Kartal ile beraber sabahın köründe buz gibi hava da yüzmek sıyırdığımızın koca bir kanıtıydı. Hadi ben normal bir insan değilim de, sana n'oluyor Kartal?
Hava neredeyse aydınlanmıştı. Yağmur dinmişti. Sabah saatleri olduğu için havanın serinliği normalin dışındaydı. Hatta buz gibiydi amına koyayım!
Kutupları aratmayacak soğuğa rağmen Kartal ve ben deli gibi yüzüyorduk.
"Sen neden atladın?" Diye, sordum hayret dolu bir tonlamayla.
"Seni yalnız mı bıraksaydım yani? Bak ne güzel ikimiz de yüzüyoruz. Çok romantik." Dedi, alayvari bir ifadeyle.
Hadi ama! Normal mafya kitaplarında adam kızı havuzdan çıkarıp banyoya götürürdü. Sonra da 'bu soğukta neden suya atladın?' konuşmasını yapıyor olurdu. Bunlar nasıl mafyaydı allasen?!
Hepsi birbirinden deliydi! Tamam ben de çok normal sayılmazdım. Ama biraz klasiklere dönüp, sert, benimle bebek gibi ilgilenen ve beni herkesten kıskanan bir mafya çıkamaz mıydı karşıma?!
Neden bilmem aniden altımda sütyen olmadığını fark ettim.
Araf, Allah seni kahhar ismiyle kahretsindi! İnşallah ossura ossura geberirsin Araf!
Benim yaşlarımda olan çocuk -ismini bilmiyorum- iki tane havlu getirdi. Havluları şezlongun üzerine bıraktı. Bana bakıp, içtenlikle gülümsedi.
Çok sıcak kanlıydı lan!
"Bakıyorum da su pek bir hoşuna gitti." Dedi, Kartal.
Kartal gibi bakışları keskindi vesselam. Gözleri güzeldi. Lâkin yüzü abartılacak kadar yakışıklı değildi. Boydan ve fizikten kazanıyordu. Bir de ses tonundan tabii!
Sadece karizmatikti. Yani bence öyleydi.
"Araf'ın evini sen mi bastın?" Dedim, merakla. Yeni aklıma geliyordu. Ayrıca bahçeye çıkmadan önce duyduğum son şey 'Ece Naz'ı alıp götüreceğiz kimseye bir şey yapmayacağız' denmesiydi.
"Seni nereye götüreceğini en iyi ben biliyordum çünkü." Dedi, umursamaz bir şekilde.
Kaşlarımı çattım. "Ulan madem bana kötü bir şey yapmayacaktın. Ne diye o kadar aksiyon yaşattın bana!" Diye, cırladım.
Yüzünü buruşturdu. "Bulduğu ilk fırsatta kaçan, aksiyon arayan sensin. Ben ne yapayım?" Dedi, hayretle.
"Müdürün adamlarını neden öldürtmedin?" Diye, sordum. Havuzun içinde omuz silkti.
"Seni aldıklarında cesetleri görüp, korkmanı istemediğim için adamlara öyle emrettim. Rüzgâr bana silah sesinden ve ölü adam görmekten korktuğunu söyledi."
Yüzümde alayvari bir ifade oluştu. "Ya canım çok teşekkür ederim ne kadar mutlu oldum bilemezsin tek ihtiyacım olan şey buymuş güzel ayçiçeği 🌻" dedim.
Gözlerini devirdi. "Araf ve adamları harbi büyük bir salakmış ki o dakika sana sahip çıkamamışlar. Kaşla göz arasında kaçmışsın."
"Evet." Dedim, düşünceli bir şekilde. Şu son iki saatte yaşadıklarım bir bir gözümün önüne geldi. Şu an yaşıyor olmam bile mucizeydi. Allah'ım sen nelere kadirsin!
"Sonra da Rüzgâr'ın en güvendiği adamlarından biri aslında Araf için çalışıyormuş. Karışık olaylar." Dedi, umursamaz bir şekilde. Bana bunu söylemesi beni şaşırtmıştı. Sonuçta mafyalar karanlık işlerini herkesten gizlerdi..
"Vay be olaya gel!" Dedim, heyecanla. Neden heyecanlandığımı sorgulamayın. Belki de bunu bana söylemesidir. Ah bende bilmiyorum!
"Yani bu demek oluyor ki, Rüzgâr da Araf da kendini akıllı zanneden iki dangalak." Dedi, Kartal. Yüzünde alaylı bir ifade vardı.
"Yav he he bir akıllı sensin!" Dedim.
"Tabii en akıllısı benim. En azından sıradan bir cazgır kız için götümü yırtmıyorum." Dedi, muzur bir ifadeyle. Ay götüm!
"Sen de mi mafyasın?" Diye, sordum dan diye. Soruyor musun Ece Naz?
Tabii ki o da mafya!
Gözlerini devirdi. "Maalesef bir takım karanlık işlerle uğraşıyoruz. Lâkin daha çok holding ile uğraşıyorum ben." Dedi, memnuniyetsiz bir tonlamayla. Sanırım bu konu hoşuna kaçmamıştı.
"Ayrıca sevgili Ececiğim Nazcığım. Biraz daha yüzmeye devam edersek ikimiz de donarak gebereceğiz." Dedi, yüzünde yapmacık bir gülümsemeyle.
Omuz silktim. Haklıydı. Ölmek için fazla genç bir insandım. Daha yaşamam gereken onca olay vardı. Belki ilerde mafya olurum. Kim bilebilir?
Havuzdan çıkan ilk kişi Kartal oldu. Bana elini uzattı. Piçlik edip onu tekrar havuza çekmek istesem de, yapmadım. Çünkü biraz daha yüzmeye devam edersem harbiden donarak geberecektim.
Kartal'ın yardımıyla havuzdan çıktım. Şezlongtan havluyu alıp, bana iyice sardı. Kundaklanmış bebek gibi hissediyordum.
Kartal diğer havluyu da kendine sardı. "Götüm dondu lan! Çabuk içeri girelim." Dedi.
Eve doğru yürümeye başladık. Birkaç adımda evin içine girmiştik. Küresel ısınma vardı sanırım. Ev sıcacıktı!
Seninki de laf mı Ece Naz? Koskoca villa soğuk mu olsun bir de?
Yanımıza balık etli bir kadın geldi. Hizmetçi olmalıydı. Gerçi kadın da hizmetçi tipi de yoktu da neyse...
Kadın gülümseyerek bize bakıyordu. "Abla banyoya kadar Ece Naz'a eşlik eder misin?" Diye, sordu Kartal. Oldukça kibar bir şekilde söylemişti.
"Tabii.." dedi, balık etli kadın. Gülümseyerek bakışlarını bana yönlendirdi. O gülümseyince, otomatik olarak bende gülümsedim.
"Hadi benimle gel Ece Naz." Dedi, kibar bir şekilde. Kadın merdivenlerine yöneldiğininde, bende Kartal'a gülümseyip kadının peşine takıldım. Bacaklarım titreye titreye kadını takip ediyordum.
Hayır korkudan falan değildi. Götüm donuyordu!
Üst kata çıktığımız da, kadın koridorun sonunda ki sağ tarafta kalan kapıya yöneldi.
Kibar insanlardı vesselam. Ve ben elimde olsa Kartal'a bile yavşayacak kadar kahpe bir insandım...
Art arda bölüm atıyorum hiç iyi değilim hsdhhshdhsh
Kartal'ı sevdiniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...