~8~

15.7K 382 123
                                    

Gökhan yarım saattir araba kullanıyordu. Bezgin bir tavırla Gökhan'a döndüm.

"Yarım saattir yoldayız be!" Diye, cırladım. Gökhan yüzünü buruşturdu. "Son on dakikalık yolumuz kaldı azıcık sabret." Dedi, hayretler içerisinde. "Üstelik seninle uzun yola çıkılmazmış onu anladım ben!" Diye, devam ettirdi.

Şirince sırıttım. "Biliyosun bu sıralar boğuluyorum." Dedim, şirinlik yapmaya çalışarak.

Tamam da boğulmak ile şirinlik yapmanın ne alakası vardı?!

Neyse konu ben olunca hiçbir şeye şaşırmamak gerekiyordu. Çok da şaapmamak lazımdı..

"Enteresansın.." dedi Gökhan, hayretler içerisinde. Ama yüzünde nedenini anlamadığım samimi bir gülümseme belirmişti.

"Rüzgâr gibi biriyle yaşamak zorundayım. Hem karısı geldi bugün bir de küçük kız çocuğu. Ne bileyim normal mafya hikayelerinde erkek çok psikopat acımasız ve hiçbir kadınla birlikte olmamış oluyordu. Rüzgâr'ın mayası bozuk bence." Diye mırıldandım, büyük bir ciddiyetle.

Gökhan güldü. "Bu Hint dizileri yüzünden sen şaşırmışsın bence." Dedi, gülerken.

"Ne alâka canım? Hem çok güzel seviyorlardı. Tamam bazı sahneleri saçma olabilir ama.." dedim, düşünceli bir şekilde. Evet bazı sahneler gerçekten abartıydı. Ama genel olarak güzeldi işte!

"Hadi ama Hint dizileri bizim flaş TV'den bile çok daha beter!" Dedi, gülerken.

Kendimi tutamayıp kahkaha attım. Flaş TV ne alâka Gökhan?

Gülümsedi. Gülüşü güzeldi. Gerçekten içten ve samimi bir gülümsemesi vardı..

"İşte geldik bayan.." dedi, içten bir sesle.

Yemek masasında ki Gökhan ile şu an yanımda ki Gökhan aynı kişi olamazdı!

Gökhan'ı incelemeyi bırakıp, önüme baktım.    Bu görüntü kadar güzel çok az şey vardı!

Denizin üstünde yanan fener, arabadan bile duyulan dalga sesi..

Çok güzeldi!

Gökhan usulca arabadan indi. Ben de hemen arkasından indim.

İçime doldurduğum temiz hava ciğerlerimi yaktı. Bu his çok başkaydı. Çok güzeldi..

Bura oldukça serindi. Ama bu pek umurumda değildi. Gökhan yanıma geldi.

"Beğendin mi?" Diye sordu, gülümseyerek.

"Beğenmek mi? Beğenmek ne kelime ulan bayıldım!" Dedim, tınısını ayarlayamadığım sesimle. Gökhan'ın gülümsemesi genişledi.

"Gel." Dedi, elini uzatarak. Birkaç saniye eline baktım.

Daha sonra bana uzattığı eli tuttum. Elleri sıcacıktı. Yanında adeta küçücük kalmıştım.

Elimden tutup, beni sahilin karanlık görünen tarafına götürmeye başladı.

İçten içe ürpermeye başladım. Ya tecavüz edip, gelinlik giydirip, gözlerimi kaşıkla çıkarıp, otuz yedi yerimden bıçaklarsa?

Tamam kendime gelmeliyim!

Sahilin en ıssız köşesine doğru gidiyorduk. Böyle düşünmem gayet normaldi. Ama Gökhan'a güveniyordum. İnşallah güvendiğim dağlara kar yağmazdı!

Bir beş dakikalık yol daha yürüdükten sonra, karşımıza denizin tam yanında duran küçük bir kulübe çıktı. Karanlıktan çok belli olmasa da, az çok seçebiliyordum.

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin