 yaşında küçük bir kızım var. Hâlâ benimle sevişmek istediğine emin misin?" Diye fısıldadı, dudaklarıma doğru.

Sesinde ki alay, huzursuz olmama sebep oldu. Tamam belki.. bir dakika ne?! 10 yaşında küçük bir kız çocuğum mu var dedi o?!

"Ne!" Dedim, şaşkınlıkla. Daha sonra güldüm. "Seni gidi şakacı.."

Sabır dilenir gibi uzunca bir nefes çekti içine.

"Benimle böyle konuşmaya cürret edecek kadar ne yaşadığını merak ediyorum.." Dedi, hayretle kafasını iki yana sallayarak.
"Yakışıklısın." Dedim, umursamaz bir tavırla omzumu silkerken.

"Naz özür dilerim. Seni yanlış odaya yön.." kapının önünde beliren Gökhan ikimize de şaşkınlıkla bakıyordu.

"Tanışmışsınız demek." Dedi Gökhan. Yüzünde gevşek bir ifadeyle bize bakıyordu. Gözleri Rüzgâr'ın belinde ki havluya ilişti. "Vay be!" Dedi, hayretle. "Sübyancılığa başladın bir de ha!"

"Salak salak konuşma Gökhan!" Diye tısladı, Rüzgâr.

"Herkesten beklerdim de senden beklemezdim be Rüzgar. Beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattın!" Yüzünde bizimle alay ettiğini belli eden bir ifade vardı. Gülmemek için kendini zor tuttuğu aşikârdı.

Rüzgâr başını iki yana sallayarak, odadan çıkarken, "Bir tanesiyle baş edemezken, iki oldular." Dedi, inanamazca.

Dudağımı büzdüm. Amma naz yapmıştı. Ne vardı güzelce sevişseydik!

Her neyse sevişmek için bolca vaktimiz olacaktı. Elbet sevişecektik..





Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin