~5~

17.7K 408 71
                                    

Neredeyse beş dakikadır kafamı hiç kaldırmadım. Kimseden ses yoktu. Ve ben burada sıkıntıdan patlayacaktım.

Yavaşça kafamı kaldırdım. Ortalık da kimsecikler görünmüyordu. Gökhan da kaybolmuştu. Omuz silkerek yavaşça arabanın kapısını açtım. Eğilerek indim.

Ürkünç orman yoluna bakmamaya çalışarak, depoya doğru ilerlemeye başladım. Gerçi deponunda orman yolundan bir farkı yoktu, ama buna mecburdum.

Deponun kasvetli havası tüylerimin ürpermesine vesile oluyordu. Böyle ortamlara alışık olmadığım için olabilirdi.. Ya da saat gecenin bir yarısı olduğu için..

Depo oldukça büyüktü. Daha çok terk edilmiş bir malikane gibiydi. İçine girdiğimde, burnuma iğrenç kokular gelmeye başladı.

Burası iğrenç kokuyordu! Gerçi bu eski ve terkedilmiş yerin parfüm kokmasını beklemem de benim salaklığım.

Rüzgâr ve Gökhan'ın hararetli konuşmaları buradan duyuluyordu. Sesleri üst kattan geliyordu.

Burnumu tutarak hızlı adımlarla merdivenleri tırmanmaya başladım. Allah'ım! Burası köpek ölüsü gibi kokuyordu!

Sonra mafyaların adam öldürmek için özel bir depo kullandıkları geldi aklıma.

Ve ben şu an mafyaların adam öldürdükleri depodaydım!

Çok havalıydı lan!

Loş ışık gözlerimi alıyordu. Lâkin bu umurumda değildi. Rüzgâr'cığımın seksi yüzünü görmeye değerdi hem.

Üst kata çıktığımda, tam karşımda silahın şarjörünü dolduran Rüzgâr'ı gördüğümde; memnuniyetle gülümsedim.

"Ben bu Japon kılıklı pezevenkle beraber çatışmak istemiyorum amına koyayım!" Dedi, Gökhan şikayet edercesine.

"Ben seninle olmaya çok merakıyım sanki!" Dedi, Lin Lan. "Ayrıca Japon değilim. Tayland'lıyım. Aptal cahil!"

"Sana şurdan bir geçirdimmi istavrit kılçığı gibi yapışırsın şu duvara." Dedi, Gökhan.

Kahkaha atmamak için dudaklarımı dişlemeye başladım. Gerginlikten de olabilirdi aslında. Bilmiyordum.

"Kesin şunu!" Diye tısladı, Rüzgâr'cığımın seksi tonlaması.
Gökhan ve Lin Lan garip bir şekilde tartışmayı kesmişlerdi. Rüzgâr'ın lafından çıkmadıkları aşikârdı. Ya işine sadıklardı, ya da Rüzgâr'ı sandığımdan çok seviyorlardı.

Rüzgâr, bana baktı. Ağzımı yayarak gülümsedim. Geri hemen kafasını çevirdi. Biraz duraksadı. Birkaç saniye sonra tekrar döndü baktı. Kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Yok artık!" Dedi, hayretler içerisinde. Bana doğru gelmeye başladı. Ben ise ağzımı yayarak gülümsüyordum. Öyle bir bakıyordu ki birazdan, 'ne yaylana yaylana gülüyorsun yarram' diyip ağzımın ortasına bir tane geçirmesinden korkmaya başlamıştım.

"Senin ne işin var burada?!" Diye, tısladı. Omuz silkip, gülümsedim.

"Senin için geldim siyah atlı haşin prensim." Dedim, gevşekçe.

Bezgince elini şakaklarına götürdü.

"Daha ilk günden böyleysen, diğer günlerde n'apacağım ben seninle?"

"Sevi.." dikkatle bana bakan Lin Lan ve Gökhan aklıma gelince, şirince sırıttım.

Gökhan'ın yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. LinLan ise gülmemek için kendini zor tutuyordu.

Araba sesi duyduğumuz da Lin Lan yavaş adımlarla cama doğru ilerlemeye başladı.

"Mehmet Koç ve piçleri geldiler!" Dedi, aksanlı Türkçesiyle.

