Uyarı!
Bu bölüm epey+18 içeriyor. Rahatsız olanlar okumayınız.İyi okumalar ❤️
Beni belimden tutup, kendine çekti. Deli gibi öpüşmeye başladık. Elleri kalçamda, belimde, bacaklarımda her yerimdeydi..
Üzerimde ki tişörtü neredeyse yırtarak çıkardı. Karşısında sütyenle olmak garip hissettirse de, kudurukluğum daha ağır basıyordu. Üzerinde ki gömleği neredeyse yırtarak çıkardım.
Araf dudaklarımı bıraktı. Kendimi boşlukta hissetsem de sesimi etmedim. Yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Tam o an arkamdan başka birisi daha sarıldı. Kim olduğunu göremiyordum. Erkekliği neredeyse kalçalarımın arasına girmişti. Bu beni rahatsız etmedi. Daha çok istedim. Erkekliği içime almak istedim.
Araf tekrar dudaklarıma yapıştı. Arkamda duran diğer kişinin kim olduğunu bilmiyordum. Fakat elleri çok iyi hareket ediyordu. Tek bir hamle de üzerimde ki şortu çıkardı.
Araf beni öpmeye devam ederken, arkamda ki kişinin eli kalça deliğimin içine girdi. İnledim.
"Hoşuna gidiyor mu?" Diye, fısıldadı Araf dudaklarıma doğru. Dudağımı ısırdım. "Daha fazlasını istiyorum. Lütfen.." diye, fısıldadım. Arkamda ki kişinin güldüğünü fark ettim. Ani bir hareketle beni kendisine çevirdi.
Gökhan?
Gökhan'ın yüzünde şeytani bir gülümseme vardı. "Uzun zamandır bu anı bekliyorum bebeğim." Diye, fısıldadı. Dudağımı ısırdım. Gökhan külotumun üzerinden kadınlığımı okşamaya başladı.
"Ahh!" Diye, bir nida koptu dudaklarımdan. Gökhan vahşi bir şekilde beni yatağa attı. Daha doğrusu yatağın üzerinde oturan Araf'ın kucağına düşmüştüm. Araf göğüslerimi sıktı. Acıyla inledim.
"Lanet olsun çok güzel inliyorsun!" Diye, fısıldadı kulağıma. Kulak mememi emerek beni daha çok azdırıyordu. Araf'a daha çok sürtündüm. Erkekliği üzerinde ki eşofmana rağmen neredeyse içime girecekti. Gökhan tam önümde duruyordu. Kalkmış erkekliği pantolonunu yırtacaktı neredeyse. Dudağımı ısırdım.
"Seni öyle bir sikeceğim ki götünün üzerine oturamayacaksın Ece!" Diye fısıldadı, Araf.
"Lütfen.." dedim, yalvarırcasına.
Araf beni yatağa yatırdı. Tek bir hamle de, sütyenimi çıkardı. Haşin bir şekilde göğüslerimi ellemeye başladı. Ucunu öyle bir ısırmıştı ki, vücudum kasıldı.
Lâkin bu acı bana yetmiyordu. Çok daha fazlasını istiyordum!
Gökhan tek bir hamle de külodumu çıkardı. Çıkarmadı. Yırttı. Parmağı kadınlığımın içine girdi.
"Ahh! Lanet olsun!" Dedim, alt dudağımı ısırırken. Daha fazlasını istiyordum. Gökhan'ı da Araf'ı da içimde istiyordum. "Lütfen içime gir! Deli gibi becer beni! Tüm enerjini üzerimde kullan!" Dedim, zevkten çığlık atarak.
Araf göğüslerimde oyalanmaya devam ediyordu. Gökhan ise üç parmağını birden içime soktu. Zevkten kıvranıyordum. Gökhan hızlı hareketlerle içimde gel git yapıyordu. Ben hem acıdan hem de zevkten deli gibi çığlık atıyordum.
"Lanet olsun. Sırılsıklamsın!" Dedi, Gökhan.
Zevkin doruklarına çıkmaya devam ederken, aniden odanın kapısı açıldı.
İçeri her yeri kan içinde olan Rüzgâr girdi. Boğazı kesilmişti. Gözünün hemen üstü patlamış, saçı başı dağınık haldeydi. Dokunsan düşecek gibiydi. Kıyafetleri paramparça olmuş, savaştan çıkmış gibi...
"Beni mahvettin!" Dedi, Rüzgâr. Gökhan ve Araf onun geldiğinin farkında değillermiş gibi hâlâ işlerine devam ediyordu. Kalbim korkuyla hızlandı. Araf ile Gökhan'ı durdurmak istedim.
Yapamadım.
Gökhan'ın içimde gelgit yapan parmakları ve Araf'ın göğüslerimde, boynumda gezen dudakları, kafamı allak bullak ediyordu. Dilim lâl olmuş gibi konuşamıyordum.
"Sen bencil ve yavşak bir kişiliğe sahipsin Ece Naz! Ne kadar cesur görünürsen görün aslında korkağın tekisin!" Dedi, Rüzgâr.
Gökhan ile Araf'ı görmüyor gibi gözleri sadece benim üzerimdeydi...
Yutkundum. Konuşmak istiyor, konuşamıyordum.
Araf ve Gökhan aniden duraksadı. İkisi de sadece bana bakıyordu. Araf sinsi bir şekilde gülümsüyordu. Gökhan'ın yüzünde ise endişe dolu bir ifade belirdi. Araf'ın elinde, nereden geldiğini anlamadığım bir silah vardı. Gökhan'ın kaşları çatıldı. Yutkundu.
Araf ani bir hareketle Gökhan'ı kalbinden vurdu. Çığlık atmak istedim. Yapamadım...
"Topunu yok edeceğim bebeğim. Sen sadece bana aitsin." Diye, fısıldadı. Sağlıksız, içler ürperten bir kahkaha patlattı...
Deli gibi çığlık atarak uyandım. "Hayır! Hayır!" Diye, çığırdım.
Hava neredeyse kararmıştı. Ya da yeni aydınlanıyordu. Bilmiyorum.
Odanın kapısı aniden açıldı. İçeri yüzünde endişeli bir ifadeyle Rüzgâr girdi. Hızla yanıma gelip, yatağa oturdu. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Şşş sadece kâbus güzelim. Korkma ben yanındayım." Diye fısıldadı.
"Lütfen beni bırakıp gitme.." diye, fısıldadım. Korkudan elim ayağım titriyordu. Rüzgâr yanıma uzandı, beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Yüzümü boynuna gömdüm.
Bu nasıl rüyaydı böyle?! Hatta rüya değil kâbus! Hem mide bulandırıcı hem de korkunçtu. Hele de Gökhan ve Araf ile grup yapmak!
Peki ya Rüzgâr'ın o hâli ne alâkaydı?
Tamam pekâlâ yavşak bir insan olabilirdim. Lâkin bu saatten sonra tövbe.. hele de Araf ve Gökhan ile o pozisyona gelmişken daha çok tövbe!
Gökhan demişken. Sahi Gökhan neredeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapının Ardında ki Yüz (+18)
HumorHer şey Ece Naz'ın üvey babasının kendisini borçları karşılığında bir adama vermesiyle başlıyor. Lâkin Ece Naz klasik kitaplarda da ki kızlar gibi değil. Kafasına göre hareket eden vurdum duymazın teki. Siz de Ece Naz ile gülüp, eğlenmeye hatta yer...