~6~

16.1K 402 108
                                    

Bu bölüm birazcık +18 içerir. Rahatsız olanlar okumayınız lütfen.

İyi okumalar🖤
       
                                .....

Yavaşça gözlerimi araladım. Başımda şiddetli bir ağrı vardı. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum.

Gözlerim, hemen camın önünde ki koltuk da uyuyan Rüzgâr'a ilişti. Büyük yatağa beni yatırmış, kendisi ise koltuk da uyumuştu.

Aslında koskoca yatağa beraber kolaylıkla sığabilirdik. Hatta Lin Lan ve Gökhan da bizimle beraber sığabilirdi. Neden koltuğa uyumuştu ki?

Son yaşadıklarım birbir, gözümün önüne gelince yutkunmadan edemedim. Duyduğum son şey silah sesleriydi. Ondan sonrasını hatırlamıyordum. Sanırım bayılmıştım.

Hâlâ titrediğimi hissediyordum. Yavaşça yataktan kalktım. Kalktığım dakika başım döndü. Düşecek gibi oldum. Ama hemen yatağın başlığına tutundum. Biraz böyle  bekledikten sonra, kendime geldim.

Sessiz olmaya çalışarak, koltuk da uyuyan Rüzgâr'ın yanına yaklaştım.

Bir insan uyurken bile böylesi yakışıklı olamazdı! Olmamalıydı! Kaşları çatık, bir eli başının arkasındaydı.

Uyurken kaş çatmak mı? Ciddi misin Rüzgâr'cığım?

Gözlerim pencereye ilişti. Hava çoktan aydınlanmıştı. Ama gri bulutlar gökyüzünü esir almıştı. Yani hava akşam oluyormuşcasına karanlıktı. Belki de yeni akşam oluyordu. Orasını bilmiyordum.

Hiç düşünmeden, Rüzgâr'ın kucağına uzandım.

Burnuma gelen, odunsu greyfurt mu yoksa bergamot mu olduğunu tahmin edemediğim mükemmel kokusuna hayran kaldım. Kolumu beline dolayıp, sıkıca sarıldım.

Belime dolanan güçlü kollar ile neye uğradığımı şaşırdım.

"Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?" Diye sordu, uykulu sesiyle.

"Yoo." Dedim, gevşekçe.

"Bir şeye bakmam gerekiyor." Diye, mırıldandı.

Cevap vermeme fırsat vermeden, kucağında benimle ayaklandı. Derin bir nefes aldı.

"Soyun." Dedi, emrivaki bir sesle. Alayla güldüm.

"Ciddi misin?" Diye, sordum. "Öpüşme kısmını atlayacağız sanırım."

"Lafımı ikiletme. Soyun!"

Nedensizce utanmıştım. Bir insan sevişirken kibar olsaydı bari! Soyun demek nedir? Hanzo!

Sabır dilenir gibi derin bir nefes verdi. Hızla üzerimde ki, ne zaman giyindiğimi bilmediğim askılıyı çıkardı.

Çilekli sütyen mi? Cidden mi Ece Naz?!

Tamam. Pekâlâ çilekli sütyenim pek iç açıcı görünmüyor olabilirdi. Hem ben nerden bileyim benimle birden sevişmek isteyeceğini?!

Nefes alışverişlerim hızlandı. Üzerimde ki eşofmanın iplerini çözdü. Eşofman geniş olduğu için, direkt üzerimden düşüvermişti.

İstemsizce tüm vücudumu titreme sardı. Rüzgâr omuzlarımdan tutup beni, kendine çekti. Nefesini boynumda hissediyordum. Bir eli beni rahatlatmak adına bel oyuğumda geziniyordu.

"Korkma. Güven bana." Diye, fısıldadı.

Eli sütyenimin kopçasına gitti. Tek bir hamleyle çözdü. Şakağıma küçük bir buse kondurdu.

Belimden tutup beni kaldırdı. Karşı koymadım. Usulca yatağın üzerinde oturttu. Sütyenimi yatağın üzerine attı. Karşısında sadece külotla olmak garip bir duyguydu. Vücudum titrese de, utanmıyordum. Ya da böyle diyerek kendimi kandırıyordum.