"Siz ikiniz bu katta bekleyin!" Dedi, Rüzgâr.

"Bu Japon kılıklı pezevengi ciddiye alıp, öldürmezler bile amına koyayım! Şu tipe bak hele!"

Lin Lan sabir ister gibi derin bir nefes çekti. "Tayland!" Diye, tısladı.

Rüzgâr bana döndü. "Ve sen!" Dedi, dişlerinin arasından. "Benimle geliyorsun!"

Bir şey söylememe fırsat vermeden, elimden tutup beni çekiştirmeye başladı.

Elimden tutmuş beni bir yere doğru sürüklüyordu.

Merdivenlere geldiğimizi anlayınca, buranın bir üst katı daha olmasına şaşırmadan edemedim.

Şu an ölsem gam yemezdim. Çünkü ufak ellerim Rüzgâr'ın iri avuçlarının içindeydi. Onun sıcaklığını hissetmek bambaşka bir duyguydu...

Ölüm olacaksa Rüzgâr'ın kollarında olsundu!

Üst kata çıktık. Burası çok daha karanlıktı. Karanlıktan korkan birisi olmama rağmen, şu an garip bir derece de karanlık beni korkutmuyordu. Aksine huzurlu hissediyordum. Sanki en güçlüsü benmişim asla yıkılmayacakmışım gibi..

Daha ilk günden neden böyle hissettiğim hakkında hiçbir fikrim yok. Ama ablamın anlattığı kadar tanıyorum onu. Diğer mafyalar gibi kötü birisi değil. Aksine adaletli kalbi güzel birisi. Ablam öyle bir anlatmıştı ki, sanırım kendim bile anlamadan ben de ona hayranlık duymaya başlamıştım. Lâkin hayranlık duyduğumu onu görene kadar farkedememiştim...

Rüzgâr beni küçük bir yere yönlendirdi. Eğilerek küçük bölmeye girdim. Sanırım burası gizli bir bölmeydi.

"Burada kal. Sakın sesini çıkarma küçük baş belası. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim." Diye, fısıldadı. Yüzünü göremesem de, nasıl baktığını tahmin edebiliyordum.

"Ama sen? Sen bulacaksın. Hem senin tek başına gitmene izin veremem!" Dedim.

Tek başına gitmene izin veremem mi? Gerçekten mi Ece Naz? Tamam belki bir mafya olmayabilirdim ama onun için kendimi tehlikeye atardım. Hiç gözüme gelmezdi.

Kim olsa aynısını yapardım.

Rüzgâr hafifçe güldü. Sesine aşık olmamak el de değildi ki! Keşke yüzünü de görebilseydim...

"Şu yaptıklarına cesaret mi desem aptallık mı desem bilemedim." Diye, mırıldandı. "Burada bekle. Hemen döneceğim."

Nedensizce huzursuz olmuştum. Sanki içimden bir ses ona bir şey olacağını söylüyordu..

"Lütfen ben de geleyim." Diye, fısıldadım.

"Sence ben benimle gelmene izin verir miyim? Burada kalacaksın. Arkamdan gelirsen eğer seni tekrar Hasan piçine teslim ederim."

Güldüm. "Daha dün bu saatler de onun evinde mışıl mışıl uyuyordum. Bugün de bunları yaşıyorum. Hayat gerçekten de garip."

"Şimdi gidiyorum. Hemen geri geleceğim küçük baş belası. Beni bekle."

"Çabuk gel." Diye, fısıldadım. "Daha barbieli yatak da sevişeceğiz."

Rüzgâr içtenlikle güldü. "Aptal!" Dedi. Eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Ve bir şey söylememe fırsat vermeden gitti.

Olduğum yere çöktüm. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Korku duygusu bir kan misali damarlarımda gezinmeye başladı.

Kulağı sağır eden, silah sesleri duymaya başladığımda, vücudum deli gibi titremeye başladı. İki elimle kulaklarımı kapattım.

Gözlerimden yaşlar firar ediyordu. Korkuyordum. Haddinden fazla korkuyordum. Olduğum yer de titreme krizine girmiştim.

N'olur kimseye bir şey olmasın.

Allah'ım nolur hepsi iyi olsun..

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin