Usulca gözlerimi açtığımda, Rüzgâr'ın gülerek beni izlediğini fark ettim. Gülümseyerek değil, gülerek..
Hatta yüzünde her an deli gibi kahkaha atacak bir ifadeyle!
Kaşlarımı çattım. "Hayırdır ya? Komik bir şey mi var?" Diye, sordum köşe başında elinde sigarayla hesap soran Fadime misali..
"Uyurken ağzın açık uyuyorsun. Ayrıca bir de horluyorsun.." dedi, gülerek. Komik mi oç?
Yani prensesler gibi güzel uyumayabilirdik, lâkin bizim de bir şeklimiz vardı ayol!
Tamam şaka yapıyorum hiç şeklim yoktu. Üvey babam olacak pezevenk bile ağzı açık uyumuyor, horlamıyordu. Demek hayat beni nasıl yorduysa, uyku da horlamaya vesile oluyordu zaar!
"İnsan yine de bir iltifat eder be!" Dedim, Rüzgâr'ın yüzüne çemkirerek. Çemkirirken tükürmüş olsam gerek, Rüzgâr yüzünü ekşiterek burnunun kenarını sildi.
"Böyle çemkirmen hoşuma gidiyor. Aynı şeye benziyorsun..." Dedi, gülerken.
"Neye?" Dedim, aniden flörtöz bir tavırla bürünerek. Bence bu hâlimi seviyorsa, güzel bir şeye benzetiyordu.
"Bizim mahallede ki deli Yeter'e." Diyince, Rüzgâr'ın suratına küçük bir tokat attım. Anasıydı deli Yeter!
Rüzgâr küçük bir kahkaha patlattı. "Şaka yapıyorum. Sakin ol." Dedi, gülmeye devam ederken. Eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurdu.
"Şu an seni bağrıma basmak isterdim ama kahvaltı yapmamız gerekiyor." Diye, mırıldandı.
"Böyle kalsak olmaz mı?" Diye, sordum. Hem pozisyonumuz çok güzeldi. Haşin erkeğim Rüzgâr'ın kaslı kolları belimi sıkıca sarmış, beni kendine bastırmıştı.
"Cık." Dedi, muzur bir ifadeyle yüzüme bakarken.
Gözlerimi devirerek, Rüzgâr'ın belimde ki kollarını iterek kendimden uzaklaştırdım. Sinirle yataktan kalkayım derken, yuvarlanıp göt üstü yere kapaklanmayı beklemiyordum tabii!
Canım fena halde acımıştı lan! Kesin Rüzgâr'ın nazarı değmişti. Başka açıklaması olamazdı!
Rüzgâr sesli bir şekilde güldü. "Deli!" Dedi, gülmelerinin arasından.
Rüzgâr'a cevap vermeyip, hızlı adımlarla lavaboya koştum. Hı çok komikti zaten dingil seni!
Götüm fena hâlde acıyordu! Semksi ve koca götümü nazar ettiler!
.....
Kış bahçesinde bulunan dört kişilik masa da kahvaltı yapıyorduk. Tam karşımda Rüzgâr onun yanında da Lin Lan oturuyordu. Gözlerim istemsizce Gökhan'ı aradı. Dudağımı ısırdım."Gökhan nerede?" Diye, sordum dan diye. Ölmüş müydü sahiden? Şaka gibi.. bu kadar kısa sürede tanıdığım bir insanın ölümünü kabullenemiyor olabilir miydim?
Şaka gibiydi, tanıdığım ve çok sevdiğim insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi geliyordu.
Rüzgâr ile Lin Lan bakışlarını yüzüme dikti. İkisinin de gözlerinde hüzün vardı ve saklamamışlardı. Lin Lan cevap bekler gibi Rüzgâr'a baktı. Belki de söyleyip, söylememesi gerektiğini bilmiyordu. O yüzden bakışlarını Rüzgâr'a çevirmişti.
"Koma da." Diye, mırıldandı Rüzgâr. Bakışlarım küçük Emrah'ın ki gibi bir hâle büründü. "Vurulduğu gece birkaç kez kalbi durdu. Komaya girdi. Makinaya bağlı yaşıyor şu an." Diye, devam etti.
Bakışlarım yere, indi. Gözlerim dolmuştu.
"Yani hâlâ bir umut var." Diye, fısıldadım.
"Doktorlar dahi kimsenin umudu yoktu. Ama ben onu ısrarla yaşatmak istiyorum. Daha bana verecek hesabı var."
"Benim hâlâ umudum var. Sırf yerini almayayım diye uyanır. 'bu Japon kılıklı pezevenge vermem yerimi' der" Dedi, Lin Lan bozuk Türkçesiyle. Gülümsüyordu. Ne kadar gülümsemiş olsa da bakışları hüzün doluydu.
"Ve sen de 'Japon değilim Tayland'lıyım' diye çemkirirsin." Dedim, gülerken.
Rüzgâr'ın bakışları buğulu bir hâl aldı. Dalmıştı.
Gökhan konusu hepimizi de hüzünlendirmişti. Tamam 'o gün orada ölmesi gerekiyordu' diyerek, gözümde çok gaddar birisi gibi görünmüştü. Ama ben onu da suçlamıyordum. Sadece çok yanlış kişiyi sevmişti. Ve sevgi insana her şeyi yaptırabilirdi. Gökhan'ı da gaddar bir adam etmişti. Çünkü, Gökhan çok sevmiş, sevdiği kadını paylaşamamıştı. Ölmesini dahi göze almıştı.
'ben o gece Araf'ın öleceğinden emindim' dediği, geldi aklıma.
Belki de işler planladığı gibi gitmemişti ve sevdiği kadını kaybetmişti. Bu da Araf gibi bir düşman edinmesine vesile olmuştu.Şimdi burada suçlu kimdi? Yakın arkadaşının sevgilisine göz diken Gökhan?
Sevdiği kadın uğruna her şeyini verebilecek, onu kaybettikten sonra sıyıran Araf?
Hiçbir şekilde tanımadığım, fotoğrafını bile görmediğim bana benzediği iddia edilen Pera?
Ben tam düşüncelerimle boğuşurken, bahçeden bir ses yükseldi. "Ez ciya bave gora kelle tennim. Kürt'ün gücünü göreceksiniz lan!"
İki dakika hüzünlenemiyorduk anam!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...