Elleri yavaş hareketlerle köprücük kemiğinden, göğüslerime doğru indi. Gözlerimin içine bakmamaya dikkat ediyor gibiydi. Göğüslerime geldiğinde kasılmadan edemedim.

Beni yatağa uzattı.

Elleri göğüslerimden göbeğime indi. Biraz orada oyalandı. Göbeğimden ise kasıklarıma indi.

Yutkundum. İstemsizce yorganı sıkıyordum. Fazlasıyla gerilmiştim. Vücudum da gezen elleri beni geriyor olsa da, hoşuma gidiyordu.

Üzerime eğildi. "Sakin ol." Diye, fısıldadı. Bir eli külotumdan içeri girdiğinde inledim.

Sanki.. sanki vücudum da bir şey arıyor gibiydi..

Yavaş hareketlerle arkamı döndürdü. Bu sefer elleri yavaş hareketlerle sırtımda gezinmeye başladı.

Enseme geldiğinde, ensemde duraksadı. Cebinden küçük bir bıçak çıkardığını fark ettim.

"Hey n'apıyorsun?!" Diye, tısladım.

"Sakin ol. Güven bana."

Ensemde küçük ama keskin bir acı hissettim. Yüzüm buruştu. Sinirle arkamı döndüm. Rüzgâr'ın elinde küçük bir alet vardı.

"Orospu çocuğu!" Diye tısladı, sinirle ayağa kalkarken. Sonra bana döndü. Dikkatle gözlerimin içine bakıyordu. Gözleri anlık, dolgun göğüslerime kaysa da kendini hemen toparlamıştı.

"Giyin." Diye, emredip odadan çıktı.

Hayretle arkasından bakakaldım. Neydi bu şimdi?!

"Şaka!" diye, söylendim hayretle.

Madem sevişmeyecektik neden özelime girmişti?

Mahrem diye bir şey kalmadı yahu!
Sinirle yerde ki elbiselerime tekme attım.

Ya da atamadım.

Ayak parmağımı yere vurmuştum! Acıyla inleyerek, yatağın üzerine oturdum.

"Babacım neredesin?" Diye, bir ses geldi koridordan. Bu ses küçük bir kız çocuğuna aitti.

Yutkundum. İnşallah yanlış duyuyorumdur!

Yerden kıyafetlerimi topladım. Hızlı adımlarla banyoya girdim. Aynadan çıplak vücudumu incelemeye başladım.

Yaşıtlarıma göre biraz fazla dolgun göğüslerim vardı. Kalçam da dolgundu. Kısacası balık etliydim. Lâkin belim inceydi. Belden kazanıyordum!

Hızla üzerimi giydim. Rüzgâr ile sevişemediğim için modum düşmüştü.

Nasıl kandırmıştı beni erkek orospusu!

Banyodan çıktığımda, küçük kızla göz göze geldim. Babası gibi ela gözlüydü. Sarışındı. Çok güzeldi.

Sıcak kanlı bir tavırla bana gülümsedi. Karşılık verdim.

"Babamı gördünüz mü?" Diye sordu, masum bir tonlamayla.

"Baban?" Dedim, sorgularcasına. Belki de Gökhan'ın çocuğuydu canım. Hemen umutsuzluğa düşmemeliydim.

"Rüzgâr benim babam." Dedi. Bakışlarında hayal kırıklığı gördüm. Benim de aynı onun gibi büyük bir hayalkırıklığıyla baktığıma yemin edebilirdim!

"Ha..hayır görmedim." Dedim, kekeleyerek. Gergince gülümsedim.

"Güz!" Diye bağırdı, cırtlak bir kadın sesi.

"Buradayım anne." Diye karşılık verdi, küçük kız çocuğu. Ama gözü benim üzerimdeydi. Hayranlıkla beni inceliyordu. Ben mi?

Bense öküzün trene baktığı gibi kıza bakıyordum!

Birkaç saniye sonra odaya göz alıcı sarışın bir kadın girdi. Uzun boylu çok seksi bir kadındı.

Göz göze geldik. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade oluştu. Sanırım Rüzgâr'ın karısıydı.

Yutkunamadığımı fark ettim.

Koskoca bir hayalkırıklığına uğradığımı hissediyordum...

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin