Saat sekizi gösterdiğinde, yavaş adımlarla merdivenden aşağı inmeye başladım. Rüzgâr merdivenin başında durmuş, kollarını birbirine bağlamış beni bekliyordu. Beni görünce içten bir şekilde gülümsedi.
Gülüşüne kurban olduğum!
Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Ve ilk iki düğmesi açıktı. Köprücük kemikleri beni azdırıyordu. Şaka lan şaka gül diye.. tamam bu kadar espri yeter Ece Naz!
Hayatımda ilk kez bu denli çekingen bir şekilde gülümsedim. Utanmıştım. Alt dudağımı ısırarak, Rüzgâr'ın uzattığı eli tuttum. Son üç basamağı onun narin ve sıcacık eli eşliğinde inmiştim.
"Çok güzel olmuşsun." Dedi, hayranlık yüklü bir tonlamayla. Gülümsedim.
"Teşekkür ederim." Diye, mırıldandım utana sıkıla.
"Makyajın aynı samaraya benzemiş." Diye, devam etti Rüzgâr. Gözlerimi devirdim. Romantik anın amına koymuş bulunmaktaydı.
Hem biliydim beyle olacağını!
"Sen de bir Brad Pitt değilsin canım. Angelina Jolie olacak halimiz yok." Dedim, alayvari bir şekilde. Rüzgâr küçük bir kahkaha patlattı.
"Brad Pitt'den daha yakışıklı olduğum doğrudur." Dedi.
'yav he he yapraam' demek istesem de, romantik anı daha fazla bozmak istememiştim. Sadece gülümsedim. Rüzgâr tuttuğu elimi, koluna yerleştirdi. Yavaş adımlarla, dış kapıya doğru ilerlemeye başladık.
Dışarı çıkar çıkmaz tekrar göz devirmemek için zor tuttum kendimi. Hadi ama! Bir tane adamakıllı birisi yok muydu burada!
Cemil, Rüzgâr'ın başka bir adamının kıçına tekme attı. Ciddi ciddi adamın kıçını tekmeledi! "Deve kuze tennim! Öyle mi söylenir lan!" Diye, saydırdı.
"Allah'ım sabır!" Dedi, Rüzgâr. Sabır dilenir gibi derin bir nefes aldı. Bana bakıp, şirince gülümsedi. Kolunda duran elimi nazikçe indirip, sinirli adımlarla Cemil'e ilerledi.
"Ulan amına koyduğum sana kaç kez daha diyeceğim kimseye sataşma diye!" Bağırdığı da, Cemil de yanında ki adam da saygı duruşuna geçti.
"Ama abi Kartal'ın adamlarına gay olduğumu söylemiş bu hırrimın." Dedi, Cemil. Diğer adam gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.
"Sizinle daha sonra ilgileneceğim. Şimdilik yengenize dua edin." Dedi, Rüzgâr işaret parmağıyla beni göstererek.
Yenge dedi lan! Lan yenge dedi! Kalp atışlarım hızlandı. Her an göğsümü delecek gibiydi. 'off erkek yaaah' dememek için, zor tutuyordum kendimi.
Rüzgâr bana doğru ilerledi. Hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi. "Bugün hiçbir şeyin moralini bozmasını istemiyorum küçüğüm." Diye, mırıldandı. "O yüzden şu salaklarla daha sonra ilgileneceğim." Diye devam etti, dişlerini sıkarak.
Elimi tuttu. Yavaş adımlarla garaja doğru ilerliyorduk. "Gözüm üzerinizde. Tek bir kavganızı duyayım ikinizi de falakaya yatırır sikerim." Dedi, Cemil ve diğer adama bakarak.
Aslında gayet eğlenceliydi. Hiç de moralimi bozmuyordu. Sabaha kadar tartışmalarını seyredebilirdim. Bu bana zevk verirdi!
Arabanın yolcu koltuğunu benim için açtı. Gülümseyerek, oturdum. Gülümsemekten ağzım yırtılacaktı. Ama olsundu.
Gerçi ben Rüzgâr'ın dudağımı öperek ağzımı yırtmasını isterdim tabii..
Kendisi de şoför koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırdı. Radyoyu açtı. 'Yıldız Usmanuva-Seni Severdim' şarkısı çalıyordu.
Sen aşkı anlamaz bilmez.
Gül yansa ağlamaz sakin.
Ben akmayan göz yaşımdan,
Seni severdim.Sen hisli korkak savaşçı.
Aşkı kime satmış hain.
Ben her savaş meydanında,
Seni severdim.Belki de Rüzgâr bu şarkıyı açarak bana gönderme yapıyordu. Yapıyor olabilir miydi?
Ya da ben kuruntu yapıyordum. Ah bilmiyorum!
Gerçi bir yandan haklıydı da, en yakın arkadaşı dediği Gökhan ile bir gece kalmıştım. Sonra Araf'ın o gün eve gelip abuk subuk bir şeyler anlatmasıyla iyice kafası karışmıştı.
E madem Araf'ın sevgilisine benziyordum, beni başka ülkeye kaçırsaydı. Belki orada ikimiz da daha mutlu hayat sürebilirdik. Ama Rüzgâr harbiden salak bir adamdı. Göz göre göre Araf'ın müdür olduğu bir okula yazdırmıştı beni!
Gerçi bunun arkasında çok daha farklı şeyler olabilirdi, lâkin ben şimdi bunu düşünmek istemiyordum..
Rüzgâr'ın yan profiline baktım. Burnu güzeldi. Yüzüne yakışıyordu. Çehresi sert değil aksine yumuşak görünüyordu. Anladığım kadarıyla yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Başımı omzuna koymak istedim.
Ama yapamadım..
Çünkü Araf ile yiyiştiğim aklıma gelmişti. Rüzgâr'a dokunmak istemedim. Sonuçta bu yaptığım akıl mantık işi değildi. Resmen Araf ile sevişmiştim ve Rüzgâr'ın hiçbir şeyden haberi yoktu! Mide bulandırıcıydı.
Belki de Rüzgâr ile ne kadar birbirimize çekilirsek çekilelim bizim kaderimiz bir değildi.
Araf ölmediği sürece de, huzura kavuşmayacaktık. Bundan sonra beni neler bekliyordu hiç bilmiyordum.
Buna dair içimde hiç güzel bir his yoktu. Umarım bu kötü his sadece bir yanılgıydı...
.....Yarım saatlik yolculuğun ardından bir dağ evine geldik. Bahçe de yanan renkli ışıklar, ortama ormantik bir hava katmıştı. Rüzgâr arabadan indi. Gelip benim kapımı açtı. Nazik bir şekilde elini uzattı. Buz gibi elimi Rüzgâr'ın sıcacık avucunun içine koydum. Arabadan indim. Rüzgâr kapıyı kapattı.
"Üşümüşsün." Diye, mırıldandı. Üzerinde ki ceketi çıkarıp, omuzlarıma attı. Kolunu nazikçe omzuma attı. Beni dağ evine yönlendirdi.
Acaba neden buraya gelmiştik. Belki de burayı ayarlamıştı ki biz rahat sevişelim. Kimse inlemelerimizi duymasın falan.
Rüzgâr cebinden anahtarı çıkardı. Dağ evinin kapısını açtı. Bana döndü. "Buyur küçüğüm." Dedi, kibarca. Gülümseyerek içeri girdim.
Tabi içeri girmemle, şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Neredeyse salyam akacaktı!
Allah'ım Rüzgâr'a aşık olacağım şimdi!
Evi süslemiş, kapının önünden masaya doğru güller dökmüştü. Masa da çeşit çeşit yemekler vardı. Evi sadece masa da yanan mumlar aydınlatıyordu.
Rüzgâr arkadan belime sarıldı. Kulağımın arkasına küçük bir öpücük kondurdu.
"Bu gece tamamiyle bana aitsin güzelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...