~24~

9.4K 244 9
                                    

Yarım saatlik duş merasiminin ardından, oda da bulunan ayna da kendimi incelemeye koyuldum. Islak saçlarım beni aynı garez gibi gösterse de; pek umurumda olduğu söylenemezdi.

Kadın kıyafeti olmadığı için adının Yeliz olduğunu öğrendiğim balık etli kadın bana Kartal'ın kıyafetlerinden vermişti. Altımda bana azıcık geniş olan gri bir eşofman, üstümde de gri bir sweat vardı.

Kalıplı görünmesine rağmen, elbiseleri çok da geniş değildi. Ya da benim kilom fazlaydı.

Umarım ikinci seçenek değildir!

O malum soruyu soracaksınız biliyorum! Sütyenim yoktu ve Kartal'ın boxerlerinden birini giymiştim. Neyse ki sweat biraz da olsa geniş olduğu için göğüslerim çok da belli olmuyordu. Neyse ki sarkık göğüslü değildim!

Omuz silkerek, odadan çıktım. Yavaş adımlarla aşağıya indim. Yeliz Hanım üçlü koltuk da oturmuş kahvesini yudumluyordu. Beni görünce, gülümsedi. 'Sabahın bir köründe kahve içmek de neyin nesi Yeliz Hanım?' diye sormak istesem de, çenemi tuttum. Ayrıca vampir miydi bunlar daha uyumamışlardı?

Gerçi benim de onlardan pek bir farkım yoktu. Ben de hiç uyumamıştım.. neyse biz burasını karıştırmayalım.

"Gel Ece Naz. Sen de kahve içer misin?" Diye, sordu. Kahve ile pek aram olmasa da o an içmek istedim. "İyi olur." Diye, mırıldandım. "Ama siz zahmet etmeyin. Ben kendime yaparım." Diye, devam ettirdim.

"Olur mu öyle şey? Sen misafirsin." Dedi, Yeliz Hanım. Kendi kahvesini önünde duran sehpaya koydu. Bir şey söylememe fırsat vermeden, hızlı adımlarla mutfağa yöneldi. Bende onu takip ettim.

Cezveye bir buçuk yemek kaşığı kahve koydu. Sonra üzerine iki fincan su ekledi. Beni fark ettiğinde, gülümsedi. Gülümsemekten ağzın yırtılacak Yeliz Hanım!

"Siz Kartal'ın nesi oluyorsunuz?" Diye, sordum dan diye. Neden böyle bir soru sorduğumu bende bilmiyorum. Ama merak etmiştim.

"Manevi ablasıyım." Dedi, yumuşak bir sesle. Kaşlarımı çattım. "Hizmetçi tutmak istemediği için ev işlerini ben hallediyorum. Gerçi Kartal tek başına yaşadığı için pek fazla kirlenmiyor ev."

"Bu saatte uyanık olmanızın nedeni ben miyim?" Diye, sordum bu sefer.

"Hayır hayır! Ben dün sabah geldim. Akşam üzeri Kartal'ın işi çıktı, gitti. Ben de o ara birazcık kestireyim dedim. Uyumuşum. Sonra da uykum gelmedi. Hem iyi ki de bugün burada kalmışım."

Demek ki normal de burada yaşamıyordu.

"Kartal çok iyi huylu efendi bir çocuktur. Ne varsa dilindedir." Diye, devam etti. Yav he he! Tamam daha tam tanımıyor olabilirim. Belki de Yeliz Hanımın anlattıkları doğrudur..

"Pek tanımıyorum ama anlattığınız gibi olduğundan hiç şüphem yok." Dedim. "Peki Araf'ı tanıyor musunuz?"

Yeliz Hanım yüzünü buruşturmanın eşiğinden dönüp, gülümsemeye çalıştı. "O da bir zamanlar iyi bir adamdı. Fakat aşk gözünü köreltti."

"Sevdiği kollarında ölmüş. Kolay değil." Dedim. Araf tam bir göt olsa da, yaşadığı şey epey zordu.

"Ama bu durum seni esir almasını gerektirmiyor." Dedi. Gözlerini yaptığı kahveden bana çevirdi. Birkaç saniye yüzümü inceledi. "Sevdiği kadına ne kadar benziyor olursan ol." Diye, devam ettirdi.

"Çok mu benziyordu bana? Ya da ben mi ona çok benziyorum?"

"Hem de çok benziyorsunuz. İkizi olsan bu kadar benzerdin Ece Naz." Dedi, buz kestim.

Tam ağzımı açtmıştım ki, mutfak kapısında beliren Kartal'ı fark ettim.

"Abla sabahın bu saatinde kahve mi içilir ya?" Dedi, yanımıza gelirken. Yeliz Hanım gülümsedi. "Gel gel.. sana da yaptım." Dedi, gülümserken.

Kahveyi fincanlara doldurdu. "Yeliz abla uyanır uyanmaz kahve içmezse olmaz. Olmazsa olmazıdır." Dedi, Kartal bana bakarak. Tek sorun şu an yeni uyanmış olmamasıydı. "Onun yüzünden ben de alıştım. Kahve içmeden yapamıyorum." Diye, devam etti. Gülmekle yetindim. Şu an kafası güzel ayan ablalar misali her şeye gülesim vardı.

Yeliz Hanım kahvelerin yanına çikolata koydu. Kartal, başını ovuşturarak sandalyeye çöktü. Bende hemen yanında ki sandalyeye yerleştim.

"Sen gece boyu uyumamışsın. Biraz uyusaydın ya." Dedi, bana bakarak. "Üstelik gözlerin kan çanağına dönmüş. Rüzgâr seni bu hâlde görürse beni falakaya yatırır vallahi." Diye, devam etti yüzünde sahte bir korkuyla.

"Uykum gelmiyor." Dedim, omuz silkerek. Gerçekten de uykum gelmiyordu. Gece boyu yaşadığım aksiyondan kaynaklıydı sanırım.

Yeliz Hanım kahvelerimizi önümüze koydu.

"Daha kargalar bokunu yemeden buz gibi hava da havuza atlarsan gelmez tabii uykun." Dedi. Gözlerimi devirdim. Göz devirmekten şaşı olacaktım artık.

Ece Naz yapma kızım gözün öyle kalacak diyen kimsem de yoktu!

"O nasıl kelime Kartal!" Dedi, Yeliz Hanım. Sesinin tınısı yapmacık bir sinire bürünmüştü.

"Hadi ben kafadan kırığım da, sana n'oluyor?" Dedim, gözlerimi kısarak. Kartal kahvesinden bir yudum aldı. Kahvenin yanında ki çikolatayı da ağzına attı.

"Havuza atlayan birini görünce dayanamıyorum. Benim de atlayasım geliyor." Dedi, yapmacık bir tonlamayla.

"Kartal eğlenceli birisidir. Katı değildir. Sen ne yaparsan sana uyum sağlar.," Dedi, Yeliz Hanım.

"Yakışıklı ve seksiyi de unutma ablacığım." Dedi, Kartal.

"Ya tabii tabii aynı Brad Pitt!" Dedim, alayvari bir ifadeyle. Bu sefer Kartal gözlerini devirdi.

"Brad Pitt de kimmiş benim yanımda!" Dedi, Kartal abartılı bir şekilde.

Kahvemden bir yudum aldım. Kartal'ın aksine çikolatadan da sadece bir ısırık aldım.

"Ha bu arada öğleleyin Rüzgâr buraya gelip, seni alacak. Ben burada olmayacağım o yüzden söylemek istedim. Yeliz Abla seni benim yerime de uğurlar."

Rüzgâr ismini duymamla kalp ritmimin hızlandığını hissettim.

"Teşekkür ederim." Diye, mırıldandım.

Kartal sesini incelterek, "teşekkür ederim. Sen olmasaydın asla Rüzgâr'a kavuşamayacaktım. İyi ki varsın Kartal." Dedi.

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Sen.. sen!" dedim, hayretle. "Hem sadece teşekkür edecektim!"

Kartal, kahvesinden bir yudum aldı. Yeliz Hanım oturma odasına gitti. Kahvesi orda kalmıştı. Gerçi kahve mi kaldı Ece Naz? Buz gibi oldu!

"Hayırsever bir insanım. İyilik yaparak sevaplarımı arttırıyorum." Dedi, umursamaz bir şekilde.

Aslında tam kanka olmalık birisiydi. Kafa dengiydi. Sadece şu an ikimiz de uykusuzduk. Ağzımızın tadı yoktu. O yüzden neşemiz pek yerinde değildi.

"Sen kaç yaşındasın?" Diye, sordum. Merak ettigimden değil, konuyu değiştirmek istiyordum.

"25 yaşındayım." Dedi.

Tam yaşını gösteriyordu. Biraz sert bir duruşu vardı. Üvey olsa da Araf'ın kardeşiydi sonuçta o kadar da olsundu!

Kolunda ki saate baktı. Yüzünü buruşturdu. "Gitmem gerekiyor Ecoş. Seni tanıdığıma sevindim. Kendine iyi bak." Dedi, ayaklanırken.

Ama daha kahvesi bitmemişti.

Dostani bir şekilde saçlarımı karıştırdı. "Hoşça kal bayan cazgır." Dedi. Ve bir şey dememe fırsat vermeden terk etti...

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin