Gökhan'ı kıskanıyorsun. Onu hep kıskandın." Diye, fısıldadı Selin. Rüzgâr şu an sinirden deliye dönse de, bunu karşısında çaresizce ağlayan kadına belli etmedi.
"Ve ben kızımı da alıp, buradan gideceğim. Şu saatten sonra ne seni ne de bir başkasını hayatımda istemiyorum!" Diye, tısladı Selin.
"Kızım benimle kalacak. Sen siktir olup gidebilirsin." Dedi, Rüzgâr. Sonra tehditvâri bir ifadeyle kadına doğru eğildi. "Tabii o siktiğim çeneni kapatman şartıyla."
Kadın daha çok ağladı. "Rüzgâr lütfen. Yemin ederim bildiklerimi kimseye söylemeyeceğim. Yeter ki kızımla beraber buradan gitmeme izin ver.. sizden kurtulmak istiyorum. Ben artık dayanamıyorum." Diye, fısıldadı çaresizce.
"Kızım benimle kalacak. Seni tutan yok istediğin yere gidebilirsin." Dedi, Rüzgâr umursamaz bir ifadeyle. "Ama en ufak bir bilgiyi bir başkasına verirsen ve ben hunu öğrenirsem, ölmekten beter ederim seni."
"Orospu çocuğu!" Diye, tısladı Selin. Hışımla ayağa kalktı. Rüzgâr'a saldırdı. Adamın göğsüne defalarca yumruk atıyordu. Rüzgâr kadının kollarını tutup, kadına sıkıca sarıldı. Kadın adamın kollarında çırpınmaya devam etti. "BIRAK BENİ NEFRET EDİYORUM SENDEN!"
"Bu hırçın hâllerini ayrı bir seviyorum." Dedi, Rüzgâr.
"Ya bir siktir git amına koyayım! Taşşak mı geçiyorsun benimle sen orospu çocuğu!"
Selin'in ağzından ilk kez bu denli ağır küfür duyan Rüzgâr şaşırmadan edemedi. Alaylı bir ifadeyle güldü. Kadının yüzüne baktı, ve o an bir şey oldu.
Selin'in yüzü Ece Naz'ın ki ile yer değiştirdi. Rüzgâr yutkundu. Ece Naz ise gözlerinde hayal kırıklığı ile Rüzgâr'a bakıyordu...
.....
Gökhan sıkıntıyla yatak da bir o yana bir bu yana dönüp durdu. Hastane havası kendisini bir hayli sıkmıştı. Durumu iyiye gidiyordu, ve halsiz hallerinden eser kalmamıştı.
"Ya amına koyayım burda böyle sıkılacağıma mezara girseydim daha iyiydi!" Diye, söylendi kendi kendine. Araf'ın yüzü gözlerinin önüne gelince alayla gülmeden edemedi.
"Orospu çocuğu madem bir plan yapıp, öldürmeye gidiyorsun yarım bırakma bari! Sik kafalı uşak daha silah tutmayı bile bilmiyor, en güçlü mafyayım diye ortalıkta geziniyor. Kıçımın mafyası!" Diye, tısladı.
"O hisseler senin elinde olmasaydı ben o silahı senin götüne sokmasını bilirdim de!" Sıkıntıyla ofladı. "Hem Rüzgâr da önümü kesiyordu. Neymiş eski dostumuzmuş. Sokayım onun eski dostluğuna!"
Gözlerinim önüne Pera'nın deniz mavisi gözleri geldiğinde iç geçirdi.
"O gün orada senin değil Araf piçinin ölmesi gerekiyordu!" Aklına Ece Naz'a sarf ettiği sözler geldi. 'o gün orada ölmesi gerekiyordu' demişti. Aslında öyle düşünmüyordu. Sadece Araf'ın arabaya ses dinleme cihazı koyduğundan epey şüpheliydi, ve onu sinirlendiren şeyler söylemesi gerekiyordu. Ayrıca şüpheleri Gökhan'ı yanıltmamıştı. Araf gerçekten de arabasına dinleme cihazı yerleştirmişti. Bu olanları Rüzgâr'a anlatacaktı ki, daha bir şey anlatamadan Rüzgâr kendisine Araf'ın geleceğini söylemişti. Bu konuyu tartışmaktan anlatmaya fırsatı olmamıştı...aynı gün de vurulmuştu zaten.
"O gün orada ölmen gerektiğini düşünmüyorum Pera.. asla düşünmedim de!" Diye, fısıldadı. Sonra kaşları çatıldı. "Ulan iyice kafayı yedim amına koyayım iyi mi!"
Tam o sırada odanın kapısı açıldı. İçeri yüzünde gevşek bir gülümsemeyle giren Kartal'idi. "Naber lan göt!" Dedi, abartılı bir şekilde. Gökhan gözlerini devirdi.
"Gel amına koyim gel!"
"Ya koyar mısın gerçekten?!" Dedi, Kartal yapmacık bir heyecanla.
"Hı hı koyarım canım." Dedi, Gökhan alayvâri bir ifadeyle.
Kartal'ın bir hayli neşeli olduğunu gören Gökhan şüphelenmeden edemedi. "Hayırdır tavukların mı yumurtladı? Ne bu neşe?"
Kartal ise nereden başlasam diye düşünüyordu. "Sana güzel ve bir o kadar şaşırtıcı bir haberim var." Diye, mırıldandı.
"Araf'ın götüne trambolin demiri mi girmiş yoksa?" Dedi, Gökhan yapmacık bir heyecanla. Kartal bezgince ofladı.
"O pezevengin işini beraber halledicez." Dedi, Kartal omuz silkerek. "Araf'ta ki hisseleri çoktandır ele geçirdim biliyorsun. Şu an o güçlü Araf'tan eser kalmadı."
Gökhan'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Hasiktir! Hisseler senin elinde mi lan!" Dedi, sevinç dolu bir tonlamayla. "Rahatlıkla öldürebiliriz o pezevengi lan!" Sonra yüzü düştü.
"Tabii Rüzgâr 'iski distimiz Gikhin' diyerek araya girmezse." Diye, mırıldandı. Kartal yutkundu. Suratı düştü.
"Pera yaşıyor." Dedi, dan diye. Ne dediğini kendi de bilmiyordu. Tek amacı Rüzgâr konusunu kapatmaktı.
"Ne?" Dedi, Gökhan. Sonra alayvâri bir ifadeyle güldü. "Bu konunun taşşağı bile komik değil biliyorsun değil mi?"
Kartal onaylamazca başını salladı. "Hayır Gökhan. Pera gerçekten yaşıyor." Diye, mırıldandı.
Gökhan sinirle küçük bir kahkaha patlattı. "Kartal siktir git amına koyayım ne sikim dediğinin farkında mısın sen? Yoksa Araf ile iş birliği mi yapıyorsun? Hatta belki de böyle diyerek bana kafayı yedirmeye çalışıyorsunuz?" Diye, tısladı Gökhan sinirli bir tonlamayla.
"Birincisi ben Araf ile iş birliği yapacak kadar düşmedim!" Dedi, Kartal tiksintiyle. "İkincisi de şimdi geliyor." Diye, devam etti telefonunu çıkararak. Gökhan, yüzünde yapmacık bir merakla Kartal'ı seyrediyordu. Birini görüntülü aradı. Telefonun ekranını Gökhan'a çevirdiğinde, genç adam dumura uğradı.
Ekranda dört yıl önce sevip de, kavuşamadığı Pera vardı. Ama deniz msvisi gözleri eskisi kadar canlı değildi. Yüzü solmuş, epey zayıflamıştı. Ama ona rağmen güzel bir yaşam mücadelesi veriyordu..
Gökhan ne diyeceğini bilemedi. Öylece telefonun ekranına bakakaldı. Neredeyse küçük dilini yutacaktı..
Çünkü telefonun ekranında dört yıl önce kaybettiğini zannettiği Pera duruyordu. Eskisi kadar canlı görünmüyor olsa da, bunun bir önemi yoktu..
Telefonda öylece Gökhan'a bakan Pera gülümser gibi oldu, tepki vermek için bir hayli çaba sarfetti..
Bunu fark eden Kartal heyecanla bakakaldı.
Çünkü Pera, hiçbir zaman bu kadar tepki vermeye çalışıp, gülümsememişti... Taa ki Gökhan'ı görene kadar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...