Gök gürültüsünü aratmayacak horlama sesiyle, yüzümü buruşturarak gözlerimi açtım. Başım fena derece de ağrıyordu. Yüz kaslarım gerilmiş, başımda anlam veremediğim bir uyuşukluk vardı.
Başımı kaldırıp, horlama sesinin geldiği yöne baktım. İki tane adam koltuk da uyuyordu. Birinin başı koltuğun bir ucunda. Diğerinin başı koltuğun bir diğer ucundaydı. İkisininde ayağı birbirinin götüne girecekti neredeyse. İstemsizce kaşlarım çatıldı.
En son okula gidecektim, hatta annem ağlayarak gelip beni uyandırdı. Pezevenk Hasan borçları karşılığı beni bir adama satmıştı.
Çok kitap okuyup, gerçek gibi olan bir rüya mı görmüştüm acaba?
Odayı incelediğimde buranın, benim küçük ve fakir odası olan odamın aksine zengin odası olduğunu anladım.
O zaman rüya falan görmedim. Üvey babam beni gerçekten de sattı!
Peki ben neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Beni ne zaman evden aldılar? Ayrıca nasıl buraya geldim?
Adamlardan biri şiddetli bir şekilde ossurduğunda, küçümseyerek yüzümü buruşturdum.
"Atakan senin gevşeyen götünü sikeyim ben pezevenk!" Diye, bağırdı öbür adam uykulu sesiyle. "Ayağım ossuruk koktu amına koyayım ya!"
Hızla koltuktan kalkayım derken, dengesini koruyamadı yüz üstü yere kapaklandı. Sinirle başını yere vurdu. "Belim tutulmuş lan!"
Yere düşen adam sinirle söylenirken, diğer adam horlayarak uyumaya devam ediyordu.
Daha fazla kendimi tutamayıp, kocaman bir kahkaha attım. Kahkaha atmak, başımı daha çok ağrıtınca kahkaham yarıda kesildi.
Yere düşen adam, şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Yutkundu. Yakışıklı adammış vesselam.
"Ağrı kesici var mı acaba?" Diye, sordum şirince.
"Atakan! Kalk ağrı kesici getir lan!" Diye bağırdı. Diğer adam sıçrayarak, yataktan düştü. "Abi vallahi dolapta öylece bekleyen son votkayı gizlice ben içmedim!" Diye, bağırdı uyku sersemliğiyle.
"Lan sokturtma şimdi votkasına ağrı kesici getir!"
"Baş ağrısından gebereceğim burada biraz hızlı olur musunuz lütfen?" Dedim, hayıflanarak.
Yerde yatan iki adam şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Gözleri mavi ya da yeşil olan adamın yüzüne şüpheci bir ifade peydâh etti.
"Hemen getiriyorum abi." Dedi, adı Atakan olan adam. Uyku sersemliğiyle düştüğü yerden kalktı. Yavaş adımlarla odadan çıktı.
Diğer adam da ayaklandı. Şüpheci bir ifadeyle bana yaklaştı. "Bir şey hatırlıyor musun?" Diye, sordu dan diye.
"Ne gibi?" Diye, sordum karşımda duran yeşil gözlü afete.
Tamam çok da yakışıklı değildi ama bir gideri vardı.
"Rüzgâr?" Dedi, çekinerek. Sorgularcasına yüzüme bakıyordu.
"Yel?" Dedim, gevşek bir tavırla. Rüzgâr'ın eş anlamlısı yeldi ve ben bunu doğru bildiğim için kendimi dünyanın en zeki insanı ilan edebilirdim.
Karşımda duran adam yüzünü buruşturdu. "Hasiktir ya!" Diye, mırıldandı kendi kendine. "Biz şimdi naneyi yemedik mi!"
Üvey babam beni para karşılığı bu adama mı vermişti yani? Pardon borçları karşılığı!
O günü hatırlamaya çalıştım. Olmadı. Tek hatırladığım annemin ağlayarak beni uyandırışı ve Hasan pezevenginin yüzünde ki iğrenç gülümseme...
Eğer biraz da üzerinde durursam baş ağrısıyla beraber beynim de patlayacaktı. O yüzden daha sonra hatırlamaya çalışırdım..
"Nasıl hissediyorsun peki?" Diye, sordu yeşil gözlü karizmatik adam.
"Beynim patlayacak gibi!" Dedik, yüzümü ekşiterek. Onun dışı gayet iyi hissediyordum.
"İki günü aşkın aralıksız uyuduğun içindir." Diye, mırıldandı. "Neyse en azından ölmedin, yaşıyorsun. Bu da bir şeydir."
"Ya canım çok teşekkür ederim ne kadar mutlu oldum bilemezsin tek ihtiyacım olan şey buymuş güzel ayçiçeği 🌻"
Bakışları küçümseyici bir hâl alırken, dudaklarını büzdü.
Atakan elinde ağrı kesici ve bir bardak suyla tekrar odaya döndü. "Buyur abi."
Elindekini bana vermesi gerekirken abi dediği yeşil gözlü adama verdi. Salak!
"Adın ne?" Diye, sordum yeşil gözlü adama bakarak. Çünkü sürekli yeşil gözlü adam demekten bıkmıştım.
Atakan'ın kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Ben demiştim ama abi!" Diye, hayıflandı.
"Adım Kartal canım senin adın ne?" Dedi, alayvari bir ifadeyle.
"Mrs. Koca taşaklı." Dedim, gülerek.
"Çok komik." Dedi, Kartal elinde ki ağrı kesici ve suyu bana uzatarak. Atakan küçük bir kahkaha patlattı. Kartal ise küçümseyerek yüzüme bakıyordu. Atakan'ın ensesine bir şaplak attı. "Gülme lan pezevenk! Zaten sinirliyim."
"Neden abi?" Diye, sordu Atakan. Ben ağrı kesiciyi ağzıma atıp, üzerine su içtim.
"Amına koyduğum gece boyu horlaman yetmiyormuş gibi bir de götünle ritim tuttun!"
Ben küçük çaplı bir kahkaha attım.
"İnsan hâli abi. Hem içimde kanser olacağına dışımda konser olsun değil mi?"
"İçini ayrı dışını ayrı sikeyim senin!"
"Abi kızın yanında ayıp oluyor ama.."
Ben alışıktım aslında böyle küfürlü hayata. Sıkıntı yoktu. Lâkin bunu onların bilmesine de gerek yoktu.
"Siktir git Yeliz ablaya kahvaltıyı hazırlamasını söyle." Dedi, Kartal.
Atakan götünü sallaya sallaya tekrar odayı terk etti.
Kartal yatağa oturdu. "Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor musun?"
"Hatırlamam mı gerekiyor?" Dedim, sorusuna soruyla karşılık vererek. Şimdi kesin 'sirimi siriyli kirşilik virilmisindin nifrit idirim' diyecekti.
"Vay amına ya!" Dedi, hayretle. Gülümsedim. Ahım şahım bir yakışıklılığı olmasa da, ses tonu güzeldi. Ayrıca sempatikti de..
"Ben en son okula gidecektim lan! Müdür bana kazık sokacak bu sefer vallahi bak! 'ilk gindin gilmimiyi bişlidin' diyecek!"
"Okullar açılalı iki ay oldu ve neredeyse iki aydır okula gitmiyorsun." Dedi. Ne diyor bu adam Ece Naz? "Ayrıca müdür diyip cinlerimi tepeme çıkarma benim!"
"Ne yani komada mıydım?!" Dedim, hayretle. Gözlerini devirdi.
"Atakan'ın ossuruğunda boğul inşallah Araf piçi!" Diye, tısladı kendi kendine.
"Bu nasıl beddua lan!" Dedim, gülerek. "Hem dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum. Biraz daha açıklayıcı olsan?"
"Önce kahvaltı yapalım." Diye, mırıldandı. Bir şey dememe fırsat vermeden ayaklandı. Ve yavaş adımlarla bulunduğumuz odayı terk etti.
Götü de pek güzelmiş!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...