~53~

3.3K 87 45
                                    


Merhaba bu kadar beklettigim için özür dilerim.. bölüm biraz kısa oldu farkındayım ama bu sıra o kadar sıkışığım ki çok uzun yazamıyorum. Ama elimden geldiğince çabuk bölüm atmaya çalışacağım. Bu arada finale epey bir yaklaştık..

İyi okumalar sizi seviyorum ❤️





Rüzgâr beni bağ evine getireli neredeyse yarım saat oluyordu. Hem halsizdim. Hem de Rüzgâr'ın yaşıyor oluşunu hâlâ idrak edememiştim. Üstüne üstlük Rüzgâr beni bir soysa göğsümde ki hisseleri görecekti..

Gözlerimin önünde başından vurulup öldü zannettiğim Rüzgâr şu an kanlı canlı karşımdaydı. Ne hissettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece karşımda rahatsız edici derece de pişkin bir şekilde sırıtarak yüzüme bakıyordu.

Onu ilk gördüğümde yavşadığım için kendimden bir kez daha tiksindim. Ne kadar yakışıklı olursa olsun şu an ki kötü niyeti yüz ifadesinden okunuyordu. Ve bu da tiksinç görünmesine sebep oluyordu. Ben ise saftirik saftirik yüzüne bakıyordum. Her an düşüp bayılacak gibi hissediyor olsam da, güçlü durmam gerektiğinin bir hayli farkındaydım.

"Kartal güya seni korumak için buraya gönderdi değil mi?" Dedi, alaylı tonlamasıyla. Onu ilk tanıdığım da sesi güzel gelse de, şu an oldukça midemi bulandırıyordu. "Gerçi dünün boku Kartal'dan bahsediyoruz. Kendini zeki zanneden avanak işte!"

"Kafana sıktı." Dedim, dan diye. Başımı iki yana salladım. "Sen o gün ayaklarımın dibinde öldün! Araf senin kafana sıktı! Hem de üç el ateş etti!" 

Rüzgâr iğrenç gülümsemesi ile gözlerinde alayvari bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. "Küçük ve aptalsın.." dilini alt dudağında gezdirdi. "Silahın kuru sıkı olduğunu fark etmedin. Tabii öyle korkmuştun ki enseme saklanmış kan torbasını da fark etmedin. Yani aptal olman bizim için çok büyük bir avantajdı. Lâkin zeki biri olsaydı orada ölmediğimi hatta oyun olduğunu yüzde yüz anlardı."

Kafam karıştı. Nasıl olur da bu kadar gerçekçi olabilirdi? Ya da Rüzgâr'ın dediği gibi gerçekten çok mu aptaldım?

Madem ben bu kadar aptaldım, Rüzgâr'ın cenazesini bizzat görüp, kaldıran Kartal da mı aptaldı? Ya da herkes birleşmiş bana büyük bir oyun mu oynuyordu?

"Kartal da gördü seni ama.." diye, mırıldandım saf saf.

"Kalp ritmimi durdu denecek kadar zayıflattım. Gömme esnasında ise Cemil, Kartal ve piçlerini yaklaştırmadı. Yani benim tabutumda başka bir adamın cesedi vardı.."

Yutkundum.

"İğrenç bir insansın!" Diye, tısladım tiksintiyle. Rüzgâr sinsice gülümsedi. "Biliyorum bebeğim."

Rüzgâr nasıl olur da böyle bir hainlik yapabilirdi? Oysa en akıllı ve en kendi halinde görünen oydu..

"Herkes kendini çok zeki zannediyor ama hepsi de birbirinden aptal öyle değil mi güzelim?" Dedi, alayvari bir ifadeyle.

"O aptallardan birisi de sensin!" Diye, tısladım. Güldü.

"Bebeğim yılan gibi tıslamanın sana hiçbir faydası olmayacak biliyorsun değil mi?"

"Şimdi sen bana Kartal da ki hisselerin yerini söyleyeceksin ben de seni öldürmeyeceğim nasıl fikir?"

Kalbim küt küt atarken, gözlerim Rüzgâr'ın bana tiksinerek bakan ela gözlerindeydi.

Sen şimdi ebeninkini görmedin mi Ece Naz?

Evet gördün!

"Bilmiyorum." Diye, mırıldandım göğsümde ki hisseleri hiçe sayarak. Umarım beni soymak gibi bir hataya düşmezdi. Zira yalan söylediğim ortaya çıkarsa benim kafamı koparır sallandırırdı..

"Ordan bakınca salağa mı benziyorum?" Dedi, alaylı bir ifadeyle. İçimden evet demek gelse de, çenemi kapalı tutmayı becerebilmiştim.

"Bilmiyorum dedim işte daha ne uzatıyorsun?" Dedim, çıkışarak. Ben böyle çıkışmaya devam edersem, buradan ancak cenazemin çıkacağı belliydi.

Gerçi buradan sağ çıkacağım da meçhuldü. O yüzden fazla kasmamak gerekiyordu...

"Pekâlâ madem bilmiyorsun, o hâlde kefenin hangi renk olsun istersin? Normalde beyaz olur ama söz ben senin istediğin renk kefen yaptıracağım."

Kefen başka bir renk olur muydu? Seninki de soru mu Ece Naz tabii ki de olmazdı! Yani Rüzgâr gittikçe saçmalıyordu.

Yapmacık bir şekilde gülümsedim. Yüzüm gerilmiş olsa da, bunu belli etmemek için bir hayli çaba sarf ediyordum. "Siyah." Diye, mırıldandım dişlerimin arasından.

"Tamam söz veriyorum senin kefenin siyah olacak. Ama önce sana bir güzel işkence edeceğim. Şimdi git bir duş al midemi bulandırıyorsun."

Gözlerim şaşkınlıkla fal taşı gibi açılırken, ani ruh değişimi beni dumura uğrattı.

"İntihar ederim ya da kaçarım diye korkmuyor musun?" Dediğimde, güldü.

"Sana Amerikan filmlerini yasaklıyorum." Dedi. Gülüşü kahkahaya döndüğünde, yüzüne kınayarak baktım. "Hiç güleceğim yoktu.."

Aniden suratı asıldı. Yüzüne ciddi bir ifade yer edindi. "Üst kat sol kapı."

Ben ise hayatı sorgulayarak yavaş adımlarla banyoya doğru ilerledim...

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin