Zifiri karanlık orman yolunda koşmaya devam ediyordum. Nereye gittiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Neyse gün ayınca bir çaresine bakacaktım artık.
Şiddetli bir şekilde gök gürledi. Yerimden sıçradım. "Ananı sikim!" Diye, çığırarak koşmaya devam ediyordum.
Ulan neredeyse geberecen hâlâ küfür ediyorsun. Bu sefer harbiden cehennemi garanti ettin Ece Naz!
Elimden geldiğince ağaçların altından koşmamaya çalışıyordum. Bilirsiniz ağaç altındayken yıldırım bir çarptı mı Rabbime kavuşurdum.
Yorulup, kendimi yere attım. Üstüm başım çamur olsa da, pek umurumda olduğu söylenemezdi. Nefes nefese kalmıştım. Derin nefes alarak kendimi kontrol altına almaya çalışıyordum.
Başımı dizlerime yasladım. Üşüyordum. Ulan yıldırım çarpmasa da, donarak ölecektim!
Biri koltuk altımdan tutup beni kaldırdığında, neye uğradığımı şaşırdım. "Ay hoşt ulan n'oluyor?!" Diye, cırladım.
"Oh be sonunda bulduk seni! Yoksa abim anamızı belleyecekti!" Dedi, kalın bir erkek sesi.
Sinir duygusu tüm bedenimi ele geçirdi. Adamın kollarında çırpınmaya başladım. Ulan hemen bu kadar kolay da yakalanmazsın be Ece Naz!
"Abini de seni de sikeyim. Bırak lan beni!" Diye, bağırmaya devam ettim.
Adam hiçbir şekilde cevap vermiyordu. Beni bir çuval misali omuzuna atıp yürümeye başladı.
"Ya lütfen ben geri o eve dönmek istemiyorum! Lütfen bırak beni!" Diye, yalvardım bu sefer. Yine cevap gelmedi.
"Ya siz manyak mısınız o salağa abi abi diyip duruyosunuz! Vallahi salak o adam! Şizofren! Sizi de şizofren eder bak!"
Adam cevap vermedi. Biraz yürüdükten sonra bir arabaya bindirdi beni. Kendisi de hemen yanıma oturdu. Diğer tarafımda da benim yaşlarımda birisi daha vardı. Belki de yüzü küçük gösteriyordu. Bilmiyorum!
Şoför koltuğunda oturan adam, "kızı bulduk abi. Şimdi getiriyoruz." Dedi.
"BEN GELMEK İSTEMİYORUM!" Diye, bağırdım. Yanımda ki adamlar yüzünü buruşturdu.
Şoför koltuğunda oturan adam, yüzünü buruşturarak telefonu bana uzattı. Sinirle telefonu elinden çektim. Cazgırlığım tutmuştu vesselam.
"ULAN BANA BAK ARAF! İSTER İŞKENCE ÇEKTİR! İSTER AÇ SUSUZ BIRAK PSİKOLOJİK BASKI YAP! SANA BOYUN EĞMEYECEĞİM DUYDUN MU BENİ APTAL MORUK!" Diye, çirkefleştim.
Biraz daha konuşmaya devam edersen, yarına cenazen çıkacak Ece Naz.
Telefonda ki kişi büyük bir kahkaha patlattı. Kaşlarım havalandı. Komik olan neydi allasen?
"Merhaba Ece Naz. Kartal ben. Yani sandığının aksine Araf değilim." Dedi, telefonda ki ses. Sesi bir hayli neşeli geliyordu. Neye uğradığımı şaşırdım. Telefonu kulağımdan çektim. Şaşkınlıkla adamlara bakıyordum.
"Ne diyor lan bu?" Dedim, elimde ki telefonu göstererek.
Yanımda oturan adam gözlerini devirerek telefonu elimden aldı.
"Abi bu kız harbiden sıyırmış." Dedi, hayretle.
Telefonda ki sesin ne dediğini duymuyordum. Ama her ne dediyse yanımda ki adamın gülümsemesine vesile olmuştu.
"Biz bir saate orada oluruz abi." Dedi.
Hah Araf bitti şimdi de Kartal mı başladı! Allah'ım yüce rabbim neler çekiyorum ben böyle!
Benim yaşlarımda duran çocuk bana gülümsedi. "Korkma." Diye, fısıldadı. "Bu gece abimin yanında kalacaksın. Yarın seni Rüzgâr'a teslim edeceğiz." Diye, devam etti fısıldayarak.
Yok daha neler! Rüzgâr'ın adamları mıydı acaba bunlar?
Beyaz atlı prensim beni kurtarmaya adam mı yollamıştı yani?!
İstemsizce gülümsedim. Ve geri kalan yolu sessiz geçirmeye karar verdim..
*****
Bir saat yolculuğun ardından epey lüks bir villanın önünde durduk. Gözlerimi devirdim. Hepsinin de villası vardı zaar!
Adamlar arabadan indi. Arkalarından ben de indim. Homurdanarak villaya doğru yürümeye başladım. Alıştım artık bu tür sahnelere!
Havuz başında ellerini cebine koymuş, dikkatle beni inceleyen bir adam vardı. Yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Adama yaklaştığımda Araf'a benzediğini fark ettim.
Adamın tam önünde durdum. Epey uzun boyluydu. Kalıbı yerindeydi. Araf'a benzeyen yeşil gözleri vardı. Araf kadar yakışıklı olduğu söylenemezdi. Lâkin ondan daha karizmatikti. Çok farklı bir havası vardı.
"Bakıyorum da benden gözlerini alamadın?" Dedi, tok sesiyle.
Ses tonu... Allah'ım ses tonu çok etkileyiciydi! Diksiyonu düzgündü. Ses tonu ne çok kalın ne de çok inceydi..
Kokusu bergamot notalarıyla birleştirilmiş tütün gibiydi..
"Müdüre benziyorsun." Dedim, yüzümü ekşiterek. Gözlerini devirdi.
"Kardeşiyim çünkü." Diye, mırıldandı. Yüzünü buruşturmuştu. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
"Ama üvey kardeşiz." Diye, devam etti.
"Yani bu ne demek oluyor?" Diye, sordum.
"Bu demek oluyor ki babam tam bir orospu çocuğuydu."
Gözlerimi devirdim. "Beni kardeşine teslim mi edeceksin?" Diye, sordum. Merakla karşımda duran adamın yüzüne bakıyordum.
"Seni neden o sikik adama teslim edeyim?" Dedi, soruma soruyla karşılık vererek.
"Şimdi bir soru daha soracağım. Ve sen de şey diyeceksin; 'bugünlük soru kotanı doldurdun. Bana çok soru sorulmasından hoşlanmıyorum Ece Naz" dedim, sesimi kalınlaştırarak.
Dudağını büzüp, omuz silkti. "Hayır o tür takıntılarım yoktur çok şükür. İstediğin kadar soru sorabilirsin."
Şaşırsam da belli etmemeye çalıştım. Adam da mafyadan çok zengin bir iş adamı tipi vardı.
"Ama önce gidip duş almak gerekiyor. Üstün başın çamur olmuş." Dedi, anlayışlı bir tavırla.
Omuz silktim. Gözlerim hemen önünde durduğumuz havuza ilişti. Üşümemi yok sayarak, ani bir hareketle havuza atladım.
Şimdi tertemiz olmuştum işte!
"Kızım sen manyak mısın?" Dedi, Kartal denen adam hayretle.
"Su çok güzel!" Dedim. Gerçekten de güzeldi. Hem stres atardım.
Tabii Kartal denen adamın arkamdan havuza atlayacağını da hiç tahmin etmemiştim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...